"Toplum, farklı olanı dışladığını sanarken; aslında farklı olan dışlamıştı toplumu!" demiş Server Uraz. Biraz irdeleyeyim mi hep beraber? 'Evet!' sesi duymuyorum, çünkü pek de düşünmeden konuştuğumuzu düşünür isek, işe yarar şeyleri pek de sorguladığımız düşünülemez zaten, ama yine de üzerinde konuşulası bir cümle. İki de bir 'mırıldanıp' duran insanları görünce de, 'iyi ki de de bir araya gelmiş bu cümle!' dedirten cinsten bu tanımı buraya iğneledim. Ve bu tanımı da yanımıza katıp, yola çıkacağız bugün.

Bizler, konuya dair yapılmış tüm tanımlara uzağız. Ve söylenen her şeyi de es geçmekte üzerimize yok. Durum bu iken; burnumuzun ucundaki tüyün bile bir çıkma sebebi var ve biz sebep, sonuç ilişkisi ile ilgilenmediğimiz için olaylardan bilfiil uzağız, ama şimdi yaklaşın.

Literatürümüzde marjinal kesime 'kıyı ve köşede kalmış, sistemin dışına itilmiş' gibi birtakım tanımlara maruz kalmış olan bir azınlıkmış gibi bakılır. Bu ülkemizdeki birçok mefhumdan yararlanamamakta ile birlikte, sayısı milyonlara varan bir kitleden bahsetmemize yol açıyor. Ve aslında toplum farklı olanı değil, farklı olan dışlıyor toplumu. Server'e tekrardan 'hay ağzına sağlık!' diyelim! Ve toplumda görüşleri ve yaşayış biçimleri ile toplumun bir ucundan, diğer bir ucuna kadar ayrışan, ama hayatın içinde iken de elbette birçok noktada farklı fikirleri ve hayat görüşleri her ne kadar farklı olsa da kaynaşan ya da kaynaşmak zorunda kalan insanlar olarak bu dünya üzerinde yaşayıp, gidiyoruz. Yaşayalım bakalım. Yaşayalım, ama yaşar iken de bazen bizim çizgimiz dışında bazı insanların çizgi dışı hareketlerinin pek de âlâ bir şekilde aykırı gördüğümüz yanları için 'bizi ne ilgilendiriyor ki?' diye de 'bir düşünelim.' derim. Ve devam edelim. Naçizane de olsa bu konuya açıklık getirelim, ama önce şu camı kapatın!

İki uç dedim, ama bu uç kısımlar yalnızca birer norm. Bu da normal. İki norm da birbirini ekarte etmeye çalışıyor. Hem, her birimizin bir olduğu düşünülebilir bir şey olsa idi, bugün bunları konuşuyor olmaz idik. Hoş mu olurdu dersiniz? Kati suret ile hayır! Neden olsun arkadaşım? Sana ne ki sen dışındaki bir insanın farklılığından?

Düşüncelerimiz, kavramsal farklılıklarımız, alışkanlıklarımız, kılık ve kıyafetimiz bizi pek de âlâ birbirimizden ayırıyor. İyi de ediyor. Belki şu an mırıldanıyorumdur da, farkında değilimdir. Her şey olabilir. Herkes çok gergin, biz ne yaptığımızı biliyor muyuz? Örneğin; nekrofiller marjinal hallerinden pek bir şikayetçidir. Dominatlar ve goth gibi alternatif kültür gruplarına mensup olan birçok insan da 'marjinal' diye nitelendirilmekten haz etmezler. Tabii, onlar ile iletişim halinde olan insanlar bu durumdan belki hoşnut, belki de değildir. Beni zerre kadar da ilgilendirmiyor. Sadece şu var; asla kimseyi nitelendirmeyin. Ve bundan kesinlikle uzak tutun kendinizi. 'Aman!' diyeyim!

Marjinallik, popülarite karşıtı, seçici, istatistik verilerde istisnai bir biçimde bulunmak, her bir kesime yayılmış ve yayılmakta olan o sürü psikolojisinden kendisini çekip, çıkarmak ve asla da oraya ait olmamaktır. Yani kılık ve kıyafet ile özdeşleşmeyecek kadar derin bir anlam taşıyan bir manası var. Günümüzde ise, her şey gibi marjinallik de asimile oldu. Ve gökdelenler üzerine çıkıp, aşağıya tükürüp duran kişiler yarattı. Onların bu tavırları ise karşıt bir reaksiyon yaratır iken, marjinal karşıtı gelenekselciler de boy göstermeye başladı. Şüphesiz derin anlamlar kargaşasında yüzüp, duruyoruz. Aman da, aman! Lütfen böyle devam edelim. Gökkuşağı gibi ülkeyiz. Ne arar isek var. Öte yandan da kibrit kutusu büyüklüğünde bir yüz ölçümüne sahip olan ne bir Lüksemburg kadar, ne bir Malta kadar, ne de bir San Marino kadar olamadık. Tüh bize, çüş bize, yuh bize!

Marjinallik, meşruiyet kaybına neden olan bir durum değildir, ama nedense öyle olduğu kabul edilir. Aslında bu tanımın farklı çağrışımlar yaptığı ön görülen ve bilinen bir gerçek olsa da, yaşama biçimlerinde muhalif olma, itiraz etme, marjinal olma hakkına sahip olan insan topluluğu gibi gelmiyor kulağa. Ki pek de öylesi bir durum kabul edilir sayılmaz. Ve bunun da nedeni belli değildir. Veya hiç üzerini kapatma gereği duymayalım; nedeni bellidir: tahammülsüzlük!

Sınırlı ve sorumlu olmayan duruş, hal ve tavırların tümünün marjı dışında duran bir model olarak görünüyor olmaları ve üçüncü bir göz ile konuya bakıldığında tam anlamıyla 'marj da ne imiş?' dedirten bir tanımın sözcüsü olmaya çalıştım bugün. Son olarak nokta koymadan evvel; zihninizde asidi kaçmış bir kola düşleyin. Bir de henüz kapağı açılmamış halde bekleyip duranını. İkisi de görünür de aynı. Pekiyi, ya tatları? Sürü psikolojisini reddeden, ama bir o kadar da bunu kabul eden, etmek ile de kalmayıp farklılaşma çabasına giren, bu çabalar sonrası farklılaşmak yerine bayağılaşan, bayağılaştığı gibi de ekseninin farkında olmamasından dolayı da farklı kozmos mensubuymuş gibi davranışlar sergileyen insanların marjinal olduğunu düşünülemez. Kıssadan, hisse söylemek istediğim şu; kendiniz olun, kendiniz kalın! Kalın ki, ağızda asidi kaçmış bir kola tadı bırakmayın. Ve geri kalanlar da mırıldanıp durmasın.