ANKARA

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Türkiye ne zaman ayağa kalksa, doğrulsa, koşmaya başlasa, uçak 'take off' pozisyonuna geçse, birileri paçasından tutup, aşağı çekmeye çalışıyor" dedi.

Akdoğan, partisinin Gölbaşı İlçe Teşkilatı Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada, ilçe teşkilatının genel seçimlerde, ardından yerel seçimlerde coşkuyla çalıştığını ve belediyeyi AK Parti'ye tekrar kazandırdığını belirtti.

Bununla işin bitmediğini, başarı grafiği yükseltilerek yola devam edilmesi gerektiğini kaydeden Akdoğan, bunun için de teşkilat ve belediye uyumunun çok önemli olduğunu anlattı. Genelde, kaybettikleri belediyeleri tekrar almanın kolay olmadığını ifade eden Akdoğan, ancak partisinin Gölbaşı teşkilatının çok özverili çalıştığını, inandığını ve sonuçta partisinin belediyeyi kazandığını söyledi.

Siyasetin mücadele ve fedakarlık işi olduğunu vurgulayan Akdoğan, siyaset için millete hizmet davasına gönül vermek, inanmak, dertlenmek gerektiğini dile getirdi. Akdoğan, şöyle devam etti:

"İşte bu yolun yolcuları olarak bizler, her birimiz, AK Parti davasının, bu büyük siyasi hareketin neferleri, omuz omuza, bu mücadeleyi veriyoruz. 13 yıldır çok büyük zorluklar karşımıza çıktı. Sadece millete hizmet etmenin zorluğu değil, yatırım yapmanın, hizmet götürmenin zorluğu değil, büyük sıkıntılar önümüze çıktı. Birçok hükümetlerin onlarca yıldır başına gelemeyen, gelmeyecek olan zorluklar bir dönemde AK Parti'nin, hepsi birden toptan AK Parti'nin karşısına çıktı. Çetelerle, mafyayla, karanlık odaklarla, vesayetçi odaklarla mücadele ettik. Hem millete hizmet götürmenin çabası içindeydik, hem de karanlık odaklarla mücadele etmenin. Hem yerli, hem yabancı; hem lokal, hem küresel, bütün bu oyunları boza boza AK Parti bir yere kadar geldi. Bundan sonra da AK Parti camiasının neferi olarak, bu hizmete gönül vermiş insanlar olarak, yeni Türkiye'yi hep beraber inşa etmek durumundayız."

Akdoğan, önlerinde çok büyük hedefler bulunduğunu ifade ederek, "Siyasi hareketimizin lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koymuş olduğu 2023 hedeflerine ulaşmak durumundayız. Başbakanımız Ahmet Davutoğlu'nun hem kongrede, hem daha sonrasında yaptığı konuşmalar, bu vizyona hükümetimizin tam anlamıyla sahip çıktığını ortaya koyuyor" diye konuştu.

 Partisinin son dönemde çok büyük işler başardığını vurgulayan Akdoğan, geçen yıl dev projelerin hayata geçirildiğini söyledi. Cumhuriyet tarihinde yapılmayan, milyarlarca dolarlık dev yatırımları yaptıklarını, arkasından Gezi olaylarının patlak verdiğini anlatan Akdoğan, Eylül 2013'te dev bir reform paketi açıkladıklarını, hemen arkasından 17 Aralık operasyonlarının geldiğini ifade etti.

Akdoğan, "Türkiye ne zaman ayağa kalksa, doğrulsa, koşmaya başlasa, uçak 'take off' pozisyonuna geçse, birileri paçasından tutup, aşağı çekmeye çalışıyor" dedi.

Yalçın Akdoğan, siyasetin mücadele olduğunu ve bu mücadeleyi birlikte fedakarlık ve azimle verdiklerini belirterek, "bunun menfaat için, rant için yapılabilecek, çekilebilecek bir kahır olmadığını" söyledi.

