Funda Akosman Erman


Buraya iş gezisi öncesi gezmek, tanımak için geldik. San Francisco gezimizin güzel geçmesinin, en önemli etkeni uyumlu ekibimiz oldu.  Grubumuzdakiler, sevgili Promedia’dan Feray Alpay, Food and Travel Dergisinden Yazı İşleri Müdürü, Yosun Akverdi, Uzman Diyetisyen İpek Ağaca Özger ve ben Önce Vatan Gazetesi Haber Müdürünüz Funda Akosman Erman, keyifli bir gezi oldu.
Atatürk Havalimanında buluştuk ekibimizle, tanıştık kaynaştık, programlarımızı yaptık ve heyecanla yolculuğumuza başladık. Uçuşumuzun aktarmasız, direkt olması şansımızdı. İlk kez Amerika’ya gidiyordum, merak ediyordum. Yol 14 saat sürdü, hiç uyuyamadım sonuçta, 6 film  izleyip ve bol kahve içtim. ☺ Akşam üstü binmiştik uçağa ve akşam üstü indik San Francisco’ya, 10 saat fark yüzünden böyle oldu. Yorucu ama güzeldi yolculuğumuz.
Otelimize vardık, eşyalarımızı bırakıp, yemek için dışarı çıktık. Cumartesi akşamı olduğu için her yer kalabalıktı. Amerikalılar cumartesi akşamını yakınlarıyla dışarıda yemek yiyip, sohbet ederek, eğlenerek  geçirmek istiyordu ve bu nedenle mekanların önünde uzunca kuyruklar oluşmuştu. İlk gözüme çarpan tabii ki Amerika’nın siyahi vatandaşları oldu ve evsizler, çok yoğundu. Bu beni gerçekten üzdü. İnsanların çaresiz kalışları ve güvensizlik hissi beni açıkçası sarstı. Dünyanın pek çok ülkesinde de yaşandığı gibi… Dünya iki yüzlü dünya, bir yüzünde zenginlikler, güzellikler, diğerinde sefalet, yokluk. Devlet evsizlere ayda bin dolar yardım ediyormuş. Cafede, markette de rastladım daha sonra onlara, alışverişlerini de yapıyorlardı. Amerika göçmenler ülkesi, Çinliler, Meksikalılar da oldukça yoğundu. Güzel samimi, sıcak bir cafede yemeğimizi yedik, porsiyonlar oldukça büyük Amerika’da söylemeliyim. Maç vardı televizyonda ve çoğunluk, heyecanla izliyordu. Günün yorgunluğundan, otelimize gidip, dinlenmeye geçtik. Odalar ve yataklar da oldukça büyüktü ve bu çok hoşuma gitti.



OTELİMİZ
Ertesi sabah, aile yadigarı işletmesi olan eski otantik otelimizde kahvaltımızı ettik. Ama nerdee Türk kahvaltısının zenginliği, yok burada… Menüde çikolatalı kruvasan, şekerlemeli kek ve çörekler, meyva ve kahve bulunmakta. Tam Amerikan kahvaltısı yani. Beyaz peynir ve zeytini özledim ilk günden inanın. Sağlıklı ve lezzetli Türk kahvaltımızı aradım.

    

SAN FRANCİSCO SOKAKLARI
Bir şehri, detaylı gezmenin en iyi yolu, yürüyerek gezmektir diyerek, sabah yürüyüşümüze başladık. Günün sonunda sanırım 15-20 km yürümüştük, hiç anlamadık gezerken yeni yerler keşfederken.  Elbette yerel lezzetleri de deneyerek ve kahve molalarımızla daha da keyifli hale geldi gezimiz. 
Televizyonlarda izlediğimiz San Francisco’nun meşhur, yokuşlu sokaklarını tırmanmaya başladık.  Evlerin, binaların mimarisini de inceledik. Ana caddenin tam ortasından, kırmızı zemin üzerinden tramvay geçiyordu, çok nostaljik buldum. Bizde de özellikle Beyoğlu’nda olduğu gibi… Zaten San Francisco’yu İstanbul’a benzettim, havasını, deniz kenarında oluşunu, alışveriş merkezlerini, binalarını, kozmopolit bir şehir oluşunu… Ama tabii ki İstanbul’un ayrı bir ruhu var!

    

CHİNATOWN
Yokuşlarını tırmandığımız şehrin başka bir sokağına saptık ve Çin Mahallesine girdik, uzunca bir yol gittik. Dünyadaki en büyük Chinatown burası imiş. Pazar sabahı olduğu için mağazalar yeni yeni açılıyordu. Biz de hediyelik eşya mağazasını ve değişik yiyecekler satan peynir vs de bulunduran mağazaları kaçırmadık. Çinliler burada kendi kültürlerini yaşatmaya devam ediyorlar. Kentin çoğu yerinde de onlara rastlamak mümkün, bazen mağazaların kasalarında, bazen Amerikalı bir gencin kolunda.





