SEVGİLİ GENÇLER!

İLHAN AYVERDİ

Gençliğin zekâtı hizmettir. Tabiî ki hayâtınızı yaşayacaksınız. Okuyacak, çalışacak, evlenecek, evlât sâhibi olacaksınız ama bütün bunların yanında hizmet etmeye zaman ayıracaksınız. İhtiyaçlılara, yaşlılara sâhip çıkacaksınız ki size de sâhip çıkanlar olsun. Hayırlı işlerde birbirinizle yarışacaksınız. Hizmet fırsatı çıktığında ‘Neden hep ben’ değil, ‘çok şükür ki ben…’ diyeceksiniz. Bunu yaparken kendinizi göstermeyeceksiniz. Hizmet ön planda olacak, siz değil.

Memleket meselelerine kayıtsız kalamazsınız. Fikir üretecek, projeler yapacak, uygulayacak, vatanımızın, milletimizin gelişmesine, ilerlemesine katkıda bulunacaksınız. ‘Ben ne yapabilirim ki, meseleler dağ gibi, nasıl başa çıkarım?’ demeyeceksiniz. Bu yol ümitsizlik yolu değildir.

Boşuna ‘Baba himmet, oğul gayret.’ dememişler. Yılmadan, yorulmadan, bıkmadan, hizmetin büyüğü, küçüğü demeden, benliğe düşmeden, birbirinize sıkı sıkı sarılarak çalışacaksınız. Bu bir bayrak yarışıdır, yarıda bırakmayacaksınız.

Birbirinizin kusûrunu görmeyeceksiniz. Her insanın bir güzel tarafı, iyi tarafı vardır, siz onu bulmaya çalışacaksınız. Sevmeyebilirsiniz ama hürmet etmeye mecbursunuz. Kırmayacaksınız, kırılmayacaksınız. Yaratılanı ‘Yaratan’dan ötürü hoş göreceksiniz. Başkası hakkında zanda, yorumlarda bulunacağınıza kendinizi tahlil edeceksiniz. Kötü huylarınızın yerine iyilerini koymak için çalışacaksınız.

Cemiyetlerin nefis terbiyesi yeri olduğunun şuûruyla hareket edecek, her türlü sürtüşmeden, sen ben dâvâsından uzak duracaksınız. Küslük, dargınlık bizim için geçerli değildir. Affedeceksiniz, kin gütmeyeceksiniz.

Herkesle iyi geçinmeye ve faydalı olmaya çalışacaksınız. İncelikle, gönül kırmadan, karşınızdakini ezmeden söyleyecek ve hareket edeceksiniz. Edep insanın her hâlinde olmalıdır. Yâni, göz ile Hak’tan başka bir şey görmeyecek, lisanla bir şeye îtiraz etmeyecek, Allah’ın buyruğunu tutacak, yasakladığından kaçacaksınız. Bunlar sizde yer ederse adâletten ayrılamaz, kimsenin kalbini kıramazsınız. Ancak bu şekilde Allah’ın rızâsını kazanabilirsiniz.

Cömert olacaksınız. Verecek bir şeyiniz yoksa insanlara iyi davranacaksınız, güler yüzlü davranacaksınız. Her gördüğümüz, her duyduğumuz şeyde bize bir mesaj, bir ibret dersi vardır. Onu yakalayabilmemiz lâzım.

Zaman sermâyedir. Onu isrâf edip hebâ etmeyin! Sözünüzde durun! Zirâ söz yemindir. Nefis muhâsebesini elden bırakmayın! Hak için halka hizmeti düstur edinin!

Bu sözlere, vasıflara daha niceleri eklenebilir. Fakat mühim olan bunları saymak değil, hangisine ne ölçüde sâhibiz, ne ölçüde yapabiliyoruz, ona cevap verebilmektir.

Biz bize düşeni yapalım, Allah da elbet şânına düşeni yapar.

