Diyabet gözde katarakt, glokom ve en önemlisi diyabetik retina hastalığına sebep olarak görme azalmasına yol açabilen bir hastalıktır. Diyabetlilerde görme kaybı gelişme ihtimali normalden 25 kez daha fazladır. 20-65 yaş arasındaki görme kaybının en sık sebeplerinden biri olarak ortaya çıkar. Diyabet hastasıysanız yapmanız gereken göz muayenelerinizi ihmal etmemektir. Avrasya Hospital Göz Hastalıkları Uzmanı Opr. Dr. Kemal Yıldırım, diyabet hastalarını retinopati riskine karşı uyarıyor. Unutmayalım, erken teşhis hayat kurtarır! Hepinize sağlıklı ve mutlu haftalar dilerim.   

Diyabetik Retinopati nedir? Risk faktörleri nelerdir?


Diyabette gözün bütün bölümleri etkilenir. Görme kaybının nedeni ise, retina (ağsı tabaka) damarlarda ortaya çıkan değişikliklerdir. Bu durum "diyabetik retinopati" olarak tanımlanır.
• Diyabet hastalığının süresi ne kadar uzunsa, retinopati gelişme riski de o kadar fazladır
• Zayıf diyabet kotrolü, retinopati riskini yükseltir, bunu değerlendirmede HbA1c seviyeleri önemlidir.
• Yüksek tansiyon retinopati riskini arttırır.
• Böbrek hastalığı ve protein kaybı – yüksek kreatinin seviyeleri retinopati ile ilişkili bulunmuştur.
• Yüksek kolesterol seviyeleri göz bulguları verebilir.
• Tip 2 diyabet olgularında obezite ve retinopati ilişkili bulunmuştur.
• Retinopati gebelik esnasında ilerleyebilir, diyabet ve tansiyonu iyi kontrolde tutulmalı.

Diyabetik Retinopati'yi Önlemek Mümkün mü?


Dünya genelinde her diyabetik hastanın 2'sinde körlük gelişmektedir; bu oran gelişmekte olan ülkelerde daha yüksektir. Tüm dünyada 120 milyon diyabet hastası vardır ve 2.5 milyon kişi diyabet nedeniyle görmesini yitirmiştir.
Diyabetik retinopatiyi tedavi etmekte esas amaç, yeni damarların oluşmasını engellemek, böylece hastanın ilerde görmesini tamamen kaybetmesini önlemektir.
Tüm hastalıklarda olduğu gibi tedaviye erken başlandığında, hastalığı başlangıç aşamasında durdurmak mümkün olmaktadır.

Diyabet Hastaları Göz muayenelerini ne sıklıkta yaptırmalıdır?


Tip 1 diyabet olgularında ;
Tanı konulduktan sonraki 3. - 5. yılında ve sonrası yılda bir, ya da çocukluktan beri takipli olgularda ergenlik döneminde göz muayenesi mutlaka yapılmalıdır.
Tip 2 diyabet olgularında;
Tanı konulmasıyla beraber ilk göz muayenesi ve sonrası yılda bir yapılmalıdır.
Önceden diyabet saptanmış kadınlar gebe kalırsa;
Her 3 ayda bir ve doğumdan 6 hafta sonra göz muayenesi yapılmalıdır. Diyabet olgusu eğer görme ile ilgili problemler yaşıyorsa, daha sık göz muayenesinden geçirilmelidir.

Diyabetik Retinopati için tanı ve tedavi yöntemleri nelerdir?


Muayene ve anjiografi bulgularına göre tedavi gerektiğine karar verildiğinde laser tedavisine başlanır. Diyabetik retinopatinin ilaçla tedavisi mümkün değildir. Eğer diyabetik retinopati bulguları mevcut ise retina damarlarının muayenesi anjiyografi ile tamamlanır. Anjiyografide, tıkalı damar ve yeni damar oluşumu saptanırsa yapılacak laser tedavisi hastanın görmesini koruyacaktır. Göz içi kanama mevcut ise ultrasonografi uygulayarak gözün arka bölümünün durumu incelenir. Gözde retina damarlarında tıkanıklıklar veya yeni damar gelişimi saptanır ise hastaya laser tedavisi uygulanır. laser tedavisi, görmenin azalmasını önler. Vitrektomi dediğimiz ileri mikrocerrahi yöntemi ile göz içine girerek hasar veren dokuları temizlenip, hastalara görme kazandırılabilir.

Diyabetik Retinopatide Laser Tedavisi:


Diyabetik göz hastalığında retina tabakasındaki bozuklukları ve hastalıkları düzeltmek amacıyla kullanılır. Laser tedavisi ağrısız bir işlemdir: Laser yapılırken, hastanın tek hissettiği ışık parlamalarıdır.

Laser Kesin Tedavi Sağlar mı?


Laser tedavisinde hedef, görmeyi arttırmak değildir; amaç retinopatinin ilerlemesini durdurmak, hastanın ilerde görmesinin tamamen kaybetmesini yani kör olmasını önlemektir. Hasar çok ileri devrede doktora başvurulduğunda, laser etkisiz olmaktadır. Göz içinde büyük miktarda kanama olduğunda, tek seçenek vitrektomi ameliyatıdır. Ancak hastalığın çok ileri evrelerinde başvuran hastalarda, yapılan tüm müdahalelere rağmen görmeyi düzeltmek ve korumak her zaman mümkün olamamaktadır. Her hastalıkta olduğu gibi tedaviye erken başlanması önemlidir.