VESUVİO CAFE
Gezimize önemli bir cafede kahve molası vererek devam ettik. İsmini Vezüv Yanardağından alan bu cafe 1948’lerden bugüne ulaşmış, hem karakteristik özelliğinden ödün vermeden  hem de önemli ziyaretçileriyle daha da zenginleşerek.
Pek çok ünlü yazarın uğrak yeri olan bu mekana, sanki onların ruhu sinmiş gibiydi. Mekan mı bu ünlü edebiyatçılardan ilham almış, yazarlar mı cafeden ilham almış tartışılır bence☺ Dekorasyonu ise müthiş hepimiz bayıldık, hemencecik sardı bizi, eskilere götürdü, o yıllara…

    

FİSHERMAN’S
Boudin in Fisherman’s Warf
Yürüyüşümüze sahilde devam ediyoruz. Ünlü Alcatraz Hapishanesinin maketini yapmışlar sahile, isteyenler teknelerle adaya geçip, hapishaneyi gezebiliyor.
Fisherman, sahilde sıra sıra geziyoruz ve hava kapatıyor, yağmur başlıyor, biz de bu zamanı öğle yemeğinde değerlendirmek istiyoruz. Boudin in Fisherman’s Warfta kuyruğa girdik ve buranın özel yemeğini tadalım dedik. Kocaman bir ekmeğin içinde, midye çorbası ikram ediliyor, içinde soğan, midye, patates var ve çok lezzetli tabii ki ekmeğini yiyemedik, ekmeği de martılara fok balıklarına veriyorlar, ziyan etmiyorlar.
Sonra etrafı gezdik. Her yerde hediyelik eşya mağazaları, çocuklar için atlıkarınca, şovlar gösteriler var, panayır gibi capcanlı çevre, hava da açtı ve bizde rahatça gezebildik. 
Houdini’nin sihirli mağazasını görünce, girmeden edemedim. Küçük hediyelikler aldım. Mağaza yetkilisi ufak şovlar yaptı bize, ilgili olduğumuzu görünce. Oradan fok balıklarının gösterisini izlemeye geçtik. Bu kadar yakından ilk kez gördüm fok balıklarını sevimliydiler, oldukça kalabalık grup izleyicisi vardı.



GOLDEN GATE BRİDGE
Yürüyüşümüze devam ettik. Yol boyunca müzik yapan gruplar, rastladığımız orta yaş üstü kortej geçişi yapan insanlar dikkatimizi çekti. Sahilden Golden Gate Köprüsüne doğru yürürken, parkların içinden geçtik, bisiklete binenler, sahilde denize girenler, şakalaşanlar, köpekleriyle koşanlar, güneşin sıcaklığına teslim olup, uzanıp güneşlenenler –ki bizde burada mola verdik-, bende insanların rahat, özgür, kaygısız olduğu duygusunu uyandırdı, içimi hafifletti bu his.
San Francisco’ya gelip ünlü kırmızı Golden Gate Köprüsü’nü görmeden dönemezdik, bu anı da ölümsüzleştirmek için fotoğrafladık. Güzel anılar biriktirmenin mutluluğu le oradan ayrıldık.


    

ALIŞVERİŞ
Elektronik eşya alışverişi, bize göre fiyatı daha uygun olan ürünlere yöneltti bizi. Bütçemize göre, siparişlerimizi aldık. Yorucu ve güzel bir günün ardından otelimizde dinlenmeye geçtik. Yarın daha çok alışverişe zaman ayırmaya karar verdik ☺

Ertesi sabah kahvaltının ardından San Francisco’nun Union Square yani bizdeki Taksim Meydanı gibi olan meydanına vardık çünkü çevresinde ünlü, büyük ve önemli alışveriş merkezleri vardı. Marshall, Macy’s uğradıklarımızdan bazıları, hepsi kendi içinde dev olduğu için birine girince içerde kayboluyorsunuz. Macy’s çok sevdim bizim ilk alışveriş merkezimiz olan Galleria’ya benzettim, içinde tüm ihtiyaçlarınıza karşılık verecek birimler vardı. Hepimiz alışverişlerimizi yaptık, hediyeliklerimizi aldık hatta ben pazarlık bile yaptım ve beni kırmadılar ☺ Merkezin içinde Starbcuks Cafede kahve molası verdik, daha çok yorulduktan sonra da en üst kata çıkıp öğlen yemeğimizi aldık. Union Square manzarasına sahip olan restaurant çok şık ve çok güzeldi.



EMBARCADERO RIHTIMI
Californaiada Amerikan Hamburgerini denemeden dönmeyelim diyerek özel bir hamburgerciye girdik. Sanki eski zamanlardan fırlamış gibi dekorasyonu vardı ve hatta çalışanlar da 70’li yılları canlandırıyor gibiydiler. Tabii ki porsiyonları çok büyük ama biz makul olanı tercih ettik. Hamburger, patates, kola. Neden bu ülkede obezite yaygın anladık.
Embarcadore Rıhtımına bakan şık bir restaurantta akşam yemeğimizi yiyip gezimizi sonlandırdık. Arkadaşlar yengeç yediler ama ben cesaret edemedim ancak tattım lezzeti süperdi. Limanın manzarası da muhteşemdi.
Olağanüstü güzel gezimiz bitti, geriye güzel dostluklar ve unutulmaz anılar kaldı. Herkese çok teşekkür ederim.
Kimbilir belki bir dahaki sefere başka bir şehirden size ‘merhaba’ derim, sevgilerimle.