İLHAN AYVERDİ: 

(Akhisar 1926 – İstanbul 2009) 

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Sâmiha Ayverdi Hanımefendi’nin Ağabeyi Yüksek Mimar Mühendis Ekrem Hakkı Ayverdi ile evlendi. Kubbealtı Vakfı’nın kurucuları arasında yer aldı, Vakıf Mütevelli Heyeti Başkanı oldu. Misalli Büyük Türkçe Sözlük isimli eseri hazırladı. 

************************************************************

ÖĞRENDİM Kİ… 3

*Öğrendim ki… Hiçbirimiz, hepimizden daha güçlü olamayız.                                                                       

*Kâmil insan olabilmek için dört basamak yukarı çıkmak gerekir: 1-Bilgi, 2-Kültür, 3-İrfan, 4-İman.

*Öğrendim ki… Millet, aynı dili konuşan, aynı inançta olan insanlar topluluğudur.

*Günümüz üniversite mezunlarının ekseriyeti; Sâmiha Ayverdi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Nihat Sâmi Banarlı ve diğer edip ve mütefekkirlerinizi anlamakta zorlanıyor. O gençlerin millî kültür açısından mensubiyetleri tartışmaya açıktır.

*Öğrendim ki… İslâmiyet, radikal değişime kapalı bir dindir. Bu sebeple radikal değişimi dayatanlar, İslâmiyet düşmanıdır.

*İnsanı yücelten 3 değer vardır: 1-Millî değerler, İslâmî değerler, 3- İnsânî değerler. İnsanı çökerten üç mel’anet vardır: 1-Servet, 2-Şöhret, 3-Şehvet.

*Öğrendim ki… Gıybet, en fena gevezeliktir.

*Ahî Evran kültürü, günümüzde yaşatılabilseydi, insanlık yüz kızartıcı olaylarla karşılaşmazdı.

*Öğrendim ki… İnsanlığın en büyük ihtiyacı mânevî değerler ve ahlâk ile adâlettir.

*Teknoloji, insanlara daha rahat yaşama imkânı sağlamakla birlikte, problemlere de sebebiyet veriyor. 

************************************************************

BİR ŞARKI

Ben seni sevdim seveli kaynayıp coştum                                                                                                                               

Aklımı yağmaya verip, fikrimi şaştım                                                                                                           

Mecnûn’a şimdi eş olup dağlara düştüm                                                                                                                    

Sor güle bülbül ne çeker hârın elinden                                                                                                                                           

Bir dahi gül koklamayım yârin elinden

Beste ve Güfte: Hammâmîzâde İsmail Dede Efendi                                                                                          

Makam: Bestenigâr                                                                                                                                               

Usûl: Curcuna usulü                                                                                                                                                  

Form: Şarkı

HAMMÂMÎZÂDE İSMAİL DEDE EFENDİ: 

(1778-1846) Hammâmîzâde İsmâil Dede Efendi, Türk hânende, neyzen ve bestekâr. Babası geçimini hamam işletmeciliğiyle sağladığı için kendisine ‘Hammâmîzâde’ denilmiştir. Günümüzde ‘Dede Efendi’ olarak anılır. Dede Efendi bestekârlığının yanı sıra neyzenliği ve hânendeliği ile de tanınmıştır. 500’den fazla bestesi olmakla birlikte, 300 kadarı günümüze ulaşabilmiştir.

Bestelerinden bâzıları:                                                                                                                                                                                                            

-Bir sevda geldi başıma, Elim değmiyor işime.                                                                                                                                                        

-Bî vefâ bî çeşm-i bidad ne zaman aldattı beni.                                                                                                                                                         

-Şu karşıkı dağda bir yeşil çadır,İçinde bir civan yatır.                                                                                                                                 

-Gönül durmaz su gibi çağlar, Nâr-ı hasret ciğerim dağlar

************************************************************

BİLGİYE MERAKLA ULAŞILIR.

MERAK EDENLER ÖĞRENİR,

ETMEYENLER CÂHİL KALIR.

************************************************************

DÜŞÜNENLER İÇİN:

Çiftlikte, sabah ezanı okuyan bir horoz varmış. Günün birinde çiftlik sâhibi:

-Yarın sabahtan itibâren ezan okumayacaksın, okursan seni keserim!  Demiş.

