ANKARA - "Almanya'dan sonra ABD'nin de Türkiye'yi dinlediği iddiaları ortaya atıldı. ABD'den bir bilgi istendi mi, istendiyse ABD yönetiminin bu konudaki cevabı ne oldu, Hükümetin ABD ile ilgili tutumu ne olacaktır" sorusu üzerine Arınç, Almanya ile istihbarat örgütleri ve İçişleri Bakanlıkları arasında görüşme yapıldığını hatırlattı.

Arınç, şöyle konuştu:

"Sayın Cumhurbaşkanımız da bildiğim kadarıyla, KKTC'ye hareketinden önce Amerika ile ilgili konuları detaylı olarak arz etmiş ve daha sonra 'NATO toplantıları dolayısıyla bir araya gelindiğinde, müttefik ülkeler arasındaki bu ilişkilerin nasıl olması gerektiği konusunu detaylı olarak görüşeceklerini' ifade etmişlerdi. 

Amerika'nın isminin geçmesi münasebetiyle veya böyle bir iddianın ortaya atılması münasebetiyle, şu anda biliyorsunuz, ABD Büyükelçisi yok, birisi gitti, diğeri başlamadı ama görevli maslahatgüzar bugün sabah saatlerinde Dışişleri Bakanlığına çağrılarak kendisinden izahat alınmıştır."

"Bir kurumun diğerinden habersiz olması mümkün de, doğru da değil"

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel'in çözüm süreciyle ilgili, "Bizim de kırmızı çizgilerimiz var, yol haritasını basından okuyoruz" şeklindeki açıklamaları hatırlatılan ve "Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz, yol haritasıyla ilgili Genelkurmay Başkanlığına bilgi verilecek mi" diye sorulan Arınç, şöyle konuştu:

"Bu konuyu böyle sorarsanız, ben de cevaplandırmadan duramam ama sadece şu kadarını söyleyeyim, Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında neler yaptığımızı, neler konuştuğumuzu daha sonra bildiri halinde, özet olarak arz ediyoruz. Yaptığımız her konu devletin işidir. Devletin ilgili kurumları da kendi rollerini en güzel şekilde yerine getirmektedirler. Bir kurumun, diğerinin bu konuda ne yaptığından habersiz olması mümkün de değildir, doğru da değildir. 

Sayın Genelkurmay Başkanımızın ifade etmek istediği konu, bence çok farklı bir konudur. Zannediyorum ki bu sorunuza detaylı bir cevabı, yeri ve zamanı geldiğinde Sayın Başbakanımız verirler. Ama ben Sayın Genelkurmay Başkanımızın ve komuta kademesindeki subayların, kendi görev alanları içerisinde adeta bir devlet projesi halinde yürütülen ve 'Çözüm süreci' olarak nitelendirilen bu olayın içerisinde görevlerini, bihakkın yerine getirdiklerini, ne yapıldığı, ne yapılması gerektiği konusunda da hepimizden daha çok bilgiye sahip olduklarını biliyorum."

"Hayatları konusunda kimsenin endişesi olmasın"

"Musul'da, IŞİD tarafından ele geçirilen Türkler ne durumdalar, hayattalar mı, değiller mi bu konuda Hükümetimiz bilgi sahibi midir? Aynı şekilde IŞİD ile rehineler konusunda devam eden bir irtibat var mı, yoksa şu an iletişim kanalları tıkanmış durumda mı" sorusunu da yanıtlayan Arınç, bu acı olayın herkesi üzdüğünü ifade etti. Aralarında kadın ve çocukların, konsolosluk görevlileri ve özel hareket polislerinin bulunduğu 49 vatandaşın henüz Türkiye'ye ulaşamadığını kaydetti.

Arınç, "Kendileriyle hasretimiz giderilememiştir. Çok acı bir soru soruyorsunuz, hayatta mıdırlar diye, bunu bekleyen yakınlarının ne şekilde anlayabileceğini tahmin ediyorum. Çok şükür ki hayattadırlar, bulundukları yerler bilinmektedir. Kendileriyle irtibat sürdürülmektedir ancak oradan alınıp Türkiye'ye getirilmeleri şu an için mümkün olmamıştır" diye konuştu. 

Bursa'da, dün, alıkonulan polislerden birinin eşiyle görüştüğünü aktaran Arınç, onların ümitle iyi haberi, kendilerinin de onlara müjde verecek anı beklediklerini söyledi. Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu anda tek sıkıntımız, tek üzüntümüz bu yurttaşlarımızdan ayrı olmamızdır. Hayatları konusunda hiç kimsenin endişesi olmasın, bulundukları yer itibarıyla irtibatımız bulunmaktadır. Nerede olduklarını biliyorsunuz Musul'da, hangi örgütle ilişkide olduklarını biliyorsunuz. Dolayısıyla devletten devlete bir işlem yapılmadığını, bir örgütün elinden bu yurttaşlarımızın kurtarılmasıyla ilgili ayrı, özel bir çalışma yapıldığını takdir ediyorsunuz. Bu yurttaşlarımızın güvenliklerini tehlikeye düşürmemek adına hem sorularımızı hem de cevaplarımızı büyük bir hassasiyetle kullanmalıyız.