Partisinde genel başkan değişimi yapıldığını, bunun üzerinde çok oyunlar kurulduğunu söyleyen Akdoğan, önce Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı adayı olmasının nasıl engellenmesi, aday olduktan sonra ise seçilmemesi için çalışıldığını ifade etti. Erdoğan cumhurbaşkanı seçildikten sonra da AK Parti genel başkanlığı sürecinde sıkıntı yaşansın istendiğini dile getiren Akdoğan, genel başkan seçildikten sonra ise hükümet kurulma sürecinde türlü oyunların devreye konduğunu anlattı.

Ancak bunların hepsini geride bıraktıklarını anlatan Akdoğan, şöyle konuştu:

"Bu sürecin başarıyla yürütülmesi, tamamlanması, ileride tarih bunu yazacak, büyük bir başarıdır. Bu başarıda her birinizin duruşu, ahlaki duruşu, katkısı, desteği, ilkeli tavrı rol oynamıştır. AK Parti ailesi, camiası gerçekten çok büyük bir ahlaki duruş sergilemiştir. Bu süreçleri, daha önceki partilerin başaramadığını AK Parti başarmıştır. Bu aynı zamanda Tayyip Erdoğan'ın liderlik başarısıdır. Yani, daha sonraki süreci planlayabilmek, sorunsuz bu sürecin geçmesini sağlamak da aynı zamanda bir liderlik başarısıdır. Tayyip Erdoğan bunu da başarmıştır. Yani sadece görevinde tabuları yıkmamıştır, ezberleri bozmamıştır, yaptığı hizmetlerle tarihe geçmemiştir, reformlarla, sessiz devrim diye nitelenen reformlarla bütün dünyada Türkiye'nin itibarını yükselten bir imaj oluşturmamıştır, aynı zamanda partisini kurumsallaştırmıştır. Siyasi hareketinin bu büyük dönüşümü, başarıyla gerçekleştirmesini sağlamıştır."

"Çözüm sürecinde öncelikli gündem maddemiz"

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, hükümetin, hazırladığı güvenlik paketiyle "çözüm süreci ve güvenlik, bu ikisi bir arada gitmek zorundadır" mesajını verdiğini belirterek, "Çözüm sürecinde öncelikli gündem maddemiz kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanmasıdır. Bu olmadıktan sonra hiçbir şey konuşmayız. Önce kamu düzeni ve güvenliği tesis edilecek. Çünkü, bölgede bu süreci suistimal edenler oldu, güvenlik açığı meydana getirenler oldu" dedi.

Bunun, çok kolay başlayan bir süreç olmadığına, hükümetin büyük siyasi riskler aldığına işaret eden Akdoğan, yıllarca Türkiye'de terör üzerinden siyasetin baskı altına alındığını, sivil siyasetin etkisizleştirildiğini, binlerce insanın hayatını kaybettiğini ve yüzlerce milyar dolar kaynağın heba olduğunu anlattı. Bu süreçte, Türkiye'nin baskılandığını ve zayıf bırakıldığını ifade eden Akdoğan, sorunun Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü tehdit eder boyuta geldiğini, beka sorununun ortaya çıkmaya başladığını, toplumda ayrışmanın tetiklenmeye çalışıldığını kaydetti.

Kendilerinin ise "Çözümsüzlük çözümdür şeklinde bir politikayı kabul edemeyiz. Kafamızı kuma gömemeyiz" dediklerini ifade eden Akdoğan, "Varsın olsun, her yıl şu kadar şehit verelim, bu kadar milyar dolar para harcayalım ama bu sorunu idare edip gidelim" demediklerini, statükoya teslim olmayarak, meseleyi ele aldıklarını belirtti.

