İsteriz ki evimizin sofralarına ağız tadı getiren, keyif getiren çiftçilerimiz de ürünlerinin karşılığını ağız tadları ile alabilsin. Yaptıkları işin meyvesinden, kazancından keyif alsın. 

Hayatın içinde “mahsul varsa, mükâfatı da” vardır. Bu ideolojinin yıkılması ise “kıtlık” demektir.

Bir gün perdelerimizi kaldırdığımızda, kıtlık ile karşılaşmamak için önce bilgiye, ardından mahsul vereni mükâfatlandırmaya mecburuz.

Şimdilik gözlerimizde kalın bir perde var… Görmezden geliyoruz mahsul verenin emeğini… Şehirlere göçü… Köylerin, kırların boşalışını… Şehrin kalabalığını… Otobanın ortasındaki küçücük trafik ışıkları adasında mangal yapanları, yakantop oynayan çocukları…

Nüfusu belli şehirlerde yükseltmenin tek sebebi rant ekonomisidir. 

Küçük bir alanda kalabalık yaşanınca haliyle yetmez. O şehre daha fazla konut gerekir. Daha da önemlisi yol, köprü, geçit gerekir. Bu da rant demek, paranın bazı güçlere aktarılması demek… Mevcut koşullarımızda yurtdışından kredi almak demek, borçlanmak demek… 

Vatan topraklarına insanımız yayılamıyor, topraklarımız işlemiyor. Güzel, verimli, yeşil yurdumuz çoraklaşıyor. 

Şehirlere akan insanlarımız boşalan köylerini, kırlarını hızla satıyor. Ve topraklarımız yabancı uyruklu kişilerce satın alınıyor.

Şehirlerde insanlar işsiz; memleketteki kır, tarla ve bahçelerimiz sahipsiz… TÜİK’e göre şubat 2017’de 1 milyon 175 bin kişi şubat ayında işgücüne eklendi ve sadece 500 bini iş bulabildi. 675 bin kişi işsizler ordusuna eklendi…

Maalesef gözlerimize inen bu perde görmemizi değil görülmememizi sağlamış... Sanki yokmuşuz gibi davranıyor koca bir şehir, hükümet… Temel ihtiyaçları karşılamak bile zor…

Görülmezlikten kurtulup, bir şekilde kendini göstermek isteyenler maalesef illegal yollara başvuruyor. 

Akşam ana haberlerinde hırsızlık, arsızlık haberleri çok fazla yer tutuyor… Kısa bir süre görünmeye bile razı, ardından gelecek uzun karanlığa aldırmadan… Görülme eylemi illegal olunca sis etrafa yayılıveriyor.

Tarım üretimini rüzgâr, sel, don kötü etkileyebilir. Bu sebepler oluşursa sofralara meyve, sebze daha pahalıya gelir.

Tarım ürünlerinde yıllık fiyat artışı %4,39 olarak açıklandı. 

2017 Ocak ayında rüzgar, sel ve don sebebiyle fiyatlar % 9,51 artmıştı. Şubatta afet olmadı ve % 1,31 geriledi. Martta ise % 09,2 geriledi. Yıllık ortalamada ise % 4,39 arttı.

Yani yıllık enflasyonun çok altında, tarım ürünlerinde artış görüldü.

Ama nedense enflasyon konuşulurken yetkililer domatese, bibere kabahat bulur… Lâkin rakamlar gösteriyor ki enflasyonu yükselten tarım ürünleri değil…

Tarım üretimi dışındaki sebepler market, pazarda ürün fiyatlarını artırmakta… 

İşte bu da tarım üreticilerini üretimden uzaklaştıran en büyük etken… 

Mahsulün gerçek sahibi, çiftçimiz kendi elinden çıktıktan sonraki satış fiyatına küskün... Birçoğu artık mücadele edemiyor. Zarar ediyor. Toprağını işlemekten vazgeçti, hatta sattı.

Böylece ithalata boğulduk… 

126 ülkeden ithal sebze, meyve, bakliyat yiyoruz. Kendi topraklarımızı ise satıyoruz.

Kıtlık demek; sadece ürünün çıkmaması, yetişmemesi demek değil... Aynı zamanda ürüne erişememek, ulaşamamak, satın alamayacak duruma gelmektir…  

Üretimimiz ile hele hele tarım üretimimiz ile aramıza kalın bir perde çekmeyelim. Görüleni, görülemez yapmayalım… Ülkemizi, dünyamızı karartmayalım…