Horoz ezan okumaktan vazgeçmiş. Bir müddet sonra çiftlik sâhibi yeni bir emir vermiş:

-Yarın sabahtan itibâren tavuk gibi gıdaklayarak dolaşacaksın. Aksi takdirde seni keserim!

Horoz bu emri de ‘Peki efendim’ diyerek kabullenmiş ve tenhalarda çalışıp, tavuk gibi gıdaklamayı öğrendikten sonra çiftlikte utana-sıkıla dolaşarak emri yerine getirmiş.

Bunun üzerine çiftlik sâhibi yeni emrini tebliğ etmiş:                                                                                                          

-Önümüzdeki Pazartesi gününden itibâren itibâren her gün bir yumurta yumurtlayacaksın. Bu emrimi yerine getirmezsen seni keseceğim.

Horoz hiçbir şey söylemeden tenha bir köşeye çekilmiş ve ‘Keşke ezan okumadığım için kesilmeyi kabul etseydim. Şerefli bir ölüm olurdu’ diye pişmanlıklar duyarak ağlamış. 

Kıssadan hisse: Despotlar karşısında mum gibi duranlar, günün birinde yakılmayı kabul etmiş olurlar. 

************************************************************

GULCA KATLİAMI:

4 Şubat 1997

Doğu Türkistan, hâlen Çin işgali altında bulunan kadim Türk yurdudur. 5-10 sene öncesine kadar 1.820.000 Kilometrekarelik vatan toprağında 30.000.000 Müslüman Türk yaşıyordu. Çinlilerin katliam yaparak, mecbûrî göçe tâbi tutarak, doğum yasağı tatbik ederek, iş vermek vaadiyle başka bölgelere nakletmek suretiyle Türkleri 2000 yıllık Anavatan topraklarından uzaklaştırdılar. Yerlerine Çinlileri yerleştirdiler. Böylece Türkler, azınlık durumuna düşürüldü. Zor şartlar altında hayatta kalma mücâdelesi veren Türklere, ibâdet hakkı tanınmıyor, Türkçe konuşmalarına müsaade edilmiyor, Türkiye ve Türk adını ananlar ‘disiplinsiz davrandıkları’ bahânesiyle karakollarda ve hapishânelerde öldüresiye dövülüyor. İnsanlık dışı bu hayat 1949 yılından beri devam ediyor. 

5 Şubat 1997, Kadir Gecesi’dir. Doğu Türkistan Türkleri, kendi evlerinde, perdeleri sıkı sıkı kapatılmış odalarda aile fertlerinden yaşlı bir büyüğün okuduğu Kur’an-ı Kerîm’i dinleyerek mübârek geceyi kendilerince değerlendirmeye çalışıyorlardı. Evlerden birine baskın yapıldı. Hâne halkının tamamı tekme-tokat dövülerek polis karakoluna götürüldü. Hâdiseyi duyan komşularından üç-beş kişi karakola giderek, hiç değilse nezârete alınan 90 yaşındaki kadının serbest bırakılmasını yalvararak talep ettiler. 3-5 kişilik başka bir grubun da Karakola geldiğini gören polisler, ilk kafileyi de tabanca kabzalarıyla yüzlerine vurarak nezârete attılar. Çinli polisler, şaşkınlık içerisinde ne yapacağını bilemeden sessizce bekleyen yeni gelenlerin önüne, 90 yaşındaki kadının ölü bedenini ‘Bunu istemiştiniz, alın götürün’ diyerek atıverdiler. Söylenmeler, protestoya dönüşünce yeni gelenler de nezârete alındı. İçeridekilerle birlikte hepsinin elbiseleri zorla çıkartılarak çıplak vaziyette bahçeye çıkarıldı. -10 derecedeki gecenin ayazında üzerlerine tazyikli sfsıkıldı. Pek çoğu donarak şehit oldu. Kolu bacağı donanların uzuvları, polislerin ellerindeki kasap bıçakları ile kesilerek ailelerine teslim edildi. Onlar da kan kaybından şehit oldular. 