Akdoğan, şöyle devam etti:

"'Bu bizim kendi iç meselemizdir, kendi gücümüzle, imkanlarımızla bu sorunu aşabiliriz' dedik. Bunun üzerine çeşitli süreçler başlatıldı. İşte milli birlik ve kardeşlik süreci, demokratik açılım süreci, farklı farklı süreçler ve hep sabote edildi. Dış güçler tarafından sabote edildi. Terör örgütü tarafından sabote edildi. Siyasetin güç kazanmasını istemeyenler tarafından, vesayetçi odaklar tarafından sabote edildi ve gelinen noktada 2 yıldır çözüm süreci var. Gayet güzel bir şekilde ilerleyen süreç, en son Kobani olayıyla tekrar bir türbülansa sokulmak istendi. Şehirler karıştırıldı, şiddet ve vandalizm birçok insanın hayatını kaybetmesine, iş yerlerinin, okulların yakılmasına sebep oldu.

Gelinen noktada, hükümetimiz hazırladığı güvenlik paketiyle 'çözüm süreci ve güvenlik, bu ikisi bir arada gitmek zorundadır' mesajı verdi. Çözüm sürecinde öncelikli gündem maddemiz kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanmasıdır. Bu olmadıktan sonra hiçbir şey konuşmayız. Önce kamu düzeni ve güvenliği tesis edilecek. Çünkü, bölgede bu süreci suistimal edenler oldu. Güvenlik açığı meydana getirenler oldu. Bölge halkını bir şekilde zulüm ve baskıyla sindirmek isteyenler oldu. 'Bunlara geçit veremeyiz' dedik ve yeni bir takım tedbir paketlerini şu gündemimize aldık. "

"Vatandaşımızı hiçbir terör örgütüne kurban vermeyiz"

Akdoğan, örgütün bu süreçte Kürtler'e çok zulüm ettiğini, Kürt işadamlarının makinalarını yaktığını, yol kestiğini, haraç aldığını, Kürt çocuklarının gittiği okulları yaktığını anlatarak,  Kobani bahanesiyle yüzlerce okulun ateşe verildiğini söyledi.

Türkiye'ye sığınan Suriye vatandaşlarının sağlık yardımı aldığı dispanserlerin, kütüphanelerin yakıldığını belirten Akdoğan, bunun barbarlık ve cehalet örneği olduğunu ifade etti.

Akdoğan Terör örgütünün, bölge insanına son dönemde çok zulüm ettiğini belirterek, "Biz kendi vatandaşımızı hiçbir terör örgütüne kurban vermeyiz. Onun bu şiddet ve zulmüyle baş başa bırakmayız. Bu yüzden her bir vatandaşımıza sahip çıkacağız, kim olursa olsun. Bölge insanına sahip çıkmak, kamu düzeni ve güvenliğini sağlamak şu anda öncelikli gündem maddemizdir" diye konuştu.

"Bu tedbirlerin hiçbiri Türkiye'yi geri götürmeyecek"

Akdoğan, güvenlik paketi gündeme gelince "Türkiye otoriterleşiyor mu? Türkiye geriye mi gidecek?" denildiğine işaret ederek, "Bu tedbirlerin hiçbiri Türkiye'yi geri götürmeyecek, eski Türkiye'ye götürmeyecek, AB standartlarının gerisine götürmeyecek" dedi.

 AB ülkelerinin hepsinde polisin gözaltına alma yetkisi olduğunu, ancak Türkiye'de olmadığını anlatan Akdoğan, "Adam uyuşturucuyu arabaya koymuş, götürüyor, siz aracın kapağını açıp, arayamıyorsunuz" ifadesini kullandı.

