07 Haziran seçimleri sonrası hükümet formülleri tartışılırken  aklıma hep rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’in kullandığı  “Neyin olacağını görmek için neyin olmayacağını görmek gerekir” sözü gelmişti. İkibuçuk aydır iç ve dış çevrelerde büyük destek bulan AKP-CHP formülü de dün itibariyle günlerdir sürdürülen istikşafi  görüşmelere ve liderler buluşmasına rağmen sonuçsuz kaldı. Diğer alternatiflerle ilgili görüşmeler ve beyanlarla neyin olmayacağı aşağı yukarı belli olmuştur. 67 gün sonra döndük en başa, ama ülkenin tekrar tekrar en başa dönecek hali var mı, düşünen yok. Uzlaşma aramak yerine çözümsüzlüğün tercihi bize pahalıya malolacak. Nitekim AKP-CHP koalisyon umudu tükenince piyasaların ateşi yükselmiş ve döviz fırlamış, borsa çakılmış, kimin umurunda...
Görüşme sonrası yapılan açıklamalarda;
AKP Lideri Davutoğlu, “CHP’yle dış politika ve eğitim gibi konularda derin görüş ayrılıkları var. Türkiye’yi erken seçime götürme sorumluluğu üzerimizdedir. Seçim sıhhat için aşı gibidir, korkmamak lazım” demiş.
CHP Lideri KILIÇDAROĞLU ise, “Bize koalisyon değil, seçim hükümeti önerildi. Ya  kısa süreli seçim hükümetini ya da AKP’nin kuracağı azınlık hükümetini destekleyin önerisi ile geldiler .Koalisyon müzakeresi söz konusu olmadı, TÜRKİYE İÇİN TARİHİ FIRSAT KAÇTI” demiş.
Derin siyasi hesaplar ve meclis dışı etkiler ülkemizin hükümetsiz kalmasına yol açmış, malesef sonuçlarının pek fazla değişmeyeceği değerlendirilen yeni bir seçim atmosferine girilmiştir. Bazıları için hüsran olabilecek yüksek beklentiler uğruna siyasi, ekonomik ve dış ilişkilerdeki risklere karşı zaafiyet oluşmuştur. Komşularımızdaki yangın neredeyse bizi içine almak üzereyken, geçici hükümetlerle, seçim meydanlarında boş laflarla vakit kaybetmenin ve zaten sınırlı olan kaynaklarımızı tüketmenin bir anlamı varmı?  
Siyaset mühendisliğiniz hiç beklemediğiniz sonuçları verirse ne yapacaksınız. “Yenik pehlivan güreşe doymazşmış” misali tek başınıza iktidar oluncaya kadar bu seçimler tekrar tekrar yenilenecekmi?
Yapmayın efendiler kıymayın bu millete... Sizler gelip geçersiniz ama yapılan yanlışların bedelini, Türk milleti ağır bir şekilde öder... Bakınız komşularımıza, etrafımızı saran yangın ülkemize sıçramakta, hergün bebek katili, bölücü  hainlerin katlettiği şehitlerimizin sayısı artarken, şehirlerimizde yaşanan olaylar nedeniyle kamu düzeni sağlanamamakta. Bu vahim tablonun bir an evvel dizginlenmesi kamuoyu tarafından umutla beklenmekte. Siyaset çözüm üretmekle yükümlüdür, çözümsüzlük çare değildir.   
Son söz; bir zamanlar  bir kısım  yandaş ve yalaka medya mensupları tarafından “heykeli dikilecek adam, büyük kahraman” şeklinde lanse edilen kumpas savcıları yurt dışına kaçınca, şimdi “alçak bir hain”  diye yazmaktalar!!!
Ey vicdansızlar, Türk Milletinin güvencesi, peygamber ocağı kendi milli ordumuz olan koskoca Türk Ordusuna kumpaslar kurulup komuta kademesi çökertilirken, vatana ve millete hizmet etmekten başka bir amaçları olmayan, bu ülkenin birliği ve dirliği için canını ortaya koyarak terörle mücadelede hainlere karşı ön saflarda görev yapmış,  suçssuz günahsız insanları hapislere atıp hayatlarını karartırken sizler TV ekranlarından veya köşelerinizden alkışlıyordunuz. Türkiye bağırsaklarını temizliyor diyerek  ülkenin içine s.........nı  görmezden geliyor, üstüne tüy dikiyordunuz. Din iman bezirganlığıyla, kumpasçılarla suç ortaklığı yaparken Allah’tan da mı korkmadınız bre alçaklar...