Bronz çağında kurulmuş ve bir dönem Kıbrıs’a başkentlik yapmış antik kent desek hemen akıllara Salamis gelir.

Salamis’teki en erken buluntular M.ö. 11. yüzyıla ait… 

O Kıbrıs’ın vazgeçemediğim denizinin kıyısında turkuazın yüzlerce tonunda kurulmuş Antik Salamis…

Fenikeliler, Asurlar, Mısır, Persler de şehri tepe tepe kullanmışlar. Ama Kıbrıs bu…maalesef depremlerle fıkır fıkır 

Tarihin bu dönemlerine  baktığımızda genellikle noktayı koyan Büyük İskender’dir. Onun doğu seferi sırasında Pers yönetimini bitirişiyle şehir antik olmaya başlamış işte.

Forum, Roma Jimnastik Salonu, Roma Tiyatrosu, Pazaryeri, Zeus Tapınağı ve Salamis krallarının mezarları ile Salamis şehri bu gün bile o zaman ki şehrin ihtişamını bulabileceğiniz nadir antik şehirlerden biri. Tabii günümüze dayanabilen haliyle… Ama nasıl bir geçmiş yaşadığını hayal etmek çok da zor değil.

Uçakla Lefkoşa Ercan Havalimanından çıkınca doğuya, tavanın ucuna doğru giderseniz …

Çok yorulursunuz. G.Mağusa’ya araçla gitmeli sonra da bir 6 km. daha yapıp Pedios nehrinin kıyısında antik şehre ulaşırsınız. Eskiden bu kıyı şeridinde ki 1979 dan beri gidiyorum. Sadece koca bir beton yığını Salamis Oteli, küçük konaklama alanları ve daha keşfedilmemiş Salamis antic şehri vardı. Denizine hala aşığım, her ne kadar karışık düzene geçse de şükür bakir ruhu devam.

Şehrin enteresan bir efsanesi var. Atina civarlarında Salamis adasının kralı Telamon’un oğlu olan Teukros Troia savaşı sırasında kardeşi Aiax’ın intiharını engelleyemediği için babası tarafından memleketinden kovulunca  buraya gelmiş ve  kenti kurmuş.

Kıbrıs tarihinde  çok depremler yaşamış. Ve depremler nedeniyle de antik kent tahrip olmuş. Yeniden inşa edilse de 332 ile 342 yılları arasında şiddeti depremleri yaşamış.

Salamis daha küçük planda Constantinus II nin “Constantia” adıyla yeniden hayat bulup ve Kıbrıs adasının başkentliğini Baf’ın elinden almış. Ancak 647 yılından itibaren Arap akınları ve depremlerin neden olduğu yıkım ve limanın dolması sebepleriyle Salamis halkı G.Mağusa’ya yerleşmişler. 


Kazılarına gelince;

Salamis kenti 1952-1974 yılları arasında ki kazılarla kısmen açığa çıkarılmış. Aradan sonra 1998 yılından beri Ankara Üniversitesi tarafından yeniden başlatılmış. 

Yapı kalıntılarının tamamı Roma Dönemine ait… 

Gymnasium  Şehrin kuzey ucunda … Bu alanda yer alan bir yazıttan anlaşıldığı üzere M.ö. 2. yüzyıla ait Hellenistik bir gymnasiumun var.. Sadece üç tarafı revaklarla çevrili olan Hellenistik yapıyı yine depremler mahvedince ve  Augustus devrinde tamir edilip bir de doğu revak eklenmiş. 79 yılındaki depremlerle bir kez daha zarar gören gymnasium Traianus ve Hadrianus dönemlerinde -2. Yüzyıl- bazı ilavelerle yeniden tadilatı yapılır. Dört tarafı sütunlu revaklarla çevrili palaestranın kuzey ve güney ucunda yer alan, çevresinde heykeller bulunan havuzlar bu dönemin eklemeleri…

Salamis Tiyatrosu, gymnasiumun güneyinde . Augustus döneminde inşa edilmiş, 1.-2. yüzyıllarda yapılan plan değişiklikleri ile son şeklini almış. 4. Yüzyıldaki- yine deprem- yıkımlarla yapının taşları Erken Bizans dönemi hamamlarının kullanılmış. Üç bölümden oluşuyor: Sahne binası, orkestra ve oturma yerleri. Hem performansların gerçekleştirildiği hem de kulislerin yer aldığı freskler, nişler, heykeller ile süslenmiş sahne yapısından günümüze maalesef sadece temeller ulaşmış. 

15.000 kişilik bir kapasiteli tiyatro yapılan onarım ve sağlamlaştırma çalışmalarıyla günümüzde de çeşitli kültür ve sanat aktivitelerinin gerçekleştirildiği yaşayan bir mekan olarak hizmet veriyor.

Roma Villası

İki katlı olan bu yapı sütunlu bir giriş, bir iç avlu ve yarım ay şeklinde geniş bir oturma odasıından oluşmuş. Öteki odalar iç avlunun iki yanına kümelenmiş. Salamis terkedildikten sonra yapının zeytinyağı elde etmek için kullanıldığı anlaşılmakta. Zeytin tanelerini kırmak için kullanılan büyük taş ve değirmen taşları günümüze kadar gelmiş. (Kıbrıs Adası’nın geçmişinde bir kez depremde tamamen battığını düşünürsek çok bile kalmış.)

