Yudum Hanım yepyeni bir albüm ile karşımızdasınız. Albümün adı neden Cumartesi?
Cumartesi albümünün söz ve müziği bana ait olan cumartesi şarkısından ortaya çıktı. Hiç düşünmediğim bir anda cumartesi günü yazıldı. Onun tüm anlamı cumartesi günü yazmış olmamdı. Durgun ve hüzünlü bir anımda çıktı bu parça. Eşime o an ki kırgınlığım sonucunda oldu. Tartışmalar elbette iyi değildir, ama bu tür kırgınlık bazen iyi bir olaya vesile olur. Bu şarkıda öyle oldu ve yakınlarımca çok beğenildi. Cumartesi ile başladık, şarkının ismi oldu. Ardından albümün ismi oldu. Sonrasında klibi çekildi. Bir ‘Cumartesi’ uğuru sardı beni. 

Ne kadar sürede albüm hazırlandı? Albümden bahseder misiniz?
Albümü kendim üstlendim. Albümün prodüktörlüğü bana ait. Repertuar aşaması ile birlikte yaklaşık 11 ay sürdü diyebilirim.  Albümün yapımcılığını  FA müzik, aranjörlüğünü ve yönetmenliğini Önder Meral üstlendi. Önder çok değer verdiğim iyi bir müzisyendir. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Albüm için çok emek verdik. Yine benim kendi eserlerim de var  güzel bir ekiple çalıştım. Fotoğraf çekimlerimi Özger Bayer yaptı. İçime çok sinen harika bir albüm oldu. Tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Albümde 4 şarkı sizin eseriniz bir hikayeleri var mı?
Aslında ben her yazdığım sözlerde bir şeyden mutlaka feyiz alıyorum. Ya gerçekten kendimle alakalı bir olay oluyor, sevindiğim, üzüldüğüm ve o duygunun şarkı sözleri çıkıyor bende. Bu arının çiçekten bal alması gibi. Bir şeylerden besleniyorum bir yerde patlak veriyor ve bu eserler çıkıyor. Genelde spontane geçekleşiyor ya da etrafımdakilerin bir sıkıntısı varsa, bir acısı varsa, hemen kaleme alıyorum. Bu artık ister istemez gelişiyor. 
Eserlerim aşk ve sevda üzerine ağırlıklı çalışmalar. Genel hikayelerden şarkılarım oluştu. Fakat ana temam sevgi. Her biri sevgiyle çoğalmış eserler. Tek birinde çok yakın bir arkadaşım annesini kaybetmişti albümümde “Anam Olsaydı” diye bir eser var onu oradan esinlenerek yazdım. 'Anam hayatta olsaydı' derdi arkadaşım. O bende büyük bir etki yarattı. Onun üzerine bu şarkıyı yazdım. Aklıma gelen en anlamlı hikaye bu. 

"Senkronlarda solist edamı korurken stüdyoda blue jean ile sevenlerimin karşısına geçtim"

İlk klibe gelmek istiyorum. 21 Mart'ta “Cumartesi” şarkısına klip çektiniz. Klip çekimleri nasıl geçti? 
Klibi sevgili yönetmenim Erkan Nas çekti. Kendisini uzun süredir tanırım. Yıllardır kendisiyle çalışmak istiyordum. Bu albümümde kendisiyle çalışmak nasip oldu. Klibi stüdyo ortamında çektik. Ben genelde konulu klipleri pek tercih etmiyorum. İnsanlar şarkıya mı adapte olacak, yoksa klibin hikayesini mi izleyecek? Bir kopukluk olmaması için böyle tercih ettik. Gayet güzel ve doğal oldu. 

İnsanlar dikkat ederlerse bu albümüm düğer albümlerime göre modern kıyafetlerle ve sade olduğumu gördüler. Sağ olsun sevgili menajerim Reyhan Özdemir bu konuda bana çok yardımcı oldu. Repertuarından tutunda kılık kıyafetimden, takılarıma, elimde olacak aksesuarlara kadar her şeyi düşündük. O yüzden çok şanslı ve mutluyum. Albüme çok güzel giriş yaptık. 

Bu güne kadar beyaz bağlama ile sizleri görüyorduk. Bu albümde gördük ki pembe bir bağlama ile karşımızdasınız? Nereden geldi pembe bağlama fikri?
Beyaz bağlama benim için bir ilk olmuştu. Benden sonra beyaz bağlama satışları çok fazla artmış. Hatta bir gün bağlamaları yapan usta bir gün beni aradı. “Yudum Hanım sizden sonra gerek yurt içinde gerek yurt dışından inanılmaz talep aldım çok siparişler var" şeklinde beni aradı. İnanılmaz mutlu oldum. Sonra dikkat ettim ve beyaz bağlamalara çok rast geldim. Bu beni mutlu etti. Güzel bir şey yaptığıma inandım.

