İSTANBUL’UN 100 MUSİKİŞİNASI

Türk Musikisi Ses Sanatkârı, Müzik Tarihçisi, Program Yapımcısı ve Cumhurbaşkanlığı Türk Musikisi Korosu Şeflerinden Mehmet Güntekin’in eseri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür A. Ş. Yayınları’nın ürünü olarak okuyucu ile buluşturuldu. ‘İstanbul’un Yüzleri’ Serisinin 17. kitabı olan eser, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın katkılarıyla hazırlanmış ve basılmıştır.

16,5 X 24 santim ölçülerinde120 gram mat kuşe kâğıda renkli baskılı 186 sayfalık kitap, iplik dikişlidir. Karton kapak üzerine şık bir gömlek geçirilerek albeni kazandırılmıştır. 

Yazar,  kitabın adında kullandığı ‘musikişinas’ kelimesi için şu açıklamayı yapıyor:  

Kelimeyi epeyce zamandır kullanmaz olmuştuk. Telaffuzundaki musiki açısından eşsiz bir kelime… ‘İstanbul ’u söylerken kulaktan kalbe giden sıcaklığa benzer bir sıcaklığı var. Öylesine İstanbullu… Doğrusu, bu iki güzel kelimeyi bir arada kullanabilmek de güzel bir tevafuk oldu. 

Aslında kitaba ad ararken başka bir seçeneğimiz de yoktu. ‘Musikişinas ’ kelimesinin yerine ne seçsek olmazdı. Zira ne sâdece bestekârları konu ediyorduk, ne yalnızca ses sanatkârlarını veya saz sanatkârlarını… Güfte şairinden nazariyatçısına, bestekârından musiki yazarına, çalgı yapımcısından evini meşk meclisi hâline getiren musiki sevdâlısına kadar, İstanbul’un musiki hayatını ilmek ilmek örmüş meşhur veya meçhul kahramanlardı mercek altına aldıklarımız… Ve hepsini birden kuşatabilecek bir kelimeye, bir kavrama ihtiyacımız vardı. ‘Musikişinas’ı böyle seçtik. ‘-şinas ’ eki, musiki kelimesine, ‘bilen ’, ‘tanıyan ’, ‘anlayan ‘ anlamlarını katıyordu.” 

Bu satırlardan da anlaşılacağı üzere Mehmet Güntekin, yalnız Türk musikisi alanında değil, dil bayrağımız olan Türkçemizi de en mükemmel şekliyle bilen ve kullanan ‘üstat’tır. O’nun aynı zamanda bir kültür adamı olduğu, aşağıdaki satırlarından da anlaşılmaktadır:

“Yüzyıllar boyunca doğu dünyasının önde gelen kültür başkenti olan İstanbul'daki musiki hayatı, bütün doğu musikisi dünyasının tarihteki zirvelerinden birini teşkil ediyordu. Türk Musikisi, temelli yapılanmasını ve gelişmesini İstanbul'un merkez teşkil ettiği bir kültür ve sanat ortamında sağladı. Türk Musikisi'ne ‘İstanbul Musikisi ’ denmesinin sebebi, İstanbul'un Türk Musikisi için en verimli ortamı sağlamış olmasıydı.

Özellikle 1453 yılından itibaren Türk tarihinin en önemli merkezi hâline gelen İstanbul'da, Osmanlı sarayı gibi kudretli, belirleyici ve sürükleyici bir merkezin sağladığı imkânlar ortamında büyüyüp gelişen Türk Musikisi, temellerini, bir takım farklı özellikleriyle benzerlerinden ayrılan musikişinasların kişiliklerinde somutlaşan performanslarla, eserlerle ve ürünlerle kurdu, hayatiyetini sürdürdü ve bugüne kadar ulaştı.

