Estetisyen ve Sağlıklı Yaşam programının moderetörü Demet Kaytan Diyetisyen Bahattin Arslan  ile en çok merak edilenleri konuştu…
İşte zayıflamak ve sağlıklı bir ömür yaşamak için dikkat edilmesi gerekenler…
Günümüzde Zayıflatma Yöntemleri diye bilinen yanlışlar nelerdir?
Diyetin günlük yaşantımızın bir parçası haline geldiği günümüzde sağlıklı, sağlıksız bir çok zayıflama yöntemi ve bunları uygulatan merkezlerin sayıları hızla artmış, mucize diyetlerin, formüllerin, gıdaların ve aletlerin her gün basında ve TV de yeni uygulamalarını görüp bunların cazibesine kapılarak sağlığımızı hızla bozup belki de ölünceye kadar sürecek bir şişmanlık problemine davetiye açıyoruz.
Bu uygulamaları mercek altına aldığımızda;
Geçici zayıflamalara neden olan ve metabolizmayı bozup tekrardan çok kilo almanıza neden olabilecek birçok geçersiz yöntemin uygulandığını göreceğiz
• Açlık diyetleri: Kişinin sadece belirli besinleri yediği diyet (salata, yoğurt, soda)
1000 kkal altında olması nedeniyle metabolizmayı yavaşlatır. Saç dökülmesi, tırnak kırılması ve vitamin mineral eksikliğine neden olur. Vücuttan yağ yerine su kaybettirir.
• Tek tip besin uygulamaları: Vücudumuzun ihtiyacı olan protein, karbonhidrat, yağ ve vit-minerallerin eksik alınması sonucunda saç dökülmesi, hipoglisemi, ciltte bozulmalar, sinirlilik, gibi durumlara neden olabilir. (karbonhidrat diyeti, protein diyeti, İsveç diyeti, meyve diyeti, karpuz diyeti gibi uydurma diyetler)
• Naylon eşofman giyilerek yapılan egzersizler: Vücuttan ter yoluyla mineral ve su kaybına neden olur kas kramplarına ve halsizliğe neden olur.
• Zayıflama çayları: Üzerlerinde genelde yağ erittikleri ve zayıflattıkları yazan bu bitkisel çayların diüretik (idrar söktürücü) etkilerinden başka bir yararları yoktur vücuttan su kaybettirmelerinin yanı sıra laksatif etkileriyle kişiyi ishal yaparak ağırlığı azaltırlar fazla kullanımları vitamin – mineral emilimini bozup halsizlik, yorgunluk ve bağırsak bozulmalarına neden olurlar.
• Bitkisel zayıflama hapları: Yukarıdaki çayların hemen hemen aynı içeriğine sahip olan ve belirli bölgeleri incelttiği söylenen bu haplar vitamin - mineral içerikli laksatif ilaçlardan başka bir şey değildirler. Uzman tavsiyesi olmadan kullanımlarında çeşitli sağlık problemlerine neden olurlar.
• Masajlar ve jeller, yosunlar, parafinler: Cilt bakımı uygulamalarıdırlar, vücudun dış yüzeyini temizleyen ve rahatlatan bu uygulamaların kilo vermeye bir faydası yoktur sadece geçici süreli incelmelere neden olurlar.
• Akapunktur: Tıbbı bir zayıflama yöntemi değildir. Uzak doğuda fizik tedavi amaçlı kullanılan ve belirli sinirlerin uyarılması sonucu geçici baskı oluşturan ve uzman olmayan ellerde geçici felçlere neden olan  bir rahatlama yöntemidir.
• Liposuction: Kilo verme yöntemi değildir. İdeal kilosuna yakın olan kişilere uygulanan kontur düzeltme işlemidir.
• Mezoterapi: Deriye iğne ile enjekte edilen bir takım ilaçlar sonucunda zayıflama sağlamaya çalışılan bir yöntemdir. Diyet olmadan etkili sonuç alınamaz.