“Pembe bağlaması çok konuşulacak”

Pembe bağlama fikrine gelince benim Karen’in fikriydi. Benim beyaz bağlamamı sürekli görüyordu. Kızlar da bilirsiniz pembe tutkusu var. “Pembe bağlama istiyorum bende bağlama çalacağım” dedi.. Bende kızımın ısrarı üzerine ustamı aradım ve kızımın pembe bağlama istediğini olup olmayacağını yapamayacağını sordum. Oda şaşırdı ve tamam dedi. Bağlamayı görmeye gittiğimde onun o rengine, o sedef işlemelerine bildiğiniz aşık oldum. Bunu Karen kırar ben en iyisi bir iki kez sahnede çalayım dedim. 

Kızımın pembe bağlama istemesi. Belki de birçok kız çocuğuna bağlama çalma isteği kazandırır. Bir heves olur ve böylece iyi bir enstrüman çalmaya başlamalarına vesile olurum diye düşündüm. 

Albüm çok yeni ama yine de dönüşler nasıl?
Evet, albümüm çok yeni. Fakat bu kadar kısa bir süre olmasına rağmen özellikle radyolarda en fazla istek alan şarkıların içinde olduğumuzu görüyoruz. Klibimiz de büyük beğeni aldı. Şu an ki gidişat çok iyi . Herkese çok teşekkür ediyorum. 

Birazda sizi tanıyalım istiyorum. 5 yaşınızda müzik serüveniniz başlamış. Biraz geçmiş yıllardan söz eder misiniz?
Bizim ailede herkes başta rahmetli büyük babam olmak üzere annem, babam ve kardeşlerim her birimiz enstrüman çalarız. Hatta diğer kız kardeşim en az üç enstrüman bilir. Babam zaten 72 senelerin bağlama sanatçılarından biridir. Babam üç kızına da bağlama sevgisini aşıladı diyebilirim. 5 yaşında iken arkadaşlarım oyun oynarken ben bağlama çalıyordum. Babamda bende olan bu yeteneği görünce üstüme düşüp profesyonel çalmamı sağladı. Ona çok teşekkür ederim iyi ki benim üzerime düşmüş. 

 Babam bana "Ya bu sazı çalacaksın, ya bu sazı yine çalacaksın. Bu diyardan gitmek yok" derdi.

Dolayısıyla başlayınca konservatuvara gitmeye karar verdim. Sınavlara girdim kazandım. 12 yıl süren müzik eğitimim oldu. Ardından Haliç Üniversitesinde Yüksek Lisansımı yaptım. 17 yaşımda profesyonel olarak müziğe adım attım diyebilirim. 1'i single olmak üzere albüm çıkardım. 8.'si de “Cumartesi” oldu. 

Çok güzel bir ses tonunuz var. Karadeniz türkülerini de harika söylüyorsunuz. Karadenizli misiniz? Bu ses nereden geliyor?
Ben aslen Ardahanlıyım. Karadeniz'in müziklerine ve türkülerine konservatuvar yıllarımdan beri aşıktım. Repertuvar derslerimizde “Keşke bu hafta Karadeniz eserimiz olsa da onu seslen dirsek” diye beklerdim. Çok seviyordum. Çok sevdiğim için de hissederek söylüyorum. Bu güne kadar yaptığım eserler arasında en çok beğenileni 25 milyonu geçmiş dinlenmesi "Esmesun Ayruluk" şarkımdı. Demek ki doğru bir yoldayım. Sesime gelince bu benim küçüklüğümden beri böyle. Hatta doktora bile gittik. Sesimde nodül var gibi sürekli olan bir kısıklık vardır. Buğulu çıkar sesim. İyi ki tedavi olmadım. Çünkü insanlar o pusluluğu o kısıklığı beğendiklerini söylüyorlar. Farkımda orda sanırım.

Ses tonunuz aileden mi geliyor?
Annemin sesi çok güzeldir. Annem Sezen Cumhur Önal'ın öğrencisidir. Nilüfer ile aynı dönemin öğrencileri. Albüm çıkartacakken babam ile tanışıyor ve aşkı tercih ediyor. Babamla evleniyor. Babamın ve annemin içindeki tüm marifetler de işte çocuklarına geçmiş sanrım çünkü kardeşlerimde çok başarılılardır.

Sanatçı olmak size ne kattı ve sizden ne aldı götürdü?
Sanatçı olmak çok kolay bir şey değil. Hala olmaya çalışıyoruz. Gerçekten de her anlamda büyük sorumluluk gerektiren bir iş. O kadar çok kişinin sorumluluğunu alıyorsunuz ki sizinle birlikte çok fazla kişi o sesten ekmek yiyor. Bunun mutluluğu da çok güzel. Duruşun çok önemli, kişiliğini en iyi şekilde taşımak zorundasın. Bunun sonucunda o insanların sevgi seli her şeyin üstünü geçiyor. Sevilmek, sayılmak, insanların dışarıda gördüğünde sana olan ilgisi, seninle sohbet etmek istemesi bunlar dünyanın en mutlu şeyi. Her şeyin önüne geçiyor. Birde türkü okuduğum için halkın içinde gibiyim. Yani kendi kültürümüz bu. Bana da daha büyük güzellik veriyor. Zor olduğu kadar çok güzel bir şey. Taşımaya çalışıyorum.

