Suriye’nin iç problemlerine balıklama dalıp Şam’da namaza yetişme hayali kurarken hiç olmayacak sorunlarla karşılaşmaya başladık.
Daha önce de Suriye tarafından bir uçağımızın düşürülüp iki pilotumuzun şehit edilişi (Bence Suriye, uçağımızı düşürdüğü zaman misliyle mukabele etmeliydik), Iraklı peşmergelerin topraklarımız üzerinden gövde gösterisi yaparak Ayn El Arap’a (Kobani) geçişi sırasında yaşananlar, Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da patlayan bombalar sonucu yüzlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesi derken şimdi hava sahamızı ihlal eden Rus uçağının tarafımızdan haklı nedenlerle düşürülmesiyle ortam iyice gerildi.
DAEŞ’e karşı operasyonlara katılma bahanesiyle Suriye’ye konuşlanan Rus askerleri, DAEŞ yerine başta Türkmen yerleşim bölgeleri olmak üzere, ılımlı muhalif unsurları bombalamakta ve kara harekatı yapan Esad güçlerine destek olmaktadır. Daha önce de hava sahamızı ihlal eden Rus uçakları Türkiye’nin uyarılarını kulak arkası etmiş olacak ki tutumunu sürdürmeye devam edebilmiştir.
Akdeniz, Kızıldeniz ve Süveyş kanalı gibi uluslararası önemi olan su yollarını ve havzalarını  kontrol altında tutabilmek ve bölgedeki varlığını sürdürebilmek için Rusya’nın Suriye’deki Tartus Üssüne ihtiyacı vardır. Bu nedenle BM Güvenlik Konseyindeki veto yetkisini silah gibi kullanarak krizin başından beri Esad’ın yanında yer alan Rusya son on yılda Suriye’ye 5,5 milyar dolarlık silah ihracatı nedeniyle de askeri olduğu kadar ekonomik çıkarlarını korumak istemektedir.
Bünyesindeki Müslüman halkların varlığı nedeniyle,Radikal İslami terörün kendi ülkesine sıçrama endişesini taşıyan Rusya’da Çeçenistan savaşının acı tecrübeleri henüz tazeliğini muhafaza etmektedir.
Katar’ın, Suriye üzerinden Avrupa’ya uzanacak doğalgaz projesi, Rusya’nın Avrupa’daki doğalgaz tekelini kırmasına yol açabilecektir. Bu da ekonomik anlamda sıkıntı yaratmaktadır. Bütün bunlar kuzey komşumuzun Esad’ı neden desteklediğini izah ediyor.
Öte yandan bölgeyi yeniden dizayn etmekte olan küresel güçleri unutmayalım. IŞİD bahanesiyle güneyimizde Akdenize bir Kürt koridoru  açmak için Amerikasından, Avrupasına, İran’ından Rusya’sına kadar bir çok devlet elinden geleni yapmaktadır. Bölgenin kadim sakinleri olan TÜRKMENLER, 3,5 milyon nüfuslarına rağmen Suriye yönetimleri ve küresel güçler tarafından yok sayılmaktayken şimdi de Rusya, Türkmen bölgelerini bombalayarak etnik temizlik yapılmasına destek olmaktadır. Kürtlerin, önce özerklik daha sonra da bağımsızlık ilanına giden süreçte 3,5 milyon Türkmen’in katledilmesine ve topraklarının ellerinden alınmasına yol açacak gelişmelere seyirci kalmamalıyız.
Ülkemizin ve Suriye’deki Türkmen kardeşlerimizin hak ve menfaatlerini gözetirken, rüzgar ekip fırtına biçmemeli, soğukkanlılığımızı muhafaza etmeliyiz elbette. Türkiye doğru yapmıştır, her kim olursa olsun sınırlarımıza saygılı olmak zorundadır. On defa uyarılmasına rağmen Rus pilot rotasını değiştirmemiş, iki ülke arasında çekilen özel hattan yapılan aramaya Ruslar cevap vermemiştir. Gelişmeler sonrasında Suriye içindeki ikmal konvoylarını ve tır parklarını bombalıyan, işadamlarımızı tutuklayan, vatandaşlarına Türkiye’ye gitmeme çağrısı yapan, bizi IŞİD’i desteklediğimizi iddia eden, Dışişleri Bakanının Türkiye ziyaretini iptal eden Rusya Şimdi özür beklemesi ve tazminat talep etmesi abesle iştigaldir.
İlişkiler yara aldığı için ödenecek faturada bizim olduğu kadar Rusya’nın da zararı olur. O nedenle daha sakin düşünerek nerede hata yaptıklarını iyi değerlendirerek bizim gibi bir komşuyu kaybetmemelidir. Ukrayna, Kırım ve Kafkaslarda esip gürleyen kuzey komşumuzun arka bahçesi olmadığımızı anlaması gerekir.