İstanbul'un 100 Musikişinası kitabı, tarih içindeki uzun yolculuğumuzun yaklaşık son altı yüzyılındaki üretken varlıklarıyla hayatımıza musikinin pırıltılı damgasını vurarak anlam katan, kimliğimizin en kişilikli ayırt edici vasıflarından birini oluşturan ve kültürümüzün dilimiz kadar önemli olan unsurlarından biri olan musikimizi ilmek ilmek ören vazgeçilmez önemdeki 100 musikişinasın şahsında, kendi sesimizi bir kere daha hatırlamaya ve düşünmeye vesile olmayı amaçlıyor.”      

Eserde, belirtilen özelliklere sâhip 100 kişi, kısa hayat hikâyeleriyle, kimileri temsilî resimleriyle, kimileri renkli veya siyah-beyaz fotoğraflarıyla, yaşadıkları döneme ait gravürlerle, yaşadıkları mekânların resimleriyle, el yazılarıyla, kullandıkları veya imal ettikleri musiki âletleriyle, kimileri öğrencileriyle, kimileri eşleriyle, oğul ve torunlarıyla yer alıyor. Tablo yapar gibi hassas ve estetik bir anlayışla düzenlenen sayfalarda, musikişinaslardan ilgi çekici bilgilere de yer veriliyor.  Bunlardan tadımlık bir örnek: 

“Kültür tarihimizin en renkli simalarından olan İbnülemin Mahmut Kemal İnal'ın verdiği çok önemli eserler uzun yıllar boyunca aşılamadı. 'Beşinci Kuvvet' diye nitelenen ve ülkenin en önemli bilim, sanat, siyaset ve kültür adamlarını topladığı evi, alternatif bir üniversite ve musiki akademisi gibiydi. 

İstanbul'u işgal eden kuvvetler tarafından elkonulan evindeki çok önemli kütüphanesi ve arşivi mahvedilince söylediği ‘Batı medeniyetinin ne demek olduğunu zaten bilirdik, bu defa daha iyi öğrendik ’ sözü İstanbul'un toplum hafızasında yer etti.”

Çok sayıda ve muhteşem arşiv belgelerinden daha zengin, derin ve engin bilgilere sâhip olan Mehmet Güntekin, Taburî Cemil Bey hakkında, hayret uyandıracak kadar ince detay bilgiler veriyor: 

“Türk Musikisi tarihinin en meşhur virtüözü ve bestekârı Tanburî Cemil Bey, henüz 3 yaşındayken babasını kaybetti. Amcası Refik Bey’in himâyesinde musikisever bir aile çevresinde yetişti. Annesi Zihniyar Hanım, Âdile Sultan Sarayı'nın kızlardan kurulu saz takımında lavta çalmıştı. Büyük ağabeyi Reşad Bey âşık sazı, küçük ağabeyi Ahmed Bey de tanbur çalıyordu. Küçük yaşta musikide ‘harika çocuk ’ özellikleri sergiledi. Basit malzemelerden oyuncak çalgılar yaparak ilk musiki eğilimlerini gösterdi. 10 yaşında tanbura başladı. Amcasının oğlu Mahmud Bey’e keman dersi veren Kemanî Aleksan Efendi'den Hamparsum ve batı notalarını öğrendi. Ayrıca, amcası Refik Bey'in kızlarına piyano dersleri veren öğretmenlerden genel musiki bilgileri konusunda yararlandı. Yenilik fikirleriyle yetişmiş tipik bir Tanzimat aydını olan amcası Refik Bey'in Horhor'daki konağı, küçük Cemil'i kültür yönünden de etkileyen bir ortam oldu; bu evde Fransızca öğrenmeye başladı.

Amcası Refik Bey, Abdülhamid'in adamlarınca zehirlenerek öldürüldüğünde 13 yaşında olan Cemil, sonraki dört yılı amcasının oğlu Mahmud Bey'in himâyesinde geçirdi. Tanbur çalmadaki yeteneğini gören Mahmud Bey O’nu bir musiki toplantısında ünlü bestekâr Tanburi Ali Efendi’yle tanıştırdı. Ali Efendi, alışılmadık bir kıvraklıkla çaldığı tanburu dinleyince takdir ve teşvik ettiği Cemil'e, genel musiki bilgileri ve fasıl musikisiyle ilgili incelikler konusunda yararlı oldu.