Ben çok büyük bir ümit taşıyorum, ancak o bölgede yaşanan olaylar, zaman zaman son noktasına gelmişi tekrar başa döndürebiliyor. Açık konuşamıyorum belki ama özel bir durumla karşı karşıya olduğumuzu söylemekle yetineyim. Ama inşallah kavuşacağız ve onlarla kucaklaşacağız."

"Doğrudan yetkili ve sorumlu Sayın Başbakan"

Arınç, "Yeni görevlendirmelerden çözüm sürecinin koordinasyonunda olacağınızı anlıyoruz. Çözüm sürecinin ivme kazanması adına sizin yol haritanızda neler vardır" sorusunu yanıtlarken, görevlendirmelerden böyle bir sonuç çıkabileceğini ancak Başbakan Davutoğlu'nun özel bir düşüncesi olduğunu söyledi. Çözüm süreci ve devlet içerisindeki hukuki oluşumlarla mücadelenin her bakanın öncelikli konusu olacağını belirten Arınç, "Bunun bir bakana ihale edilmesi veya sadece onun sorumlu gösterilmesi doğru değildir. Dolayısıyla bu konularda doğrudan yetkili ve sorumlu olan kişinin Sayın Başbakan olduğunu söylemeliyim" diye konuştu.

Var olan sekreteryanın güçlendirileceğini kaydeden Arınç, şöyle devam etti:

"Bu sekreterya içerisinde bazı bakan arkadaşlarımız yer alacaktır. Bunlar bendeniz, Sayın Yalçın Akdoğan, Sayın İçişleri Bakanı, ilgili kurumların başkanları. Esasen yürüyen ve devam eden Terörle Mücadele Üst Kurulu ve diğer kurulların da koordinasyonu bana verilmiştir. Bunlar zaman zaman bazı konuları görüşecekler ve bu alınan kararların yürütülmesi konusu Sayın Başbakanımızın direktifleriyle bir tek elden götürülmüş olacaktır. 

Bazı bakanlarımızın bu süreç içerisinde özel rolleri de bulunmaktadır. Diyelim ki Sayın Adalet Bakanımız, Ada ile yapılan görüşmeler konusunda izin verme konusunda söz sahibi olduğu için ayrıca bilgi sahibidir de. Şunu bana soruyorsanız, 'Bunun tamamen sorumlusu siz misiniz', hayır ben değilim. 'Sayın Yalçın Akdoğan mı, hayır o da değil. 'Sayın Numan Kurtulmuş mu, Sayın Ali Babacan mı', o da değil. Bunun tek sorumlusu Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'dur. Yetkiler onun elinde toplanmıştır. Ama o, her kurumla ilgili ilişkileri yürüten bakanlarımızla birlikte bir sekreteryanın çalışmasını müteakip işe nezaret edecektir. Böyle bir usulle bundan sonra yürüteceğiz. Çünkü önemli bir konudur. Bu konunun, başarıya götürülmesi bir hiyerarşi içerisinde belki daha da güzel yürüyecektir. Benim bu konuyla ilgili özel çalışmalarım, zaman zaman yaptığımız konuşmalar, yaptığımız temaslar da elbette söz konusudur. Ama bunu bir başbakan yardımcısının uhdesine vermek Sayın Başbakanımız tarafından uygun görülmedi."

"Bugün yeni tehdit unsurları, yeni terör örgütleri var"

Kendisinin de aynı düşünceyi paylaştığını ifade eden Arınç, istihbarat örgütleri, terörle mücadelede görevli olan pek çok kurum ve kuruluşun koordinasyonuna ve daha sıkı bir işbirliğine ihtiyaç duyulduğunu belirtti.

Arınç, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Eğer Terörle Mücadele Üst Kurulu veyahutta buna ilişkin kurumlar, sadece PKK terörüne göre iş yapmak üzere kurulmuşsa artık bunların işlevselliğini de kaybettiğini söyleyebiliriz. Çünkü sadece PKK değil, bugün artık yeni tehdit unsurları, yeni terör örgütleri var. Bunlar, Türkiye içinde veya Türkiye dışında olursa olsun, Türkiye'nin güvenliğiyle doğrudan ilgili. Dolayısıyla Üst Kurulun çalışmalarını, teröre yönelik bütün örgütleri kapsayacak, bunun içerisinde şüphesiz IŞİD ve diğerleri de dahil, yeni bir yapıya kavuşturmak istiyoruz. Çözüm süreci, çıkarılan kanun, bundan sonraki yol haritası ve atılacak adımlar da bu beraberlik içerisinde birlikte götürülecektir."