"Onu da kaybettiler"

"Bu tedbirleri devlet almak zorundadır ve dediğim gibi bunların hiçbiri AB standartlarının gerisinde bir durum üretmeyecektir" diyen Akdoğan, şöyle devam etti:

"Tabii, birtakım mazeretler ürettiler. Baktılar ki ortalığı yakıp, yıktılar, bir sürü insan hayatını kaybetti, 'Çıkmaz sokağa girdik ve orada tosladık. Buradan nasıl geri döneceğiz? Toplumsal çok ciddi bir tepki var'... İşte Cumhurbaşkanlığı sürecinde bir sempati oluşturdular, yüzde 10 oy aldılar, onu da kaybettiler. Buradan çıkmak için bir yol arıyorlardı, Öcalan bunlara bir mektup gönderdi, ortalıkta debelenenlere bir ip atar gibi, oradan şimdi 'U' dönüşü yapmaya çalışıyorlar, ortaya mazeretler atıyorlar. Neymiş efendim, 'Cumhurbaşkanı PKK ile IŞİD aynıdır' demiş, bu bölgede duygusal kırılma meydana getirmiş. Hiçbir mazeret, hiçbir gerekçe, bu vandalizmin, bu barbarlığın, bu kadar insanın hayatına son vermenin mazereti olamaz. Bunlar boş laflar, şunu dedi, bunu dedi. Eskiden beri aynı bunları yapıyorlar. Ne zaman sıkışsalar, bir barbarlık yapsalar, 'Falanca siyasetçi şu cümleyi kurdu'... Siz de kurun. Birisi bir cümle kurdu diye... Siz de siyasetçi değil misiniz? Karşılık verin. Niye gidip ortalığı yakıp yıkıyorsunuz? Niye insanlara zulmediyorsunuz? PKK ile IŞİD bunların ikisi de terör örgütü değil mi? Eğer böyle bir terör örgütü yoksa, elinde silah olan, dağda dolaşan insanlar yoksa, karakola ateş etmiyorlarsa, yol kesmiyorlarsa, biz niye bu çözüm sürecini başlattık? Ortada bir terör örgütü var da buna son vermek için bu süreç diye bir şey var ortada. Yani PKK, Kanarya Sevenler Derneği mi? Bu süreç, PKK'yı meşrulaştırma süreci değil. Bu bir terör örgütüdür ve sürecin bir amacı da bu örgütün silah bırakmasını temin etmektir."

"Çözüm süreci var diye sizi eleştirmekten geri duracak halimiz yok"

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, "Çözüm süreci var diye sizi eleştirmekten geri duracak halimiz yok. Çözüm süreci var diye sizin yol kesmelerinize, adam kaçırmalarınıza sessiz kalacak halimiz yok" dedi.

Akdoğan, "Siz Meclis kürsüsünden bütün bu olayların faturasını Cumhurbaşkanına kesip, adeta katil gibi konuşmalar yaparsanız, Başbakanla ilgili 'Yalan söylüyor' gibi tahrik edici açıklamalar yaparsanız, biz de size cevabınızı veririz. Hangi dilden anlıyorsanız, o dilden cevap veririz. O zaman yaygara yapmayacaksınız. Çözüm sürecinde gereken hassasiyeti, uygun dili kullanacaksınız" diye konuştu.

Çözüm sürecini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başlattığını, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun devam ettirdiğini belirten Akdoğan, şöyle konuştu:

"Kimse, Sayın Erdoğan'a da Sayın Davutoğlu'na da ileri geri konuşma hakkına sahip değildir. Eğer konuşursanız, aynıyla cevabı görürsünüz. Çözüm süreci var diye sizi eleştirmekten geri duracak halimiz yok. Çözüm süreci var diye sizin yol kesmelerinize, adam kaçırmalarınıza sessiz kalacak halimiz yok. Bunların hepsi olacak, şimdi, beyefendiler her gün bir sürü laf söyleyecek size, zehir zemberek hakaretler yağdıracak, siz tek bir cümle eleştirdiğiniz zaman vaveyla koparacaklar. HDP'yi eleştirmek, Kürtleri eleştirmek, Kürt sorununun çözümüne karşı olmakmış gibi takdim edilecek. Böyle bir kandırmaca yok. Kim bizi eleştirirse fazlasıyla biz de onları eleştiririz. Herkesin anladığı dilden gereken cevabı da veririz. Eğer çözüm süreci konusunda bir hassasiyetiniz varsa hem eylemlerinize dikkat edeceksiniz, hem söylemlerinize dikkat edeceksiniz. Bu hassasiyeti koruyacaksınız.

