Yurdun neresine giderseniz gidin bir Nişantaşı lafı geçer…
Bu ya pazarıdır ya da dükkanın münferit ismi…
Ünlüdür Nişantaşı çok ünlüdür.
Bir ürünün buradan alındığında çok kıymetli olurmuş gibi; “Nişantaşı’ndan aldım” ya da “Abla Nişantaşı’nda şu kadara satıyorlar” gibi laflar duyarsınız.
Son on yıldır şartlar gereği beni bu semte çeken ve sonra da yaşamaya iten sebepleri bir kenara bırakalım.
Gözlemlerim var paylaşmak isterim.
Nedir Nişantaşı’nı böyle matah zannettiren pek anlamış değilim ama ilginç kareleri her geçen gün artarak izliyorum.
………
Nişantaşı, İstanbul'un Şişli ilçesinde… Valikonağı-Teşvikiye ve Rumeli Caddesinin kesişerek Nişantaşı’nın merkezini oluşturur. Ve buraya adını veren anıt taş buranın simgesidir.
Ünlü markaların mağazaları, durmaksızın açılır.
Eğlence mekanları, ünlü restauranları, cafeleri pek bir revaçtadır. Ne savaş ne zam dinlemez müşterileri hep vardır.
Moda ve sanatın kalbinin çarptığı yerdir Nişantaşı. Sanatçısına sanatçı geçinenine her daim bir yerde rastlarsınız.
……
Tarihine uzanırsak;18. Yüzyılda geniş bostanlar, çilek tarlaları boş bir arazi Osmanlı döneminde ordunun atış talimlerinin yapıldığı yerdir. Ve semtin gelişmesinde ki en büyük payı Sultan Abdülmecit’in yaptırdığı Teşvikiye Camii alır. 
1900’lü yıllarda konaklar semti ünvanını taşırken, daha sonra yarımada da ki köklü aileler burada oturtulma teşviki alınca apartmanlar dikilmeye başlamış. 
1940’larda başka semtlerde kimse köpek beslemezken burada köpek gezdiren kadınlara rastlanırmış.
Ermeni, Rum, Yahudi ve Rum vatandaşların bağını koparan Varlık Vergi’siyle, yozlaşma yavaş yavaş devreye girmiş. Herkesin biribirini selamladığı semt, yeşilleri yok oldukça çarpık yapılaşmaya paralel olarak, kültür de nasibini almış. 
1960’lı yıllarda bankalarda hesap açana çekilişle Nişantaşı’ndan ev bile verilirmiş.
1979’da kaybettiğimiz Abdi İpekçi’nin anıtı kimin dikkatini çekiyordur diye hep düşünmüşümdür. Çünkü onu Beymen Café’de belki bir ünlüyü ya da gafını yakalamak isteyen paparazziler bekler.
Volta atarlar bir kilometrelik alanda…
……..
Bakmaya doyamadığım binalardan biri eski İtalyan Sefareti (Şimdi Nişantaşı Anadolu Lisesi, Akif Tunçel Teknik Lisesi) ve Maçka İTÜ binası… 
Teşvikiye- Art-Nouveau tarzı- Karakolu günümüze kadar ulaşmayı başarmışken geçen yıl çıkan bir fırtına da Nişantaşı’nın yenilenen yüzünden bir iskele karakolun üzerine düşmüş ve sonra onarılmıştır. 
Şak Şak… bir restorasyon da -yeni yetmeler söylüyor ya- “Of süperrrrr” dedirtsin yaaa…
Teşvikiye Camii’nin iki tarihi nişan taşı kitabesi genelde kimseyi ilgilendirmez. Çünkü cenazelerde kara gözlük ve ağlamak adeti ağır basar.
Camii’nin yanında ki kafede insanlar vıdı vıdı tüm gün ne konuşurlar bilmem… Bazıları belki biri tarafından keşfedilip ünlü olma şansını yakalar diye hergün dünya para öder yeme içmeye… Çünkü cadde piyasadır.
Ammaaa… hormonlu mama kurbanı şişip garip bir yaratığa dönmüş kucukuçular gerçek bekçileridir Altuğ Eczane’sinin…
İyi eğitim görmüş, itibar sahibi fazla zengin olmayan kalburüstü  halk yerini garip kıyafetler taşıyan, tavukları sokaklarda eliyle yiyen, köpeğinin dışkısını almaya tenezzül etmeyen insanlara bırakmaya başlayalı epeyi olmuş… 
Kokteyl masasında gözü kalan, sohbetten bir haber, resimler duvarlarda küskün, sanat galerisi açılışları olur çok sık. Şarap, eserlerden fazla ilgi görür.
(Bu garip hallere ne zaman geldik?)
Seyyar satıcılar köşelerde sebze satar…
Türlü hikayelerle dilenenler vardır. (Artık çoğu semtte görüyoruz ya)
Ara sokaklarda gece bir saatten sonra çöp öbekleri kaldırımları süsler. Nişantaşı’nın çöp karıştırıciları vardır gece çıkan. Çöp kamyonu gelene kadar erken gelen seçer. Çünkü çöpü de gariptir. Bazen bir antika tablo veya mobilya bir yeri kırılmış diye atılır ya da kıymetli bir kitap…
(Bunları görüyorum çünkü gece köpeğimi gezdiriyorum.)
Köpek gezdiriyorum deyince bu ayrıntıyı atlayamayacağım. 1940’larda kopek gezdiren bayanlar varken bu semtte, bir gece köpeğimle gezerken üst katlardan bir cazgır kadın car car car söylendi söylendi ve herhalde kovasını hep yanında taşıyor üstümüze boca etti. Allahtan çevikimdir de tırıs geçti. İyi ki üzerime gelmedi ha… İnsanı çizgisinden şaşırtıran olaylar bunlar.
İşte günün her saati bir hareket vardır Nişantaşı’nda.
Pazar günü ise enfestir… haftaarasının acısını çıkartırcasına garip bir dinginlik yaşanır.
Dinler kendini tarih…
……….
Bir ay sonra yılbaşını kutlamaları yine başlar. Dev taklar kurulur ışıklarla bezenir, kırmızı halılar serilir, trafik kilitlenir. 
1 Ocak gününe kadar dellenir Nişantaşı. 
Yollar çöp ve kusmuk bezenir… 
Sokaklar kedi ve köpeklerine kalır Nişantaşı’nda…
…….
Sahi neydi o söz?
Ayranı yok içmeye…