• Karboksiterapi: Vücuda karbondioksit verilerek zayıflama yapılan bir yöntem yeni bir uygulamadır. Sağlık açısından sakıncaları tam olarak bilinmemektedir. Diyetsiz bir işe yaramamaktadır.
• Lipoliz: Soya lesitininden elde edilen bir maddenin iğne ile deri altına ve yağlı bölgelere uygulanmasıyla yağların eriyeceğini savunan yöntemdir. Diyet tedavisine  yardımcı tedavi olarak kullanılabilir.sağlık için sakıncaları ve yan etkileri yöntem yeni olduğu için tam olarak bilinmemektedir.
Moda diyetler nelerdir? Sağlık için tehlikeleri var mı ?
Değişik dönemlerde medyada, dergilerde ve ünlülerin ağızlarından bir çok diyeti zayıflattığı  ve çok iyi geldiği yönündeki telkinlerle görmekteyiz ama bunların sağlık açısından sakıncalarını yapan 1-2 kişinin deneyimine dayanarak söylemek mümkün olmamaktadır ve genelde çoğu olmayacak kilolar vaat eden dengesiz ve yetersiz içerikli diyetlerdir.bunlardan en fazla popüler olmuş olanların birkaç tanesi aşağıda görülmektedir.
1.Atkins Diyeti
Protein ve yağı yüksek karbonhidratı düşük ketojenik bir diyettir. Proteinli ve yağlı besinler serbest bırakıldığından enerji tahminen 2000 k.cal/gün kadardır. Enerjinin % 25’i proteinden, %70’i yağdan %5‘i karbonhidratlardan sağlanır. Besin öğeleri yönünden son derece dengesizdir. Doymuş yağ asitlerinden zengin olduğundan sağlık için riskli ve aynı zamanda pahalı bir diyettir. Sağlıklı beslenme alışkanlıklarının tam tersine kötü kötü beslenme alışkanlıklarının yerleşmesine neden olur.
2.Beverly Hills Diyeti
Bu diyetle ilgili ABD’de aynı isimle yayımlanan kitapta şu açıklama yapılmaktadır; Yediğiniz her gıdayı sindirdiğiniz sürece kilo almasınız. Yalnızca sindirilmeyen gıdalar vücudunuza yapışır ve birikerek yağ olur. Bu görüşün bilimsel açıdan hiçbir geçerliliği yoktur ve tamamen saçmadır. Bu diyet bazı gıdaları aşırı yemeye itmesi, bazılarını ise çok kısıtlaması açısından da sakıncalıdır. Örneğin bir gün istediğiniz kadar patates kızartması, ertesi gün ise yalnızca bir ananas yemeği önerilmektedir. Bu tamamen bir dengesiz beslenme biçimidir. Yaklaşık 900 k.cal/gün enerji ve %95 karbonhidrat içeren diyettir. Genelde meyve dışındaki besinler yasaklanmıştır. Protein B12 vitamini, niasin, riboflavin, kalsiyum, çinko, demir, fosfor ve magnezyumdan yetersiz bir diyettir. Güvenilir olmasından, sağlığı tehdit etmesinden ve malnütrisyona yol açabileceği için kesinlikle uygulanmamalıdır.
3.Karbonhidrat Diyeti
Moda diyetlerden biridir. Besinler içerdikleri karbonhidrat değerine göre gruplandırılır. Günde 60 puandan fazla karbonhidrat alınması müsaade edilmez. Bazıları da karbonhidratı bol besinleri proteinli besinlerle birlikte tükettirmezler. Her iki durumda sağlığınız açısından zararlıdır.
4.Vejeteryan Diyeti
Bitkisel besinlerin yer aldığı, hayvansal besinlerin sınırlı miktarda veya hiç olmadığı diyet listeleridir. Bu tür diyetlerle zayıflamaya çalışanlarda özellikle kas kaybı ve anemi görülme olasılığı yüksektir.
