Vatikan eksenli güç odaklarının planları git gide hedefe doğru ilerlerken, Türkiye bu noktada kilit ülke konumunda bulunmaktadır. Vatikan Derin Devleti’nin Türkiye’deki etkinliği inanılmaz derecede fazladır. Etkinliği bu kadar fazla olduğu halde ne basın ne de siyasiler ve sivil toplum kuruluşları tarafından bahsedilmez. Bu güç o kadar büyüktür ki Türkiye’deki önemli birçok isim aslında Vatikan’ın gizli hizmetkârıdır. Türkiye’de ‘’Vatikan Devlet Nişanı’’ alan siyasilere ve önemli bazı isimlere dikkat etmek gerekir. Bu Ülkede şunu konuşabilene şapka çıkartmak lazım: Vatikan Derin Devleti hakkında konuşana gerçekten saygı duymak lazım fakat bunu konuşan veya Vatikan’ın Asya ve Ortadoğu projelerinden bahseden maalesef pek kimse yoktur. Rahmetli Aytunç Altındal’ın bu konu üzerinde yerinde ve önemli tespitleri vardı. Eğer ömrü vefa etseydi eminim ki kendisindeki bazı belgeleri açıklayacaktı. Ancak kendisi ile konuşmamızda bahsettiği Vatikan ve Türkiye ilişkileri bünyesindeki bazı belgeler şuan nerde ve kimin elinde orası meçhul!
 
     Vatikan Derin Devleti Ortadoğu'da Hahambaşıları ile cirit atmaya başladı. Netanyahu'nun Papa ziyareti önemli... Bu ziyaretteki asıl amaç yıllar önce kaybolan Yahudi-Hıristiyan İttifakını tekrar diriltmekti. Bu sayede Ortadoğu ve Asya’da iki Devlet’in de kendi çıkarları doğrultusunda iş birliği süreci artarak devam edecekti. Nitekim Yahudiler de, Vatikan’ın Ortadoğu’da İslam’ı Protestanlaştırma projesine sıcak bakıyor. Bu bağlamda Vatikan-MOSSAD ilişkisi de gayet önemlidir. Vatikan ile MOSSAD'ın irtibatı hafife alınacak bir husus olmadığı gibi komplo teorisi de değildir. 70'li yıllara dek uzanan ve tarihe geçen, istihbarat alışverişi odaklı bir bağlantı kurulmuştur. Tafsilatı "Gideon'un Casusları" kitabında görülebilir. Aynı kitapta bu bağlantıda CİA'nın rolü ve Vatikan'ın hem bankacılık hem de maffios figürlerine de değinilir. İlginçtir aynı kitapta CİA-MOSSAD-Vatikan ilişkiler ağına bulaşanlara dair anekdotlar, eskiden ülkemizde çekilmiş bir tv dizisinde de kendine yer bulmuştu. Hatta adamlarıyla yol kesen bir Vatikan kardinali sahnesi de görülmüştü. İsmen geçmediği halde gerek GLADİO'ya gerekse Vatikan-CİA-Mossad bağıntısına dikkat çeken ilk ve son dizi olmuştur. Ne tesadüftür ki yayından aceleyle kaldırılmıştır. Aynı dizide Vatikan-CİA-MOSSAD bağlantısına bulaşan isimlerin bir şekilde işleri bittikten sonra ortadan kaldırılmalarından da bahsedilmiştir ki ülkemizde bu bağlantının vasiliğine öyle ya da böyle soyunabilecek kimselerin dikkatini celbetmediği maalesef ortadadır.
 
