Uzun zaman oldu deniz kenarına gidip çay içmeyeli.  
Dostlar ile sohbet etmeyeli, büyüklerimi ziyaret etmeyeli, hepsi kırgın, hepsi bir sebep aramakla meşgul.
Bu kadar miskinlik yeter diyerek artık silkelenme, kendine gelme zamanı, artık özgürce uçma vakti çoktan geldi. 
Beynimin içinde dönüp duran binlerce soru ve binlerce cevapları bir köşeye bırakıp bir parça huzuru koklamak istiyorum. 
Çevremde olup biten onca olaya, kötülüğe duyarsız kalamıyorum. Dünya üzerinde, insanları etkileyen trajedi oyunlarına tepkisiz kalamıyorum. Bu da beni derinden üzüyor ve deri düşüncelere dalmama sebep oluyor. Eminim kendi kendinize yaptığımız soru-cevaplar ile ‘neden’ sorusunda sizlerde benim gibi takılıp kalıyorsunuz.
Haydi bakalım bugün bir değişiklik yaparak, binlerce soru ve cevaplardan biraz kaçalım ne dersiniz.
Deniz kenarına gidip bir çay sefası yapmak, deniz kokusunu içime çekmek istiyorum. 
Hiçbir şey düşünmeden, hiçbir şeye aldırmadan, gönlümce.
Ne ekonomi ne faturalar her şeyi bir kenara atıp deniz de huzur bulmak istiyorum, sanırım buna ihtiyacım, ihtiyacımız var. 
Elimizde bulunanların değerini ancak kaybettiğimiz zaman anlıyoruz. Oysaki elimizde bulunan en büyük hazinenin sağlığımız olduğunu her zaman unutuyoruz. 
Bir hikâye vardır ne zaman hayata küssem aklıma hemen o hikâye gelir. Belki de kendimden bir şeyler bulduğum içindir aklıma gelişi ve yaşama tutunmanın, azmin zaferidir hafızama yer eden. Bu hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Genç iş adamı tüm olanaklara sahipmiş, etrafında birçok insan varmış, isteklerine çok kolay ulaşırmış ve gün gelmiş iflas etmiş. Her şeyini kaybetmiş, beş parasız kalmış.
 Günlerce sokaklarda kendini bilmeden yaşamış ve bir gün deniz kenarına gidip intihar etmeyi düşünmüş. Deniz kenarına gittiğinde fırtınalı bir havada, dev dalgalar kıyaya vuruyormuş, bağırıyor ağlıyor, bir yandan da kendisini dalgalara bırakmak için uygun zamanı kolluyormuş. Tam da o sırada kumların arasındaki parıltıyı görmüş ve ne olduğuna bakmak için o tarafa gitmiş. 
Gördüğü küçücük bir istiridye kabuğu ve o kadar narin, o kadar ince. İnce ve narin yapısına rağmen, parçalanmamak için dev dalgalara direnmeye devam ediyormuş. 
O günden sonra her şeye rağmen hayata tutunmaya ve her şeye tekrar baştan başlamaya karar vermiş hayata tutunmuş, tıpkı zayıf ve narin istiridye kabuğu gibi kendisini hayata karşı zayıf hissediyormuş.
Hayat her zaman acı ve üzüntüyü, mutluluk ve huzuru içinde taşıyor, zorluklar olsa dahi onları aşmak için çaba ve gayret bizi daha da güçlü kılıyor. 
Ne kadar sıkıntımız üzüntümüz olursa olsun, kendimizi mutlu etmek için bir kaçış noktamız mutlaka var ve ben bugün deniz kenarına gidip çay içmek istiyor, bulunduğum ortamdan firar etmek istiyorum.
Sizde kendinizi mutlu etmek adına sevdiğiniz, sizi rahatlatacak bir şeyler yapın. Unutulmaması gereken her kötü günün ardında saklanan güneştir.
Sevgi ile kalın çünkü içimizdeki sevgi önümüze ne çıkarsa çıksın mücadele etme gücü verecek, yolumuzu aydınlatan ışığımız olacaktır.
Hayat her şeye rağmen yaşamaya değer.
Buna ‘rağmen yaşamak’ diyoruz. 
Sevgi yüreğinizden eksik olmasın.