5.Makrobiyotik Diyet
Zen makrobiyotik diyetin (tamamen tahıla dayalı beslenme şekli) sakıncalarının görülmesi üzerine makrobiyotik diyete gönül vermiş kişilerce biraz değiştirilmiş ve günümüz koşullarına daha kolay uygulanabilir duruma getirilmiş şeklidir. Besinler yang ve yin olarak ikiye ayrılmaktadır. Yang sınıfındaki besinler sodyumdan, yin sınıfındaki besinler ise potasyumdan zengindir. Yang besinlerinin diğer özellikleri, soğukta ve yavaş büyümeleri,küçük, kısa, sert ve su oranlarının az olması ve geç şişmesidir. Yin besinler ise sıcak iklimde yetişen, hızlı büyüyen, büyük, uzun, yumuşak ve sulu besinlerdir. Toprağın üstünde yanlara doğru, yer altında ise dik büyüyen, yaprakları küçük ve kenarları zikzaklı olanlar yang sınıfına; toprak üstünden yukarı doğru, yer altında ise yanlara doğru büyüyen, yaprakları geniş ve kenarları düz olanlar yin sınıfına girer. Bu diyette amaç yang ve yin besinleri dengeli olarak tüketebilmektir.
6.Tek Tip Diyetler
Patates diyeti ,soğan çorbası diyeti, muz diyeti, yumurta diyeti vb. diyetlerdir. Bu tür diyetler sağlık açısından tehlikeli diyetlerdir. Kalp krizi, anemi,kas kaybı, halsizlik, yorgunluk gibi şikayetlere ve hastalıklara yol açabilir.
Şok diyet nedir ve kimler kesinlikle uygulamamalıdır?
Diyet yaparken sürekli kilo vermemiz zaten mümkün değildir ama kilonun durduğu durumlarda  kilo verimini sağlamak için sağlık açısından değerlendirilen ve diyet profili tanınan hastaya 1-2 günlük çok düşük kalorili diyetler uygulanır ki bunun halk arsındaki adı şok diyetlerdir.
Sağlık açısından sakıncalar doğurabileceğinden kesinlikle kullanmaması gereken kişiler ve durumlar vardır;
Böbrek hastaları
Karaciğer hastaları
Gebe ve emzikliler
Kalp ritim bozukluğu olanlar
Beden kitle indeksi 25’in altında olanlar
İdeal kilosunun altında olanlar
Anemisi olanlar
Akdeniz diyeti
Akdeniz ülkelerinde yaşayan insanların diğer Batı ülkelerinde yaşayanlara göre daha yağlı gıdalar yememelerine karşın kalp hastalığının daha düşük oranda görülmesi dikkat çekmektedir. Bunun nedeninin, zeytin yağının bol tüketilmesi ve diğer Batı ülkelerinde yaşayan insanlara oranla daha çok tahıl, kuru baklagiller, sebze, meyve, balık buna karşılık daha az kırmızı et yemeleri gösterilmektedir. Daha çok tahıl tüketimine dayalı beslenme şekline sahip ülkemizde, son zamanlarda ne yazık ki “fast food” adı verilen ayak üstü gıdaları fazlaca içeren Batı diyeti, bir çok kentlerimizde geleneksel Türk diyetinin yerini almaya ve sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini göstermeye başlamıştır.
Akdeniz diyetinin bileşenlerinin, özelliklede zeytin yağının sağlık üzerindeki olumlu etkileri kanıtlanmıştır. Zeytin yağında bulunan birçok maddenin, vücutta ki hücrelerin oksijenden zarar görmesini engelleyici özelliği vardır.
Günlük diyetlerdeki katı yağ miktarını azaltıp, daha çok zeytinyağı tüketmeye başlayan kişilerin kanlarında kalp hastalığından koruyucu iyi huylu kolesterol düzeyi (HDL) artmakta, kalp hastalığı riskini arttıran kötü kolesterol (LDL) düzeyi ise düşmektedir.
Prebiyotik nedir? Beslenme ve sağlıktaki önemi nedir?
Prebiyotik maddeler, sindirim sistemi boyunca vücutta emilmeden kalın bağırsağa gelen ve kalın bağırsaktaki yararlı patojen bakterilerin sağlık açısından faydalarını ve dirençlerini artıran ve gelişmelerine olumlu yönde etki yapan maddelerdir.(lifli yiyeceklerde,süt ürünlerinde,sebzelerde,tahıllarda...vb yiyeceklerde bulunur.)
