Dr. NEFİ DEMİRCİ Kerkük kökenli bir aydınımız. Ömrünü Kerkük’e, Türkmenler’e, Ortadoğu'daki Türk varlığına adamış bir idealist, bir bilge kişidir.  
Dr. NEFİ DEMİRCİ, Ortadoğu’daki Türk varlığı ve bu varlığın Türkiye ve Türk Dünyası açısından önemi konusunda sayısız makale yazmış, konferanslar vermiş, görüş ve düşüncelerini, birikimlerini yazdığı raporlarla ve kitaplarla ebedileştirmiş bir Türkmen bilgesidir.
Gelecekte, belli bir amaca yönelik olarak uygulanan demografik düzenlemelerle Ortadoğu’daki    Türk varlığının, Türkmenlerin nasıl haritadan silindikleri konusunda araştırma yapacaklara çok değerli kaynaklar kazandırmıştır.
Dr. Nefi Demirci, geçtiğimiz Cumartesi günü, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Süleymaniye Kürsüsü'nde "KERKÜK TÜRK KALACAKTIR" konulu bir konferans verdi. Kerkük’ün statüsünün tam olarak netleşmediği bir dönemde verilen bu konferansta söylenenler, Ortadoğu’daki Türkmenler açısından olduğu kadar, Türkiye’nin geleceği açısından da çok önemliydi. Anlatılanlar yaşanmış acı gerçeklerden imbiklenmiş uyarılardı, öğütlerdi..
Konuşan Dr. Nefi Demirci’ydi..  
Ömrünü Türkmen davasına adamış olan aydınlarımızdan biridir Dr. Nefi Demirci.
Kerkük kökenli bir dava adamıdır. Ortadoğu'da Türkmen dramını bizzat yaşamış bir Türkmen ailenin evladıdır.
Dr. Nefi Demirci, Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı Süleymaniye Kürsüsü'nde verdiği konferansta, güncel gelişmeler ışığında Türkmenlerin sorununu dile getirirken, Türkiye’nin geleceğine yönelik tehditleri de dile getirdi. Dr, Nefi Demirci’nin anlattıkları, Ortadoğu’daki gelişmelerin hedefini  Ayn el-Arap/Kobani satrancı çerçevesinde görmeye çalışanlar açısından ufuk açıcı uyarılardı.
Türkiye’nin Atatürk’ten sonra Irak Türkleriyle ilgili ciddî bir politikası olmadığını belirten Demirci, “Çözüm Süreci’nin anlamı, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üstünde, sözde Büyük Kürdistan’ın ikinci ayağını kurmaktır. Türklerin toprağı olan yerler söz konusu olduğunda kimseden ses çıkmamakta; iş Yezidi ve Kürtlere gelince dünya ayağa kalkmaktadır” diyordu, Ortadoğu’daki gelişmelerin gerçek hedeflerini işaret ederken..

TÜRKMENLERİN KADERİ I. KÖRFEZ SAVAŞI’YLA DEĞİŞTİ


 Körfez Savaşı’ndan sonra Kürtlere verilen özerk bölgeleri kapsayan haritanın Türkmenleri dışarda, yani Saddam’ın insafına bıraktığını söyleyen Dr. Demirci, Türkiye’nin de katkılarıyla bölgeye yerleşen Çekiç Güç’ün Türk varlığının bugünkü vahim durumunu hazırladığını anlattı.
1 Mart Tezkeresi’nin Türkmenleri getirdiği ahval ve şerait göz önünde tutularak, 2 Ekim Tezkeresi’nin uygulanmasında son derece hassas davranılması gerektiğini belirten Dr. Demirci, bağımsız bir Kürt devleti’nin kurulmasının Türkmenler açısından ciddi sorunlar yaratacağını, bu nedenle, başta Irak Türkmen Cephesi olmak üzere, Irak Türkmenlerinin siyasi partileri ve Türk devletinin  kesin tavır ortaya koymasını ve Kerkük sorunu uluslararası panele taşınması gerektiğini belirterek şöyle dedi:
 “Türkmenlerin Birleşmiş Milletler ile ilişkileri geliştirilmeye çalışılmalıdır; bu konuda Türkiye ve diğer Türk devletlerinin yardımı sağlanmalıdır. Türkmenlerin,  BM’ye müracaatları Türkiye olmadan mümkün görünmemektedir.
(…) Türkmenlerin siyasi temsilcisi ITC’nin siyasi hayatta etkin bir parti olması sağlanmalıdır; bu Türkiye Cumhuriyeti’nin en baştaki yöneticilerinin desteğiyle olacaktır, en az başka siyasi liderleri muhatap aldıkları kadar ITC yöneticisini de ciddiye alıp dünyaya tanıtmalıdırlar.
Gerek Merkezî Irak Hükûmeti gerekse Kuzey Irak Bölgesel Hükûmeti tarafından Irak Türklerine yönelik asimilasyon politikasının engellenmesi için Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti dünya platformlarında etkin mücadele sürdürmelidir.”

