Çok eskiden mutlu insanların yaşadığı bir ülke varmış. Ülke krallıkla yönetiliyormuş ama babadan oğula geçen bir krallık değilmiş. Bu seçimle iş başına gelen krallar, belli bir süre ülkeyi yönetiyormuş. Gel zaman git zaman ahali eski krallardan sıkılmış. Genç karizmatik bir kral seçmeliyiz diye karar vermişler. Lakin ağzı laf yapan,dini bütün gayet dürüst bir aday çıkmış karşılarına. 
Yeni aday çıkmış meydanlara: “Ben sizden biriyim, amacım sizlere hizmet etmek, koltukta makamda gözüm varsa gözüm çıksın” demiş, yeminler etmiş. Halkta inanmış yeni kral adayına. Seçimlerden galip çıkan yeni kral, geçmiş makamına, toplamış yeni vezirine ve sadrazamlara: “Bana bakın, demiş bundan sonra ben ne dersem o olacak. Sakın ola ki benden habersiz iş yapmayasınız. Topladığımız vergilerin aldığımız haraçların yüzde 10’u benim huzur hakkımdır. Bu böyle biline” demiş, kükremiş. 
Gel zaman, git zaman bir süre sonra, halkın gelirleri azalmış. Vergilerini ödeyemez duruma gelince, söylenmeye başlayan ahalinin hali, padişahın kulağına gitmiş.Aklına bir cin fikir gelmiş kralın. Malum seçimler yaklaşıyor, sayılı günler çabuk geçiyor. Halkı oyalamanın bir yolunu bulan padişah halka mesir macunu dağıtmış. Macunu yiyen ahali eve bir an önce hanımının yanına koşar olmuşlar. Çarşıda, pazarda kahvede konuşacak kimse kalmamış. Bir yılın sonunda herkes üçer beşer çocuk sahibi olmuş. Kral çocuklara oyuncaklar hediye etmiş.Ahali çok memnunmuş.
Padişah: “Korkmayın. Dahada yapın diyormuş. Siz bakmazsanız, devlet bakar eyyy halkım… Diyormuş.” Lakin fakirlik, halkın belini gün geçtikçe bükmekteymiş. Halk yaklaşan ilk seçimde kralı tahttan indirmeyi kafaya koymuşlar. Tabi kral boş durur mu, seçim sandığına giden yollara tebaa faydalansın diye, yollara bol miktarda, poşet poşet yiyecek, nevale bırakmış. Sandığa giden yol üzerinde yiyecek erzaklarını gören halk, kötü düşüncelerinden dolayı çok utanmışlar. Hâlbuki kralımız bizi ne kadar çok seviyormuş meğer diye söylenmişler. Tekrarbüyük çoğunlukla krallarını bir kez daha seçmişler.
Kral sarayının balkonuna çıkarak: “Ey tebaam sizlere çok seviyorum, hepinize bundan sonra daha bir muhabbetle sarılıp sıkacağım. Çok teşekkür ederim” demiş.
Halk çok memnunmuş, kralları ile gurur duyuyorlarmış. Nasıl duymasınlar, dünyada en uzun boylu kral kendilerindeymiş. Tüm dünya kralları onu kıskanıyorlarmış. Boy pos her şey ondaymış. Kral halkına yeni yollar yapmış, camilere sığmayan halkına yeni camiler yapmış. Halk ne zaman sokağa çıksa, halk onu büyük coşkuyla karşılarmış. Kral yeni saraylar yapmak için, halka yeni vergiler, sarmış. Halk koşa koşa elinde ne var yok hepsini krala vermişler.Tebaanın itibarı artmış yeni saraylar sonucunda. 