Bagırsaklarda kalsiyum emiliminin arttırılmasına,
Bağırsak fonksiyonlarının düzenlenmesi ve iyi çalışmasında,
Zararlı patojen bakterilerin toksik ürünlerinin emilmesinin engellenmesinde
Diyabette kan şekerinin dengesinin korunmasında
Kolesterolün  kontrol edilmesinde
Kanserin önlenmesinde katkı sağlamaktadırlar.
 
Probiyotik etki ise bağırsak florasındaki mikrobiyal dengeyi düzelterek yararlı bakterilerin sayısını ve işlevini artıran  canlı organizmalardır.
Probiyotik kelimesi Yunanca’da “Pro Biyo” köklerinden gelir ve “Pro Yaşam” anlamına gelir. Son yıllarda birçok değişik tanımla anılmıştır. Her durumda da, insanlar için yararlı bakteriyel bir ürün olarak bulunur. Bu yüzden;
Probiyotik bakteriler canlıdır.
Bakteriler ağız yoluyla alınır.
Mikrobiyal dengeyi etkileyebilmesi için bakterilerin bağırsağa kadar canlı olarak ulaşması gerekir.
Buna göre Probiyotik bakteri, asite (mide asiti), safraya karşı dirençli, zehirsiz, ve en önemlisi oksijensiz ortamda yaşayabilen bir bakteri olmalı.
Bu koşulu sağlayan en önemli grupta laktik asit bakterileri olan, Lactobacillus, Streptococcus ve Bifidobacterium türleri gelmektedir.
Bağırsaklarda ve birçok fermente süt ürünlerinde doğal olarak bulunurlar.
Sağlık açısından yararlı etki yapabilmeleri için üretilen yiyeceklerde milyonlarca canlı bakteri olması ve mideden bağırsaklara çok sayıda bakterinin canlı geçebilmesi gerekmektedir.
Hangi besinleri soframızdan eksik etmemeliyiz?
Bazı besin maddeleri var ki günlük beslenmemize eklememiz bağışıklık sistemini güçlendirici etki yapıyor. 
Keten tohumunu içeriğinde bulunan lignan östrojene bağlı gelişen kanser riskini azaltır. Soya fasulyesininiçeriğinde bulunan isoflavanlar kanser, kemik erimesi ve kalp damar hastalıkları riskini azaltır. Sarımsakta bulunan kükürtlü bileşikler kanser ve kalp damar hastalıkları riskini azaltır. Meyan kökünde bulunan glikozidler alerji ve iltihabı azaltır. Bununla birlikte omega 3 yağ asitleri adı verilen ve balıkta bolca bulunan yağ asitleri ve proteinli gıdalarda aldığımız arginin amino asidi, bağışıklık sistemimiz için önemli besin kaynaklarıdır. Bağışıklık sistemimizi güçlendirecek gıdalara ek beta-glukan, ekinezya, probiyotikler, izozomlar ve yeşil çay gibi doğal maddeleri saymak da mümkündür. Ekinezya doktorlar tarafından çok eski tarihlerden bu yana soğuk algınlığı tedavisinde kullanılır. Fakat ekinezyanın düzenli ve sürekli kullanılması halinde bile, vücudun buna alışması bağışıklık sisteminde gerektiğinde istenilen etkiyi gösteremeyebilir. Bu nedenle doktor kontrolü ile kullanılması gerekir.”
 Kimler ekstra vitamine ihtiyaç duyarlar?
 Gebeler, sporcular, menopoz dönemindeki ve doğum kontrol hapı kullanan kadınlar, zayıflama rejimi uygulayanlar, özellikle çok sigara içenler, alkol kullananlar ve yoğun stres altında çalışanlar daha fazla vitamin takviyesine ihtiyaç duyarlar.
Aşırı zayıflık hastalık mıdır?