     1998 Şubat ayında Vatikan’ın bağrına bastığı gizli evladı anlamına gelen ‘’İn prectore’’ tarzıyla yani gizlice 20 Kardinal atadı. Bu Kardinallerden 18’inin kim olduğu isim isim biliniyor. Ancak iki tanesi, birisi Çin’de, diğeri Ortadoğu ülkelerinden birinde bulunan iki Kardinal açıklanmadı ve halen gizli tutuluyor. Bu bağlamda bazı araştırmacılar bu hususta bir takım isimler öne sürmüş lakin söylediklerinin asparagas olduğu ve gerçek Kardinalleri yansıtmadığı daha sonra ortaya çıkmıştır. Ortadoğu Kardinalinin aslında kim olduğu birçok kişi tarafından bilinmektedir. Ama maalesef açıklamak için uygun bir zemin hala oluşmamıştır. Bu isim Türkiye’de yaşamış ve özellikle Türkiye’yi ilgilendiren bir isimdir. Aytunç ağabeyle konuşmamızda kendisi bu ismi bana da zikretmişti lakin zülfiyare dokunur gerekçesi ile ne basında ne de başka yerlerde çok da açıklama taraftarı değildi. Bu ismi bende maalesef açıklamayacağım… Uygun bir zeminde, uygun bir ortamın oluşması durumunda mutlaka açıklayacağım. (Bilenler çok iyi bilir bu kişiyi)  Bu kişi çok ama çok önem arz etmektedir ve kripto isimlerin başında gelmektedir. Bu kişi yaptığı vazifenin önemine binaen himaye altına alınmış bu kişi, Vatikan’ın üçüncü bin yılda Asya’yı Hıristiyanlaştıracağız ve ilk hedef Türkiye’dir dediği bir ortamda Vatikan’ın gizli Kardinali kim? Vatikan yıllardır süre gelen derin yapıların en kadimidir. Vatikan’ın özel ‘’Kardinalleri’’ aracılığı ile Dünyanın pek çok yerinde gizli faaliyetler yaptığı bilinmektedir.

     Yıllardır Vatikan'ın isteklerini yerine getirerek "Gizli Katolik" olarak çalıştıkları ve bizzat Papanın dediğine göre gerçek kimliklerinin açıklanması halinde ihanetleri nedeniyle kendi
ülkeleri tarafından öldürebilecekleri ihtimali bulunan bu iki kişi çok önemlidir. Bunlardan birinin Çin Halk Cumhuriyetindeki bir din adamı olduğu tahmin ediliyor. Diğeri yani Ortadoğu’daki kardinali gayet önemli. Soğuk savaş yıllarında CIA hesabına çalıştığı bilinen Papa II. John Paul'un Vatikan'daki Mafyası OPUS DEI'nin Orta Doğu'da hangi liderlerle kol kola ve sermayesiyle iç içe olduğu biliniyor. Birkaç yıl içinde çok hazin bir aldanışla karşılaşılması olasıdır.

     Bu arada dikkat edilmesi gereken bir husus var. ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry ile şimdiki Papa’dan önceki Papa 16. Benedikt’in arası bir hayli kötü idi. John Kerry’nin yükselmesini ve göreve gelmesini istemiyordu fakat John Kerry ABD Dış İşleri Bakanı olunca Papa 16. Benedikt görevi bırakma kararı almış ve Hıristiyan dünyasında bu adımla tarihe geçmişti. Görevini bırakan görevinden feragat eden ilk Papa ünvanını alacaktı. John Kerry geldi ve görevine başladı birkaç gün sonra Papa istifa etti yani görevi bırakma kararı aldı. Bu konuda geçmişten gelen bir çekişme var. Bu arada John Kerry’de Katolik ancak Yahudi asıllı bir Katolik! Papa’nın John Kerry’i desteklemesinin amacı; John Kerry’nin ABD Dış İlişkiler komisyonu üyesi olması yani Gizli Dünya Devleti’nin patronlarından birisi… Bu da gösteriyor ki aslında Papa’lık ile Evanjelistlerin arasında görülmemiş bir güç savaşı var. Bu savaş neticesinde hem Ortadoğu hem de Asya için kilit bağlantı noktası şüphesiz Türkiye’dir. Tam da bu zamanda Ortadoğu’daki gizli Kardinal’in deşifre edilip (Belgeleri ile) kamuoyuna sunulması en çok Evanjelistlerin işine gelir. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi Vatikan Derin Devleti’ni asla yabana atmamak lazım. Bu Kadim teşkilatın gücü Türkiye’de çok fazladır. Bu bağlamda John Kerry’nin Türkiye’ye gelerek IŞİD konusunda yaptığı yeni görüşme çok önem arz etmektedir. ABD’nin IŞİD planına Türkiye’nin imza atmaması çok manidar bir durumdur. Türkiye bu iki güç odakları arasında yoğun bir mekik diplomasisi yürütmektedir. Bakalım sonunda ne olacak?

     Ve son söz: ‘’Derin Düşünmeyen Devletler, Sığ Sularda Boğulmaya Mahkûmdur’’