ORTADOĞU’DA TÜRK VARLIĞI BİLNÇLİ OLARAK KATLEDİLMİŞ, GÖÇE ZORLANMIŞTIR


Ortadoğu’daki Türkmen varlığının bilinçli bir politikayla katledildiğini ve göçe zorlandığını söyleyen Dr. Demirci, bölgedeki Türkmen varlığının Türkiye’nin güvenliği ile yakından ilgili olduğunu belirterek şöyle dedi:
 “Türkmenlerin yaşadığı bölgelerin Güvenli Bölge içine alınması için çalışılmalıdır. Türkmenlerin bir an önce IŞİD ve benzeri saldırılar sebebiyle terk etmek zorunda kaldıkları yerlerine dönmeleri gerekir; uzun süreçte bu toprakların kaybedilmesi muhtemeldir.
Bütün bunların yapılabilmesi, bu hususlarda hâl çaresi üretip hareket tarzı belirlenmesi için, geniş yelpazede sivil ve resmi temsillerle Türkmen Kurultayı’nın toplanması gerekir. Daha sonra gecikmeden Türkmen Meclisi oluşturulması gerekir.”
Dr. Nefi Demirci, bütün bu haklı isteklerin eksiksiz olarak yerine getirilmediği takdirde, Erbil’in Havler, Kuzey Suriye’nin Rojava, Sincar’ın Şangal Diyarbakır’ın Amed, Kerkük’ün de Allah bilir ne olacağını belirterek, bütün bunların olmaması ve “Kerkük’ün Türk kalması” için, herkesi üzerine düzen görevi yapmaya çağırdı.
Dr. Nefi Demirci'nin konferansında aldığımız notları satır başlarıyla veriyoruz. Konuyu daha ayrıntılı olarak dinlemek isterseniz, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı internet sitesinde  konferansın video kaydını bulabilirsiniz: www.turan.org

DR. NEFİ DEMİRCİ'NİN KONFERANSINDAN NOTLAR..


"...Bildiğiniz gibi, Birinci Dünya Savaşından sonra yapay olarak İngilizler tarafından kurdurulan, kurulan Irak Devleti, 1990 yılına kadar, yani Körfez Savaşına kadar merkezi hükümete bağlı, Bağdat’a bağlı bu topraklar zoraki de olsa yönetildi.
...1958 yılında Kâsım iktidara geldiği zaman ilk yaptığı iş, Molla Mustafa Barzani’yi, yani bugünkü Mesut Barzani’nin babasını affederek Irak’a davet etmesi oldu. Yaptığım araştırmalarda, şunu gördüm: Molla Mustafa Barzani’nin Irak’a girmesi, Irak’ta fitnenin, fesadın arttığı gündür. Bunu, Türk milletinin çok iyi bilmesi gerekli.  Aynı zamanda, bildiğiniz gibi, dünyada eşine rastlanmayan bir katliam oldu 1959’da. (…) 1959’da Kerkük Türkleri birinci katliam değil, üçüncüsü oluyor. Ondan sonra da zaten bu işkenceler, bu katliamlar hep devam etti bugüne kadar, Türk dünyası ve Türkiye Cumhuriyeti’nin siyaseti içerisinde maalesef bugüne kadar gelindi."
"...Kerkük Türk’tür, Türk kalacak! Hâlâ da Kerkük’ün Türklüğüne kalbimle, yüreğimle, dimağımla, her şeyimle inanan bir kişiyim; ama bir de aklıselim olarak düşündüğüm zaman, 8 Kürt milletvekiline karşılık 2 Türk milletvekili. Kime desem, bana diyeceği şu: 'Kerkük Türk’tür; ama bakın, 2 milletvekili kazandınız.' Bu gerçekleri de bilmek gerekli."
...“Toprağım benimdir, kimliğim Türk’tür.” Bütün isteği, arzusu, o kimlikten ayrılmamasıdır. 1918 Mondros Mütarekesi, Orta Doğu coğrafyasının bölünmesine neden olan en büyük âmillerden biridir; bunu tarihçiler gayet iyi bilir.
Oradaki Türkler, ileriye dönük siyasi alanda bir kazanım uğruna çalışmaya girmek yerine, Türkiye'ye bakarak, bütün geleceklerini -ben de yaşadım bu konuyu- “Bak, geliyorlar, geliyorlar. Kim geliyor; Türk askeri geliyor, Türkiye Devleti geliyor. Türkmenleri koruyacaklar” düşüncesi içerisinde bugüne kadar geldiler. Yaşanan acı gerçeklerden sonra, ateş çemberi içerisinde, özellikle 1990-91’li yıllar geldikten sonra, bugünkü Türkmenlerin hali, ahvali gerçekten perişan ve acı içerisinde.
1990 yılından sonra Irak’ta olup bitenler, Türkmenleri siyasi yönden etkilediği gibi, Irak fiilen ikiye, hatta üçe bölündü ve devletin olmadığı bir ülke haline geldi. Bu değişikliğe uğrarken, Türkiye hâlâ konunun ve anavatanda esen samyelinin ciddiyetini görmezden gelerek, tek yanlı politikasını sürdürdü ve ne yazık ki bugüne kadar da sürdürmektedir.”
Dr. Nefi Demirci, konferansının başlığını “KERKÜK TÜRK KALACAKTIR” şeklinde belirlemişti. Bu başlığı “Kerkük Türk kalmalı” şeklinde okuyup, yarınlarda, bu ülkenin insanları olarak, dönüşü olmayan pişmanlıklar yaşamamak için elimizden geleni yapmak durumundayız. Küresel liderliklerini Ortadoğu’nun enerji kaynakları üzerinden sürdürmek için bölgeyi Cehennem’e çevirenlerin, ‘Türkleri ya da Kürtleri mutlu etme’ gibi kaygıları olmadığını asla unutmayalım..
………………