 Kampanopetra Bazililkası 

4. yüzyılda inşa edilmiş. Çevresi sütunlarla sarılı ve su kuyusu olan bir avlu, orta nefi yan nefler ve üç bir apsitten oluşuyormuş ve  piskoposun kürsüsü ile rahiplerin oturduğu sıralar apsitin orta bölümündeymiş. Bazilikanın apsitinin arkasında hamamı da olduğu anlaşılmakta çünkü  ikinci bir kalıntı gurubu var. Odalardan birinin döşemesini süsleyen, küçük ve renkli taş parçalarından oluşmuş mozaik ise benim favorim.

Salamis Nekropolü: Yaklaşık olarak 4 mil karelik bir alanda olan nekropol Enkomi'den Salamis ormanının batı ucu ve St. Barnabas Manastırına kadar uzanıyor. (Barnabas Manastırı deyince unutmayayım,  detaylı olarak  başka bir gün anlatacağım. Orası da çok özel sırlar barındırıyor.)

 Açığa çıkarılan mezarlar arasında görülen bazı mezarlar yapısal biçimler ve zengin buluntularına bakılarak  Kral mezarları diye adlandırılmış. Başlıca mimari özellikleri, mezar odası önünde yer alan geniş, uzun ve meyilli alanlar. Burada cenaze arabasını çeken atlar ölünün şerefine kurban edilip (Allahım atın ne günahı var. İyi ki o dönemde gelmemişim dünyaya.) yağ, şarap veya bal dolu küpler burada sıralanmakta… 

Özellikle 47, 50 ve 79 nolu kral mezarlarında zengin buluntulara rastlanmış. 50 nolu mezar, St. Catherine'e adanan küçük bir kilise olarak da kullanılmakta, Hıristiyanlık dinini benimseyen St. Catherine'in Salamis yöneticisi dayısı tarafından buraya hapsedildiği rivayetiyle St. Catherine Hapishanesi olarak da bilinmekte. Kazılarda, mezarların içinde çeşitli çanak, çömlek, tunç ve fildişi nesneler ve kurban edilmiş atların iskeletlerine rastlanmış.
Salamis Nekropolu dahilinde bir de Nikokreon Anıtı var. Salamis'in son kralı Nikokreon adına inşa edilmiş olabilir. Kaynaklar, son kral Nikokreon, Ptolemeos'a teslim olmaktansa intihar etmeyi yeğlemiş, karısı da ailesini öldürüp, sarayı yaktıktan sonra intihar ettiğini vurguluyor. Basamaklarla çıkılan platformun ortasında bir ocak ve içinde o döneme ait demir çubuk, az pişmiş topraktan yapılmış geç devre ait Klasik Yunan heykel sanatı özelliklerini taşıyan
heykeller bulunmuş. 

Tabii tarih bir hiyerarşik düzen sergiler. Buyrun bunlar da yoksul mezarları…

Cellarga Toplu Mezarları: Salamis Nekropolü'nun bir bölümünü oluşturuyor. Kral mezarlarının yaklaşık 500 m güney doğusunda , M.Ö.8. yy ve M.Ö. 4. yy arasında kullanıldığı belirlenen dönemin yoksul halkına ait toplu bir nekropol alanı. Yaklaşık 120 tane mezar tesbit edilmiş. Girişleri iri taş levhalarla kapanan mezarların önünde, kayaya oyulmuş basamaklar var. Zamanla dolan mezar alanında ilk yapılan mezarların çeşitli yerlerine baca şeklinde alanlara sahip mezarlar açılmış, M.Ö. 4. yy'dan sonra ise kullanılmamaya başlanmış. Mezarların önlerinde yakılan ateşlerin külleri içinde, hayvan, heykel, çanak - çömlek kalıntıları buralarda kurban törenleri ve ziyafetler yapıldığı izlenimini verir.

Ayia Epiphanios Bazilikası: Kıbrıs'ın bilinen en büyük bazilikası olan  yapı geçmişte Salamis'in Metropolit kilisesi imiş. Piskopos Epiphanios'un mermerden yapılmış mezarı burada. Bazilika ondörtlü iki sütun dizisi ile 3 ayrı bölüme ayrılmış olup apsitte piskopos ve rahiplerin oturduğu sıralar yer almakta. Bu bölümde ki odalar rahiplerin cübbelerini giymeleri ve ayin sırasında kullanılan eşyaların saklanması için kullanılmaktaymış. Vaftiz odasının döşeme seviyesinin altındaki ısıtma sistemi ise , kış aylarında vaftiz için sıcak su kullanılmış. Buyrun burden yakın. Tarih herşeyi ince ince detaylamış ve çözmüş. Biz Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışıyor ve müthiş şeyler yapmış gibi sahipleniyoruz.

Kalıntılara bakılarak, 7. yy'daki Arap istilasının ( Yine- Yeni- Yeniden)peşinden güney tarafında ikinci bir küçük kilisenin inşa edildiği anlaşılıyor.

Bir Antik Kentten bahsediyoruz. Günler aylar yıllar boyu kazılarla, gıdım gıdım günümüze ışık tutan çeşitli medeniyetler. Zor iş şu Arkeoloji… Arkasından tabii ki restorasyon konusu, ortaya çıkan parçaların en doğru şekilde yansıtılması. 

Kıbrıs’a yolunuz düşerse bu adanın sadece sıcağı, kumara ve pasaportsuz kullanacağınız havaalanı duty-free si yok. Özellikle nisan mayıs aylarında gezebileceğiniz çok tarihi eser, kasaba, kalesi, ören yeri var.

Türkiye gibi Yeşil Kıbrıs’ı deneyimleyip geçmişle özdeşleşirseniz nereye gittiğinize başka bir pusula olacaktır.

Sevgiyle…