Ertesi gün daha kalabalık gruplar sessiz protesto gösterilerine katıldılar. Askerler, gösterilere katılanlara makineli tüfekle ateş açtı. 400’den fazla insan şehit edildi. Bu rakam, olay gününde, yabancı ülkelerden çeşitli sebeplerle Gulca şehrine gelmiş olan basın mensuplarının şâhitlikleriyle tespit edilmiştir. Aynı günlerde 2000’e yakın Müslüman Türk hapse atıldı. Hapistekilerin bir kısmı işkence ile öldürüldü, cesetleri bile ailelerine verilmedi. Hayatta ve sakat olanlardan uzun müddet haber alınamadı. 

Bunun gibi olaylar Doğu Türkistan Türklerinin yaşadığı şehirlerin hepsinde, her ayın 3-5 gününde tekrarlanmaktadır. Çin resmî makamları, üzerine ateş açılan Doğu Türkistanlıların terörist olduğunu dünyâ kamuoyuna açıklayıp meseleyi kapatıyor. 

Çin resmî makamları, Gulca ve civarında meslekî faaliyet icra eden bütün doktorlara bir genelge göndererek, ayaklanma sırasında yaralananların tedavilerinin yapılmamasını, emre riayet etmeyenlerin meslekten men edileceğini duyurmuştur.  

Gulca katliamının üzerinden 26 yıl geçmiştir. Çin hükümeti, Gulca ve çevre yerleşim bölgelerinde meydana gelen hâdiseler hakkında resmî veya gayrı resmî hiçbir heyete, hiçbir kuruluşa inceleme tâlimatı, izni ve yetkisi vermemektedir.  

************************************************************

SAĞLIĞINIZ İÇİN… AZALTILMASI VE ÇOĞALTILMASI GEREKEN GIDALAR…

A-AZALTINIZ:

1-Organik kırmızı et proteini (15 günde 1 porsiyon /150 gr)

2-Organik tavuk ile organik hindi eti proteini (10 günde birer porsiyon / 160 gr.)

3-Süt ve ev yapımı süt ürünleri: sütlaç, muhallebi, yoğurt, az tuzlu peynir, sâde yağ.

4-Unlu mamuller ve işlenmiş şeker (Tatlı, börek, çörek, nitrat içeren pastırma, sucuk, salam, sosis.)

5-Rafine tuz yerine bakanlık onaylı deniz tuzu veya kaya tuzu.

6-Her öğünde 2 avuç içi kadar miktarda yemek yeterlidir. Tabiat, ihtiyacınızı avuç içi büyüklüğü ile bize göstermiştir.

7-Doymuş yağlar (İç yağı ve benzerleri)

8-Mideyi faydası olmayan yemeklerle doldurmayın. (Benzinli arabaya mazot koymak gibi olur)

9-Her öğünde çok çeşit protein yemek, özellikle acele yemek ve stresle çiğnemeden yemek…

10-Kepeksiz buğday, bulgur ve pirinç

11-GDO’lu ürünler ve glutenliler (Beyaz ekmekler, makarnalar ve benzerleri) 

B-ÇOĞALTINIZ:                                                                                                                 

1-Organik yumurta proteini öğünde 2 adet (Haftada 3 porsiyon), mantar proteini günde 180 gram (Haftada 2 porsiyon) tatlandırıcı baharatlarla.

2-Balık eti proteini (Haftada 1-2 porsiyon / 170 gr.) Tatlandırıcı baharatlarla.                                                               

3-Ayran, kefir, bâdem, bâdem sütü, fındık, ceviz, yer fıstığı, ay çekirdeği.                                                                  

4-Her öğünde yeşillik ve renkli sebzeler: soğan, sarmısakla berâbet baharatlar.                                                                      

5-Taze limon suyu, organik elma sirkesi ve başka sirke çeşitleri, koruk suyu.                                                                   

6-Fazla çiğnemek (Ağız suyu hazma yardımcı olur.) Yemekten tat almak ve haz duymak.                                     

