BERLİN -  Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru, Almanya’nın ev sahipliğinde düzenlenen “Bölgede İstikrarı Desteklemek- Suriyeli Sığınmacıların Durumu” başlıklı konferansın sonuçlarını AA muhabirine değerlendirdi.

Suriye krizinin derinleşmesiyle Suriyeli mültecilerin durumunun da ağırlaştığına işaret eden Koru, “Bizim beklentimiz tabiatıyla, bölgede yaşayan Suriyeli mültecilere insani yardımın biraz daha yükseltilmesi. Özellikle Batılı ülkelere büyük görevler düşüyor. Henüz maalesef bu konuda çok olumlu bir gelişme yok” diye konuştu.

Türkiye’nin 1,5 milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacıyı misafir ettiğini, 2011 yılından bu yana 4 milyar doların üzerinde harcama yaptığını vurgulayan Koru, “Biz çok az yardım aldık maalesef. 200, 250 milyon dolar civarında bir yardım söz konusu. Bunun daha da artması için BM ile görüşmelerimiz devam ediyor. İkili bazda bazı ülkelerle temaslarımız var” şeklinde konuştu.

"Yardımların dağılımında adil sistem yok"

Berlin’de düzenlenen konferansta, uluslararası yardımlar konusundaki dengesizliğe dikkat çektiğini belirten Koru, sözlerini şöyle sürdürdü:

 “Biz şunu söylüyoruz. Bütün yardımlar biliyorsunuz BM üzerinden geliyor. BM üzerinden gelen yardımların, sığınmacılardan etkilenen ülkeler nezdindeki dağılımında maalesef adil bir sistem uygulanmıyor.  Biz bundan en az hisseyi alan, en az katkıyı alan ülkelerin başında geliyoruz. Bunun değiştirilmesini istedik. Konuşmamda da ben bunu dile getirdim. Bundan sonra da bütün platformlarda, özellikle uluslararası platformlarda bunu dile getirmeye devam edeceğiz. Bu konuda özellikle Batılı ülkelere büyük görev düşüyor. Daha fazla yardımda bulunmaları gerekiyor.”

Batılı ülkelerin kabul ettiği Suriyeli sığınmacı sayısının da çok düşük olduğunu, bu konuda İsveç, Almanya ve Norveç gibi az sayıda ülkenin istekli olduğunu ifade eden Koru, “Rakamsal olarak baktığınızda çok az sayıda Suriyeli şu anda Batılı ülkelere gidip yerleşmiş durumdalar. Bunun sayısının artması lazım” dedi.

Uluslararası toplumun bu konuda işbirliği yapmasının önemine dikkati çeken Koru, “Bunu yapabilmek için de bu ülkelerin eşgüdüm içerisinde, Suriyelilerin çevre ülkeler üzerinde yükü hafifletmek için bir an önce çalışmaları gerekiyor. Ama önümüzdeki yakın dönemde bu yük paylaşımının gerçekleşeceği konusunda maalesef çok fazla ümitli olacak imkanlar yok elimizde” şeklinde konuştu.

"Batılı ülkelerden yeni bir girişim olabilir"

Dışişleri Bakan Yardımcısı Koru, Berlin’deki konferansta ağırlıklı olarak Lübnan ve Ürdün gibi nüfuslarına oranla çok büyük sığınmacı akınıyla karşılaşan çevre ülkelerinin durumunun ele alındığını ifade ederken, “Bu gerçekten istikrarsızlıklara yol açabilecek bir gelişme. Batılı ülkeler de bundan kaygı duyuyorlar” dedi.

Bu sorunun büyümesini engellemek için herkese görev düştüğünü vurgulayan Koru, “Önemli olan Suriye’de, yerlerinden edilmiş olan Suriyelilerin ülke içerisinde barındırılmaları ve insani yardımların ülke içinde kendilerine ulaştırılması. Batılı ülkelerden bu görüşe yatkın olan, bu görüşü benimseyenler her geçen gün daha da artıyor” tespitini dile getirdi. 