Genelde çevremizde aşırı zayıf olan ve ne kadar çok yese de kilo alamayan  kişiler görürüz ve bazılarını sağlıksız ve hastalıklı olarak tenkit ederiz .
Zayıflık , uzun süren enerji dengesizliği sonucunda oluşur.
Zayıflık bir hastalık olmamakla beraber hastalıkların çıkışını kolaylaştıran ve bağışıklık sistemini bozan en önemli faktörlerden biridir.çocukluk çağında görülen aşırı zayıflık büyüme ve gelişmeyi engeller.
Beden kitle indeksi(BKİ) 20’nin altında olanlar zayıf kişiler olarak değerlendirilirler.
Çok yediğimizi düşünüp kilo almıyorsanız mutlaka bir doktora ve diyetisyene başvurunuz.
Vejeteryanlık  nedir ve tipleri nelerdir?
Vejetaryen kelimesinin kökeni latince “vegetus”tan gelir. Zannedildiği gibi “vegetable”: sebze kelimesinden türememiştir. Vegetus; canlı, sağlıklı, hayat dolu anlamındadır. 1842’de oluşturulan tanımda; et, balık ve kümes hayvanlarının tüketilmediği, süt ürünleri ve yumurtanın ise tercihe bağlı olarak tüketildiği beslenme tarzına vejetaryen beslenme denilmiştir. (Encyclopedia Brittannica)
Tipleri:                                     
Vejetaryenler genel olarak üçe ayrılırlar:
1-Lakto-Ovo vejetaryenler: Hiç bir hayvan etini yemezler, ancak yumurta ve süt ürünlerini tüketirler. Kuzey Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, vejetaryenlerin %90-95’i bu gruba girmektedir. (Lakto:süt, ovo:yumurta anlamındadır.)
2-Lakto vejetaryenler: Hayvan etini yemedikleri gibi, potansiyel bir hayata son veriyor olma kaygısıyla yumurta tüketmekten de kaçınırlar. Süt ve süt ürünlerine yasak yoktur.
3-Veganlar: Katı vejetaryen olarak da nitelenen bu grup, hayvanlardan elde edilen tüm gıda ve ürünleri kullanmayı reddederler. Buna süt, yumurta, bal ve jelatin gibi gıdalar dahildir. Veganlar genellikle deri, yün, ipek…gibi hayvansal ürünleri de kullanmazlar.
Bu kişiler, insanların kendi zevk veya ihtiyaçları için hayvanların kullanılması fikrine karşıdırlar.
Bu üç ana grubun dışında, ovo-vejetaryen (süt tüketmeyip, yumurta yiyen), pesketaryen (hayvan eti olarak sadece balık tüketen) veya semi-vejetaryen (kırmızı et değil de beyazı tüketen) gibi değişik gruplardan kişiler de bulunabilmektedir.
Vejeteryan olan kişilerin mutlaka soya proteinleri ve vitamin, mineral desteği almaları gerekmektedir.
Sigara içmeyi bırakmak kilo aldırır mı?
Sigara bırakma kararı verirken özellikle kadınların önüne çıkan en büyük engel kilo alma korkusudur. Yapılan bir araştırma, bu engeli aşmada davranış değişikliği tedavisinin rejim yapmaktan daha etkili olduğunu gösteriyor. Sigarayı bıraktıktan bir yıl sonra rejim yapan ve yapmayanlar arasında anlamlı bir fark gözlenmezken, yaşam tarzlarını değiştirenlerin pek az kilo aldığı belirlendi
Kadınların, sigarayı bıraktıklarında kilo alma ihtimali erkeklerden iki kat daha fazla. Daha önce yapılan araştırmalar, kilo alma endişesi taşıyanların sigara bırakma motivasyonlarının daha düşük ve mahrumiyet tepkilerinin daha güçlü olduğunu gösteriyor.
Limonun  veya limonlu suyun zayıflatıcı etkisi var mıdır?
Hayır. Çünkü yağ bir dokudur ve limonun içerisindeki askorbik asitin bunu eritmeye gücü yoktur.