7-Doymamış yağlar (Zeytinyağı, Ayçiçek yağı ve benzerleri)                                                                             

8-Proteinleri her öğünde almak gereklidir. Bitki ve et… Tâze sebzeler (renkli beş sebze), yağlar. Hergün mevsim meyveleri ve meyve şekeri. Mineraller, vitaminler. Yemeklerde çörekotu, keten tohumu, sumak, susam, chia tohumu, tarçın ve özellikle zerdeçal faydalıdır.                                                                         

9-Keyifli ve tadını çıkararak tek çeşitli proteinli ideal yemek süresi (45 dakika-60 dakika) Değişik günlerde farklı proteinler faydalıdır. 

10-Baklagiller proteini (Gaz yapmaması için 24 saat önceden soğuk suda ıslatılır. 8 saatte bir suyu değiştirilir. Kepekli buğday ve kepekli pirinç.     

11-GDO’suz gıdalar, ev yapımı tam buğday ekmeği ve kepekli tahıllar. 

SAĞLIK İÇİN TAVSİYELER

Lütfen sizler de doğal antibiyotikleri kendiniz için araştırın ki vücudunuz fabrikalarda yapılmış antibiyotiğe ihtiyaç duymasın. Bunların tamamı tabîi antibiyotiktir ve insan bedenindeki enfeksiyonları yok edebilirler. Doğal antibiyotiklerden bazıları:

Sarımsak- Soğan: Sarımsak ve soğan bin yıldan fazladır antibiyotik olarak kullanılmaktadır. Sarımsak, savaşlarda antibiyotik olarak da kullanılmıştır. Neredeyse bütün yemek ve çorbalara ekleyebileceğiniz soğan ve sarımsak özellikle kış aylarında sofranızdan eksik edilmemesi gereken antibiyotik ve analjezik (ağrı kesici) özellikte iki besindir. Faydaları saymakla bitmeyen bu sebeple asırladır tüketilen sarımsak ve soğan en iyi doğal antibiyotiktir. Antibakteriyel özellikleri sâyesinde vücudun iltihaplardan arınmasına katkı sağlayıp, bağışıklık sistemini de güçlendirir. Sarımsağın kokusunu ağız içinde azaltmak için sonrasında çiğ maydanoz çiğneyebilirsiniz.

Zerdeçal: Zerdeçalın ağrı ve iltihap giderici etkileri ile kullanılması M.Ö. 2000 yıllarına dayanır. Atimikrobiyal özellikteki zerdeçal, 1 bardak kaynar suda 5 dakika demlenerek günde 2-3 defa içilebilir. Vücudun enfeksiyonunu azaltması için de hiçbir şekilde sofranızdan eksik etmeyiniz Bin bir derde deva olan zerdeçal ister çorbalarda ister pilavda kullanılması tavsiye edilir.

Bal: Çiçek balı, çam balı, kestane balı ve birkaç yıldan beri hayatımıza giren 40’tan fazla çeşitte sağlığa faydalı bitkilerin polenlerinden elde edilen sağlıklı ballar -tabîi olması şartı ile- antibakteriyal ve antiviral özelliği ile bağışıklığınızı korumaya yardımcı olurken gün içerisinde enerjinizi de artırır.

Elma sirkesi: Yapısında bulunan malik asit, elma sirkesinin antibiyotik özellikler taşıdığının delilidir. Mikropları öldüren, boğaz ağrısına iyi gelen elma sirkesini, evimizden eksik etmememizde fayda var.

 Lavanta: Lavantanın çok etkili antiseptik özelliği vardır. Tropikal olarak kesiklere, çiziklere uygulanabilir. Yaralara uygulandığında Hücrelerin iyileşmesini hızlandırır. Tabîi antibiyotik özelliğinden dolayı yaraların enfeksiyon kapmasına engel olabilir. 

Kaynak: Ali Polat: Sağlığın Başucu Kitabı. Mede Yayınları, İstanbul 2022