Koru, bu konuda gelecek günlerde yeni bazı adımların atılabileceğini belirterek, “Öyle zannediyorum ki önümüzdeki dönemde bu konuda Batılı ülkeler tarafından, Almanya da içinde olmak üzere, bir girişim başlatılması söz konusu olabilecektir. Biz de bu girişimlere her zaman destek verdik bugüne kadar, bundan sonra da destek vermeye devam edeceğimiz” şeklinde konuştu.

"Suriyelilere sınırın sıfır noktasında yardım"

Suriye krizinde çevre ülkelere sığınan Suriyeliler kadar, ülke içinde evlerini terk etmek zorunda kalan milyonlarca Suriyeliye de yardım ulaştırılmasının önem taşıdığına dikkati çeken Koru, Berlin’deki konferansta, katılımcı ülkelere birlikte sınırın sıfır noktasından yardım yapmayı önerdiğini kaydetti. Koru, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Suriye içinde yaşayan Suriyelilere de bizim yardım yapmamız lazım. Biliyorsunuz ülkemizde 1,5 milyondan daha fazla Suriyeli var şu anda. Fakat biz sadece bu Suriyelilerin yükümlülüklerini üstlenmedik, sadece onlara ev sahipliği yapmıyoruz. Onun dışında sınırda yaptığımız yardımlarla, Suriye içindeki Suriyelilere de katkılarımızı devam ettiriyoruz. Batılılara bunu söyledik. Gelin beraber sıfır noktasında bu yardımları sizlerle birlikte yapalım Suriyelilere.”

Berlin’deki konferansta, Suriyelilere yardım için “güvenli bölgeler” oluşturulması önerisini de gündeme getirdiği aktaran Koru, bu konuda diğer ülkelerin ve BM’nin desteğinin önem taşıdığını vurguladı. Koru, önerinin ayrıntıları hakkında şunları söyledi:

“Suriye içerisinde oluşturulacak güvenli bölgelerde, Suriyelilerin ikamet etmesinin sağlanması ve uluslararası camianın bütün yardımları bu ülke içindeki Suriyelilere bu kanal üzerinden, güvenlikli bölgeler üzerinden yapmaları için çalışıyoruz. Bu konuda bize destek veren ülkeler var biliyorsunuz, öyle zannediyorum ki bunu tartıştıkça, gündeme getirdikçe, Batılı ülkeler üzerinde özellikle, bu şekilde düşünenlerin sayısı daha da artacaktır. Bunun yapılabilmesi için BM’nin de bize destek sağlayacağını ümit ediyoruz.”

"Çözüm askeri değil, siyasi olmak zorunda"

Berlin’deki Suriye konferansına, BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın da katıldığını, siyasi çözüm çabalarının ele alındığı bilgisini veren Koru, “Uluslararası platformlarda görüşmeler devam ediyor. Herkes bunu kabul ediyor. Çözüm askeri değil, mutlaka siyasi olmak zorunda. Biz de bunu destekliyoruz” dedi.

BM Özel Temsilcisi Mistura’nın bir süre önce bölge ülkelerinde görüşmeler yaptığını hatırlatan Koru, “Bütün ülkelerin üzerinde söz birliğine vardıkları husus, bu sorunun çözümünün mutlaka siyasi görüşmeler suretiyle yapılması. Biz de buna destek veriyoruz, bunun için çalışıyoruz” şeklinde konuştu.

Konferansta güvenlik konularının da ele alındığını belirten Koru, değerlendirmelerini şöyle tamamladı:

“IŞİD tehlikesinin ne kadar önemli olduğu, bütün ülkelerin temsilcileri tarafından dile getirildi, bunu ben de yaptığım konuşmada dile getirdim. Bu konuda mutlaka ülkeler arasında bir eşgüdüm sağlanmasının, ortak hareket edilmesinin şart olduğu gündeme geldi. Bu konuda da ülkelerin birbirleriyle dayanışma içerisinde olması ve terörü çok önemli bir tehdit ve tehlike olarak görmeleri ve değerlendirmeleri gerektiği konusunda bir görüş birliği sağlandı.”