Cemil'in gösterdiği olağanüstü musiki yeteneği kulaktan kulağa yayıldı ve 18 yaşına girdiğinde ünlü ve önde gelen bir tanburi olarak kabul edildi. 20 yaşına geldiğinde kemence, lavta ve viyolonselde de üstün bir yetenek olduğunu gösterdi. Saraya yakın çevrelerde tanbur ve kemence dersleri verdi, İstanbul'un seçkin musiki meclislerinde sanatını sergiledi. Dönemin lisesi olan idadideki öğreniminden sonra bir yıl kadar Mekteb-i Mülkiye'de okudu. 19 yaşında Harbiye Nezareti'nde kâtip olarak memuriyete başladı. 1901'de Saide Hanımla evlendi. Bu evlilikten ünlü musiki adamı Mesud Cemil doğdu.”

Osmanlı Divan Şairi Hayalî, Şuh-u güzeşte var ki nice nevcivân değer / Geçmiş zaman olur ki hayâli cihân değer.’ Diyor. Bu beyitten mülhem, denilebilir ki; ‘Öyle musikişinaslarımız var ki… ‘Hayali cihan değer.’ Onları, Mehmet Güntekin’in, ‘İstanbul’un 100 Musikişinası’ isimli kitabından, bütün detaylarıyla birlikte öğrenmek mümkün. 

Kitabın dâhil olduğu serinin genel başlığı sebebiyle musikişinas sayısının 100 ile sınırlandırılması elbette tabiî karşılanacaktır. Bâzı isimlerin neden tercih edildiği, Cinuçen Tanrıkorur, Münip Utandı ve Fatih Salgar gibi isimlerin neden dışarıda tutulduğu sorusu akla gelebilirse de, ‘eseri hazırlayanın takdiri’, denilmesi en mâkul cevaptır. Daha geniş kapsamlı eserlerin ilk baskılarını sahaflarda, yeni baskılarını kitapçılarda bulmak mümkünse de diğer musikişinasları, Mehmet Güntekin’in harikulade üslûbu ile okumak isteyenler, herhalde bir müddet daha bekleyeceklerdir.

İSTANBUL BELEDİYESİ KÜLTÜR A. Ş. YAYINLARI:  Maltepe Mahallesi Topkapı Kültür Parkı Osmanlı Evleri, Topkapı, Zeytinburnu 34010 İstanbul. Telefon: 0.212-467 07 00 Belgegeçer: 0.212-467 07 99 e-posta: [email protected]   www.kultursanat.org

(Not: Eser, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait İSTANBUL KİTAPÇISI Mağazalarında bulunmaktadır.)   

MEHMET GÜNTEKİN: 

     1963’te Bafra’da doğdu. Süheylâ Altmışdört ile Fatih Salgar’ın öğrencisi olarak yetiştiği Üniversite Korosu’nda başkanlık ve şef yardımcılığı görevlerinde bulundu. Çeşitli ansiklopedi, dergi ve gazetelerde yazıları yayınlandı. ‘Yine Bir Gülnihâl…’ adlı 150 bölüm süren TV programıyla Türkiye Yazarlar Birliği 1998 TV-Müzik Ödülü’nü kazandı. İncilâ Bertuğ ile birlikte TRT-TV’de, toplam 111 bölümden oluşan Musikiden Müziğe, Müziğimiz Kültürümüz ve Seyirnağme adlı programları hazırlayıp sundu. Kurduğu İstanbul Fasıl Topluluğu ve başka gruplarla Avrupa, Afrika, Akdeniz ve Uzakdoğu ülkeleriyle yurtiçinde çok sayıda konser verdi. Şerif Muhiddin Targan, Bekir Sıdkı Sezgin, Alâeddin Yavaşça ve Ercümend Batanay gibi 100 civarında CD’nin yanı sıra kitap ve dergi yayıncılığı; çeşitli basın, kültür ve sanat kuruluşlarında editörlük, yazarlık ve proje yönetmenliği yaptı. Bilim ve sanat kurumlarında sempozyumlara katıldı ve seminerler verdi. Müzik tarihi, repertuvar, arşiv ve biyografi konularında yararlandığı Murat Bardakçı ile ortak yayın çalışmalarında bulundu. 