'Öcalan tahrik etti' demişim bir televizyon programında, çok bozulmuşlar. Peki kim tahrik etti? HDP olarak siz açıklama yapmadınız mı? Milleti sokağa davet etmediniz mi? Her şey çok iyi giderken, kardeşi bayramda adaya gidip, çıkıp ondan sonra açıklama yapmadı mı, 'Çözüm süreci diye bir süreç yok, direnişe çağırıyor Apo' diye? Ondan sonra bu olaylar patlak vermedi mi? Biz bunları konuşmayacak mıyız? HDP'lilere soruyorum, Öcalan etkisiz eleman mı? Öcalan'ın yaptığı konuşmalar, dışarıda verdiği mesajların hiçbir yansıması olmuyor mu? Kendi kendine mi konuşuyor? Eğer bir etkisi varsa, o etki böyle bir sonuç doğurmuştur. Biz de bunu eleştirme hakkına sahibiz."

"Hükümet çark etmedi"

Akdoğan, Kobani'ye yönelik koridora ilişkin, "hükümet çark etmiş, 'Koridor açmayız' demiş, açmaya karar vermiş" şeklinde tezviratlar bulunduğunu ifade ederek, "Biz aynı yerde duruyoruz. Bizim söylediklerimiz dün neyse bugün de o" dedi. Akdoğan, şöyle konuştu:

"Bizim söylediğimiz şudur: PKK'ya biz koridor falan açmayız. PKK terör örgütüdür. Ne silah geçişine izin veririz, ne PKK unsurlarının Türkiye'den Kobani'ye geçmesine izin veririz. Bugün de aynı yerde duruyoruz. Cahillerin akılları gözlerine inmiştir, sadece gördükleriyle hükmederler. Bunlar da sadece gördüklerine bakıyorlar anlamaya çalışmıyorlar. Bir başlık görüyorlar, konuşuyorlar. Onun içinde ne var, haberde ne var, ona bakmıyorlar. 'Ama' diye cümle devam ediyor. 'Peşmerge başka bir statüye sahiptir. Peşmerge Irak ordusunun bir parçasıdır, legal bir unsurdur. Bununla görüşmelerimiz devam ediyor' dedim ben açıklamada. Şimdi cümlenin bir kısmını alıyorlar, diğer kısmını almıyorlar, ondan sonra 'Hükümet çark etti'... Hükümet çark etmedi. Başından beri aynı şeyi söylüyor. Cumhurbaşkanımız da aynı şeyi söylüyor."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konuya ilişkin görüşünü ABD Başkanı Barak Obama ile görüşmesinde de gündeme getirdiğini belirten Akdoğan, "PYD konusunda asla zikzak çizilmedi. PYD'ye silah verilmesine dün de karşıydık, Obama görüşmesinde de kaygılarımız, çekincelerimiz ifade edildi, bugün de karşıyız" diye konuştu.

"Örgüt su kaynatmıştır..."

Akdoğan, hükümetin iyi niyetle, Türkiye'nin birlik ve bütünlüğü, akan kanın durması, gözyaşının dinmesi için çözüm sürecini başlattığını, ancak kesinlikle kamu düzeni ve güvenliğinden taviz vermeyeceğini ve bölge insanını örgütün tahakkümü altında bırakmayacağını söyledi.

