İlk kitabı ‘Bir Gün Beni Ağlayacaksın’ kitabı ve kitabından önce ortaya çıkan mektubuyla büyük beğeni toplayan Tunç İlkman ile kitapları ve hayatı üzerine sohbet ettik. Fakat maalesef kıymetli yazarımız kendine ait fotoğrafları paylaşmayı sevmediği için ben de sizlere ona ait fotoğraflar sunamıyorum. Fakat biliyorum ki, onun okurları fotoğraflarıyla değil, anlattıklarıyla ilgililer. Tunç İlkman, kendi hisleri ve yaşadığı aşk ile yazar olmuş çok değerli bir kalp. Gelin hep birlikte tanıyalım başarılı yazarı…


Öncelikle bizlere kendinizden bahseder misiniz? Tunç İlkman kimdir?

Vaktiyle çok aşık olmuş biriyim özetle. Bu aşkını, aşık olduğu kişi hariç herkese ulaştırabilmiş biriyim ayrıca. Bunlar yeterli diye düşünüyorum. Merak eden varsa: Yaşım 28, mesleğim mimarlık. Doğma büyüme İstanbullu’yum.

İlk kitabınız ‘Bir Gün Beni Ağlayacaksın’ daha çıkmadan kitaba dair bir mektup çıktı ortaya. Çok konuşuldu ve beğenildi. Bize o mektubu anlatır mısınız? Neden yazılmıştı bu mektup?

O mektup yayınevine yazılmış bir mektuptu. Sonuçta gizli günlüğümün kitap olarak basılmasını (ve belki de böylece aşık olduğum kişiye ulaşmasını) ümit ediyordum. Yayınevini ne kadar istekli ve samimi olduğuma ikna etmeliydim. Yayınevine bu mektupla birlikte yazdığım metinleri gönderdim. Sağ olsunlar; onlar da hikayeme ilgi duydu. Mektubu da sosyal medyada paylaştılar ve bir anda her şey gelişti.

‘Bir Gün Beni Ağlayacaksın’ kendi el yazınızla basıldı. Ayrıca kitabın dış görünümündeki diğer kitaplardan farkı da çok dikkat çekti ve beğenildi. Peki kime yazıldı bu kitap? Amacı neydi? Amacına ulaştı mı?

Aslında bir günlük olduğu için el yazısıyla basılması benim için önemliydi. Zaten bu konuda geri kafalı biriyim. Bilgisayar başında yazı yazarken duygulara set çekildiğini, o şekilde aktarılanların imla ve dilbigisinden ibaret olduğunu düşünüyorum. Benim mutlu olduğum bir yerdeki “a” harfimle, hüzünlü olduğum bir yerdeki “a” harfim birbirinin aynı olmamalı. Hele ki benim gibi kitabı bir mektup gibi birine ulaştırmaya çalışıyorsanız. Amacı buydu kitabın. Amacına ulaşıp ulaşmadığını henüz bilmiyorum. Belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceğim.

İkinci kitabınız ‘Aşık Ölüyorum’ için aldığınız tepkiler nasıl? Okurlarınızın yorumlarından memnun musunuz?

İkinci kitap ilkine göre daha ağır. Hatta neredeyse bir şiir kitabı olduğunu söyleyebilirim. İlk kitap başı ve sonu olan gerçek bir hikayeydi. Aşık Ölüyorum ise tamamen duygusal gelgitler. O nedenle beni ilk kitabımla tanıyanlar için ilk kitabımın yeri ayrı. İkinci kitabı ilk defa okuyanlar ise onu daha çok beğeniyor enteresan bir şekilde. Benim favorim ise ikinci kitap olan Aşık Ölüyorum.

Yazarlığa ilk adımınızı nasıl attınız? Yazar olmak eskiden beri kurduğunuz bir hayal miydi, yoksa her şey spontone olarak mı gelişti?

Lisede en sevdiğim ders kompozisyon dersiydi dersem, sanırım anlayacaksınız. Yazmayı çok seviyorum. Hatta okumaktan bile fazla. Haliyle yazar olmak da hayallerimden biriydi. Sadece bu şekilde gelişmesi sürpriz oldu. Bir gün kafama dank etti ve gizli günlüklerimi paylaşmak istedim. Böyle bir ilgi beklemiyordum. Ama yazmaya hep devam edeceğim.

Üçüncü kitap ile ilgili planlarınız var mı? Okurlarınıza buradan bir haber vermek ister misiniz yeni kitaplar ile ilgili?

Üçüncü kitap sonbaharda gelecek. İlk iki kitap gibi olmayacak. Şimdilik söyleyebileceklerim sadece bunlar.

Şuan içinde bulunduğunuz konumdan memnun musunuz? Hayal ettiğiniz bir hayatı mı yaşıyorsunuz?

Ben hayatımdan hep memnun oldum. Kitaplarım çıktıktan sonra da çok bir şey değişmedi hayatımda. Yani hayatımdan memnun olmaya devam ediyorum.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Duygularımızı gizlemek hayatımızı bir role çevirir. Ben o yanlıştan bu kitaplar sayesinde döndüm. Okurlara da bunu tavsiye ediyorum. Selam ve sevgiler...