     Tercüman ve Yeni Ufuk gazetelerinde müzik sayfaları ve ekleri hazırladı. Hürriyet Tarih’te yazar, danışma kurulu üyesi ve redaktör olarak çalıştı. Habertürk Tarih’te yazılar yazdı. Üniversite Korosu Kitabı, İstanbul’un 100 Musikişinası, İstanbul’un 100 Şarkısı ve Nevzad Atlığ’ın Tanıklığında adlarında dört kitabı ve çok sayıda risalesi yayınlandı. Expo-2005 Dünya Fuarı’nda, Japonya’da Türkiye’yi resmen temsil eden Rose and Tulip adlı dans ve müzik gösterisinin eş sanat yönetmenliğini ve orkestra-koro şefliğini yaptı. 5 yıl süresince Musiki Mecmuası’nın yayıncılığını ve editörlüğünü üstlendi. İslâm Bilim ve Teknoloji Müzesi müzik danışmanlığında bulundu. Türk Musikisi Vakfı, Kültür Konseyi Derneği ve Heybeliada İlm-i Musiki Derneği’nde yönetim kurulu üyesi; Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu üyesidir. 1986’dan beri görev yaptığı İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nun müdürlüğüne ve sanat kurulu üyeliğine 2006’da; şef yardımcılığı vekilliğine ise 2013'te atandı. 2009-2011 arasında İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı müzik yönetmenliğinde bulunan ve 25 projeyi yöneten Güntekin, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur.

KUŞBAKIŞI

İSİM İSİM İSTANBUL: (Kapak resmi var)

Öğretim görevlisi, mimar ve ödüllü yazar Önder Şenyapılı'nın uzun süren araştırmalar sonucunda kaleme aldığı kitapta, geniş bir tarihi süreç içinde İstanbul'a ve İstanbul'daki yerleşim birimlerine verilen isimlerin kökenleri açıklanıyor. Mahalleler, semtler, sokaklar, meydanlar, dağlar, parklar ve bütün yapılar taşıdıkları isimleriyle birlikte okuyucuyu çok katmanlı bir tarih yolculuğuna çıkarıyor. İsim İsim İstanbul isimli kitapta, İstanbul'u İstanbul yapan her şey A'dan Z'ye yeniden anlamına kavuşuyor. Kökenleri ve kaynaklarıyla birlikte...

Birinci hamur kâğıda basılı, 14 X 20 santim ölçülerinde 396 sayfalık Amerikan ciltli kitap, 2008 yılında basıldı. 

Yazarın; İsim İsim Ankara isimli kitabı da yine aynı yayınevi tarafından okuyucuya sunuldu.

BOYUT YAYINCILIK: Koza Plaza A 26  Tekstilkent Esenler 34235 İstanbul. Telefon: 0.212-413 33 33 Belgegeçer: 0.212-413 33 34  www.boyut.com.tr  e-posta: [email protected] 


VEFA APARTMANI:  

Millî Eğitim eski bakanlarından Tevfik İleri, 27 Mayıs 1960 İhtilali’nden sonra oluşturulan Yassıada Mahkemeleri tarafından ölüm cezâsına çarptırıldı. Cezâsı Millî Birlik Komitesi tarafından müebbet hapse çevrildi. Kayseri Cezâevi’ne konuldu. Hastalanınca, tedâvi için getirildiği Ankara’da, 1 Ocak 1962 tarihinde vefat etti.    