Hükümetin, bunun için ne gerekiyorsa yapacağını belirten Akdoğan, şunları kaydetti:

"Şu anda önceliğimiz bunun tesis edilmesidir. Bunları çok iyi anlatmak durumundayız. Önümüzde bir süreç var ve bu olayların çıkmasının bir sebebi de şudur: Bir sebebi hükümetin burada kararlı olduğunu görmeleridir. Kısa sürede bir sonuca ulaşma iradesine sahip olduğunu görmeleridir ve bu yüzden örgüt su kaynatmıştır, panik atak geçirmiştir, süreci sabote etmek için Kobani'yi bir fırsata dönüştürmeye çalışmıştır. Diğer bir sebep seçim öncesi hükümete zarar vermektir, hükümeti hırpalamaktır. 'Acaba nasıl bir iç karışıklık meydana getirebiliriz. Toplum kesimlerini nasıl karşı karşıya getirebiliriz', bu arayıştır. Bunların hepsine aziz milletimiz basiretiyle, dirayetiyle 'dur' dedi. Ne farklı gruplar karşı karşıya geldi, ne farklı siyasi partiler karşı karşıya geldi. Oynanan oyun bozuldu. Toplumsal tepkiyi gören HDP de şimdi bu girdiği çıkmaz sokaktan, nasıl kurtulabilirim arayışı içinde."

Akdoğan, geçen hafta bütün Doğu ve Güneydoğu Belediye Başkanlarını, oda başkanlarını, sendikaları, yerel medyayı, akil insanları dinlediklerini belirterek, herkesin, feryat figan içinde örgütün zulmünden, şiddetinden, tahakkümünden bahsettiğini ifade etti. Buna müsamaha göstermeyeceklerini söyleyen Akdoğan, "Güvenlik için ne gerekiyorsa o yapılacaktır" diye konuştu.

Bölgede siyaset yapmanın, belediye başkanı olmanın, hizmet götürmenin daha zor olduğunu ifade eden Akdoğan, "Siz hizmet götürmek istiyorsunuz, birileri mani oluyor, iş makinalarınızı yakıyor. Yangın çıkıyor, okul yanıyor, HDP'li belediye itfaiye aracını göndermiyor. Bu nasıl bir insanlıktır, bu nasıl bir zihniyettir?" diye sordu.

"Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü biz temsil ediyoruz"

Bunlara karşı, bölgede daha fazla var olmaları, daha çok çalışmaları gerektiğini söyleyen Akdoğan, şöyle devam etti:

"Bütün bunlara karşı, bunların zulmüne, şiddetine, baskısına karşı orada var olmaya devam edeceğiz. Çünkü, biz varız sadece orada. Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü biz temsil ediyoruz. Diğer partiler, işte konuşuyorlar ya, 'Türkiye bölünür' vesaire. Siz zihninizde bölmüşsünüz. Oralara gidemiyorsunuz, oralarda siyaset yapamıyorsunuz. MHP Şırnak'a gidip bir miting yapabiliyor mu? CHP Hakkari'ye gitti, bayrak götüremedi. Oralarda var olan biziz. Bizim orada siyaset yapmamız, Türkiye'nin bütünlüğü açısından, birlik ve beraberliği açısından çok büyük önem taşıyor. Oradaki kardeşlerimizle de dayanışma içinde olmamız gerekiyor."

Hakkari'deki, Edirne'deki ya da Gölbaşı'ndaki AK Partilinin aynı davaya inandığını vurgulayan Akdoğan, partisinin bütün üyelerinin vatan, millet, kutsal bildikleri değerler için mücadele ettiğini kaydetti.

Partisinin Gölbaşı'nda üyelik konusunda yüzde 23’lerde olduğunu belirten Akdoğan, parti üyeliğinin aidiyet ve mensubiyet bilinci anlamına geldiğini ifade etti. Akdoğan, bir partiye üye olanın ikide bir parti değiştirmeyeceğini vurgulayarak, bu yüzden üyelik konusuna önem verilmesi gerektiğini söyledi.

Partisinin, Gölbaşı Belediyesini yüzde 44 oyla kazandığını, cumhurbaşkanlığı seçiminde ise yüzde 51 oy aldıklarını aktaran Akdoğan, "Bizim için çıta ne 44, ne 51, çıta 56. 56'nın üzerine çıkmamız gerekiyor. Bu yüzden hiç tempoyu düşürmeden, el birliğiyle, mahalle mahalle, sokak sokak gezmeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.