Lakin gel zaman, git zaman halk gittikçe fakirleşmiş. Çıkmışlar kralın huzuruna; “Kıymetli sultanımız geçinemiyoruz. Vergiler geçim sıkıntısı boynumuzu büktü” diyecek olmuşlar, kral kükremiş;
“Bre ne demek oluyor. Şimdi ben size erzak dağıtmadım mı, yollara taş döşettim,ayağınıza çamur değmedi,daha ne istersiniz. Yok” demiş. Kral, bu böyle olmayacak, bu işe bir çare bulmak lazım, bunlar iyilikten anlamıyor. Kral tebaasını toplamış. Büyük bir meydanda; “Eyy halkım demiş,Allah’tan bana niyaz geldi. Mademki yeryüzündeki her şeyi ben yarattım.Yarattığım tüm canlılar eşittir” demiş. Meydanda toplanan halka hediyeler dağıtmış. Kral bundan sonra tüm hayvanlarda oy kullanacak demiş. Koyun, keçi eşek ne varsa demiş. Halk bunu mantıklı bulmuş.
Seçme hakkını elde eden koyun, keçilere bol bol saman dağıtmış kral. Gel zaman git zaman ülkede kuraklık olmuş.Dağıtacak saman kalmamış. Kralın adamları; Hünkârım demişler falanca ülkede, fazla koyun keçi yok orada samanın pek kıymeti yoktur.
Kral: “Tez adam salın. Ne kadar saman varsa ülkeme getirin. Parası neyse verin getirin” demiş.  Dışarıdan gelen samanları yiyen koyun, keçi sürüleri çok mutlu olmuşlar. Samanı yiyen koyun ve keçiler krallarına meemee diyerek dua etmişler.
Yalnız ters giden bir durum varmış. Ülkede insanlar borçlanmış, para bulmakta sıkıntı çeken ahali para bulmak için her yolu mubah saymaya başlamışlar. Artık ülkede hırsızlık ve yolsuzluklar almış başını yürümüş. Aklı başında olanlar, arkadaşlar bu böyle gitmez. Bu gidişle hepimiz batacağız demişler. Artık krallarını tahtan indirecek çoğunluklarıda kalmamış. Bilge birinin aklına koyun ve keçileri aydınlatma fikri gelmiş. Topluca koyun ve keçilere giden bilge kişi ve halk arkadaşlar kral sizi aldatıyor. Bu tuttuğunuz yol yol değil. Gelin krala bundan sonra oy vermeyelim. Başka bir kral seçelim,demişler.
Ama ne çare. Koyun ve keçiler;“kusura bakmayınız, biz halimizden memnunuz. Her ne kadar kral bize arpa,buğday vermesede, çok şükür samanla karnımız doyuyor. Asla kralımızdan vazgeçmeyiz” demişler.
Çaresiz geri dönen halk ve bilge kişileryeni bir plan yapmaya karar vermişler.Onlara kralın kötü olduğunu anlatmak yerine, kralın kendilerine vermediği, gizli buğday, arpa, mısır hazinelerini göstermek üzere anlaşmışlar. Hazinenin gizli videolarını çekmişler izlettirmişler. İçlerinden elebaşlarına kralın ne kadar lüks içerisinde yaşarken sarayın ambarlarında gizlenen hububatları göstermişler.
Gördüklerinden emin olan koyun ve keçi sürüleri,artık kralın arpa buğdayımız yok olsa vermezmiyim demesinin, yalan olduğuna iyice emin olmuşlar.Kendi aralarında anlaşan koyun ve keçi sürüleri ilk seçimde krala bir sürpriz hazırlığı içerisine düşerler.
İlk seçimde tahtan düşen kral, bana komplo kurdunuz, bana şantaj yaptılar, tuzak kurdular, demesi fayda etmez ve kodesi boylayan kötü kral ömür boyu kodesten çıkamaz. Yeni seçilen kral ülkede tekrar güven ve istikrarı sağlar. 
Halkın verdiği yanlış seçim kararları, kendilerine büyük maddi ve manevi zarara uğratmış. “Bin nasihatten bir musibet yegdir”  sözü bir kez daha doğrulanır. uyanan halk, artık seçimlerinde daha dikkatli olmaya başlarlar. Dini ve manevi duygularının siyaset malzemesi yapılmasına karşı, daha da bilinçlenen halk verdikleri kötü karardan dolayı üzüntü duymuşlar. Halk başlarına gelen tüm kötü olayların kendi seçimleri olduğunu geçte olsa anlamış olurlar.