Küçük bir deneyle de bunu evinizde test edebilirsiniz;yağın üzerine limon sıkıp beklediğinizde limonun ne yağı erittiği nede yağ ile karıştığını görürsünüz.
Kekik  suyu  insanı zayıflatır mı?
Kekik antioksidant ve mikrop öldürücü özelliğinden dolayı faydalı bir besindir .
Zayıflamaya bir katkısı yoktur ama suyunun ishalli hastalara iyi geldiği ama mide hastalarında da asit salgısını artırdığı için önerilmediği bilinmektedir.
Glisemik indeksin kilo alamaya etkisi var mıdır ?
Karbonhidratlardan zengin gıdaların standart gıdalarla karşılaştırılarak kan şekeri düzeyini yükseltmelerine göre sıralandığı çizelgedir.
Glisemik indeksi düşük olan gıdalar sağlık açısından ve kilo verme açısından daha yararlıdırlar. Çünkü glisemik indeksi yüksek olan gıdaların şişmanlık, kalp- damar hastalıkları ve diyabetin çıkışını kolaylaştırdığı bilinmektedir.
Bazı gıdaların glisemik indeksleri
Besin Gİ değeri    Patates kızartması 75  Yüksek glisemik indeks Beyaz  ekmek 70 70 ve üzeri Patates püresi 70 pirinç 66 Orta glisemik indeks Çavdar ekmeği 58 56-69 arası Haşlama patates 58 muz 55    Kepekli gevrekler 50  Düşük glisemik indeks bulgur 48 55 ve altı Çavdar ekmeği 47 portakal 45 elma 37 nohut 33   

 Tatlandırıcılar nelerdir ve sağlığa zararları var mıdır?
Tatlandırıcılar şeker tadı veren ama şeker gibi kalorisi olamayan yapay şekerlerdir.
Bilinen ispatlanmış yan etkileri ve insanlar üzerinde kanser yaptığına dair bir bulgu mevcut değildir.
Sakkarin; Şekerden 200-700 kat daha tatlıdır. Günlük kullanım dozu 2,5 mg/kg geçmemesi gerekir.Ağızda acı ve metalik tat bırakır.ısıya dayanıklıdır.
Aspartam; 1965 yılında bulunmuştur. Şekerden 180 kat daha tatlıdır, tercih edilen yapay tatlandırıcıdır. Isıya dayanıksızdır oldugu için pişirilmesi gereken gıdalara katılmamalıdır
Baş ağrısı, mide bulantısı, regly düzensizliklerine neden olabileceği bildirilmiştir. Kansere neden olduğuna dair insanlar üzerinde bir çalışma ve bulgu yoktur.
Günlük  40 mg/kg güvenilir doz olarak kullanılmaktadır.
Asesülfam – K; 1967 yılında geliştirilmiştir.ısıya karşı dayanıklıdır.fırın ve pişirim ürünlerinde kullanılabilir. Günlük 9mg/kg güvenilir dozdur. Herhangi bir hastalığa yol açtığına dair bir bulgu yoktur.
Siklamat; Günlük güvenilir dozu 11mg/kg olan bu tatlandırıcı  aşırı kullanımda ishal ve barsak problemlerine yol açabilir. Ağızda acı ve metalik tat bırakabilir şekerden 30 kat daha tatlıdır
Isıya dayanıklıdır.
Diyet besin nedir  ve kaç kalorinin altındaki gıdalar diyettir?
Bazı hastalıklar için ve zayıflamak isteyenlere yönelik yapılan ve eşdeğeri olan gıda içerisindeki yüksek kalori değeri içeren şeker,yağ,un vs.. gibi katkıların çıkartılması veya azaltılması sonucunda yapılan gıdalar diyet besin olarak tanımlanabilir.
Diyet besinler insanı zayıflatmaz ,fazla yenilmeleri halinde kilo yapabilirler.
Ama her şekersiz besin diyet değildir  diyette önemli olan kalori değerinin düşürülmesidir.
100 gramı 400 kkal’ nin altında olan besinler diyet besinler olarak bilinirler.