Cezâevi’nden gönderdiği mektuplardan birinde; ‘Allah var. Büyük Allah var. Her şeyi görüyor, biliyor. Gördüğüne ve bildiğine inanıyorum. Gerisi laf u güzaf. Yapılacak tek şey tebessüm etmektir. Size mal mülk, servet bırakmadım. Şerefli, namuslu, erkek bir ad bırakabildim. Hiçbir zaman başınız yere bakmayacaktır. Bununla müteselliyim. Siz de bununla iftihar edeceksiniz.’ Diyordu. 

Tevfik İleri'nin Hemşin'den Vefa Apartmanı'na uzanan hikâyesinde yalnız bir ‘adam’ın hayatı değil, bir ailenin, bir ülkenin tarihi gizleniyor satır aralarına.

Sâdık Yalsızuçanlar’ın kaleme aldığı 320 sayfalık kitapta bu hazin tarihi, hüzünlere garkolarak okuyacaksınız. 

TİMAŞ YAYINLARI: Alayköşkü Caddesi Nu: 11 Cağaloğlu, İstanbul. Telefon: 0.212-511 24 24 Belgegeçer: 0.212-512 40 00 e-posta: [email protected] www.timas.com.tr  

İSMİ LÂZIM DEĞİL:

     13,5 X 21 santim ölçülerinde 392 saya hacimle Ocak 2015’te yayınlanan kitabın yazarı Acar Okan; genç emekli subay, sonra Hukuk Fakültesi mezunu; matbaacılık, kitapçılık, gazetecilik, Baş Müfettişlik, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı, Türk Dünyası Koordinatörü Başbakan Başmüşavirliği, Avukatlık, siyaset ve cemiyetçilik yapmış, bolca konferans vermiş, çeşitli dergilere makaleler yazmış, 4 kitabı neşredilmiş, okumayı seven, hâlâ adam olmaya çalışan bir adam… 40 küsur yıllık hizmetten sonra şimdi emekli, 74 yaşında… 

     Bu kadar çok mesleğin sularında gezinmiş olmakla beraber omurgası tek: ‘Türk-İslam Terkibi’…
Siyasetçi kimliğine rağmen iç siyasetin ayak oyunlarından bezmiş, sadece ‘Milli Politika’ya yönelmiş bir amatör kafa…
27 Mayıs, 22 Şubat, 21 Mayıs darbelerinin içinde bulunmuş eski bir ihtilalci…
Üst kademe bürokratlığı ve siyasetçiliği sırasında, (önemli komitelerde raportörlük de dahil) son 55 yılda pekçok mühim devlet ve siyaset sırrına vakıf olmuş, sorumluluk duygusuyla bunların büyük bir bölümünü saklamış, bir kısmının da ‘İsmi Lâzım Değil’ başlığında (kimseyi rencide etmeme ihtimamı ile) bir nevi hatırat olarak neşrine izin vermiştir. Yazarın pek muhataralı yıllarda şekillenen şahsiyetinden çok; yazdıkları, yakın tarihimizi bilmeyen yeni nesiller ve bunları unutmaya çalışan eskiler için de önemli… 

ÖTÜKEN NEŞRİYAT: İstiklal Caddesi Ankara Han Nu: 65/3 Beyoğlu 34433 İstanbul.  Telefon: 0.212-251 03 50  Belgegeçer: 0.212-251 00 12  www.otuken.com.tr  e-posta: o[email protected]

KISA KISA …


1-ŞEYTANÎ BİLİNÇ, MUHAMMEDÎ BİLİNCE KARŞI: Taşkın Tuna, Şûle Yayınları

2-RÖNESANS DÜNYASI: Susan Wise Bauer. Çeviren: Mehmet Moralı. Alfa Yayınları

3- SON DEVRİN İSLAM AKADEMİSİ / DARU’L-HİKMETİ’L-İSLAMİYE: Sâdık Albayrak. İz Yayıncılık.

4- GÖNÜLLERİN EFENDİSİ Hz. MUHAMMED MUSTAFA: A. Başak Sezgin, Mustu Yayınları.

5- HÂFIZ HAKKI PAŞA’NIN SARIKAMIŞ GÜNLÜĞÜ: Murat Bardakçı, İş Bankası Kültür Yayınları