Single ile birlikte 8. albümünüz. Bu zamana kadar neler değişti? Albümlerden bahseder misiniz?
Diğer albümlerimde de Türk Halk Müziği okudum. Ama single den sonra, özellikle bu albümümde ben kendimi aştım diyebilirim. Eskiden konservatuvar okumanın verdiği ağırlıkla eserleri dar kalıp üzerinden icra edenin dışına çıkmadan dar kalıplar üzerinden okurdum. Ama şimdiki jenerasyonun isteği de değişince bulunduğum çağı takip ederek, üzerinde oynayarak eserlerimi oluşturmaya başladım. Yeniliğe açık olarak ve türküleri elbette ki bozmadan seviyeli ilerlemeyi seçtim. Gerekti aranjelerde oynadım. Gerekti gençlerin isteğine göre hareketlilik kattım. Ve çok daha kendimin albümleri olmaya başladı. Bu da beni 2- 3 basamak bir anda yükseltti. Bu albümü de her şekilde değiştirerek türkülerimi sevenlerin karşısına çıktım.

Sahneler nasıl gidiyor?
Çok şükür iyi gidiyor. Kendi branşıma bakıldığında çok fazla konsere giden bir sanatçıyım. Bunun magazinsel tarafında hiç olmadım. Belki de bu sebeple tercih ediliyor da olabilirim. Konserlerim çok yoğun çok kalabalık geçiyor. Ama son bir kaç yıldır yaşadığımız ülkemizi derinden sarsan terör olayları hepimizi çok üzdü. Çok zor günler geçiriyoruz. Bizler çok etkiledi. İster istemez konserlerimizi iptal etmek zorunda kaldık Ülkemizin acısı elbette bizim acımız. Bizim günahsız gencecik çocuklarımız her gün şehit ediliyor. Bir anne olarak inanılmaz üzülüyorum. Ama biz bu işi hobi olarak yapmıyoruz. Bütün sanatçılar için geçerli bu. Mutfağın diğer tarafında evlerine ekmek götüren, bu işten para kazanan arka planda da yüzlerce binlerce arkadaşımız var. Dolayısıyla bu konserler iptal olunca her birimiz çok etkileniyoruz. Bizim türküler ve şarkılardan başka bir işimiz yok. Bizlerde hayatımızı böyle idame ettiriyoruz. O yüzden insanlarımızın da böle bakmasını istiyorum. Yazık günah bir istihdam sağlansın ya da işleri güvence altına alınsın bu insanların... Sonuçta bunlar türkülerimiz. Türküler bizim sevgi bağlarımızı en güçlü kılan kültürümüz. Bu zamanlarda bunlara sarılmamız. Birbirimize kenetlenmemiz gerekir. 

Sanat camiasından yakın dostlarınız var mı?
Aslında ben bu güne kadar hiç kimseyle polemiğe girmiş biri değilim. Kimseyle hiç bir rahatsız edici konuşmam dahi olmaz. Bu sanat camiası içinde geçerlidir. Hepsiyle iyi geçinirim. Hepsini çok severim. Arada evime davet edip daha yakın bulduklarım elbette ki var.

Nasıl bir yaşam tercih ediyorsunuz?
Bir kızım var. İşim olmadığı zamanımı tamamen kızıma ayırıyorum. Albümden dolayı kızımla pek ilgilenemedim çok yoğun günler geçirdim. Şimdilerde biraz daha rahatladım hemen eve gidip kızıma sarılmak eşime sarılmak şeklindeyim. 

Anne olmak nasıl bir duygu?
Yaaa Elifciğim, anlatılmaz bir duygu. Çok mükemmel ama çok zor. Anneliği gerçekten anne olunca anlıyorsunuz. Çocuk olayı çok başka bir sevgi. Evlat değişik bir his. Allah’ım herkesin evladını kendisine bağışlasın. Evladı da gerçekten bakabilecek, sahiplenebilecek sorumluluğunu alacaklara versin. Bu sorumluluktan kastım maddi durumu iyi olması değil, maddi durumu iyi olmayabilir ama onun ana kucağı sevgisi her şeyin üzerindedir gerçekten isteyene versin. Çünkü tarifsiz bir duygu.

“Benim kızımdan sonra işlerim daha da rayına oturdu. Kızım bereketiyle şansıyla geldi. Kızımdan önce de düzenli, sorumluk sahibi biriydim. Şimdi bir ise üç oldu bunlar diyebilirim. Biraz daha dozajı arttırdım.” 

Yakındaki projelerinizden bahseder misiniz?
Konser yoğunluğum başladı. Artık bu yaz konserlere yoğunlaşacağım. Bu sene çok fazla Avrupa'daydım. Yine yurt dışı konserlerimiz var. Yeni klibimiz gelecek. 2. klibimizi çekeceğiz. Albümümde "Mendilimin Ucu" diye çok güzel bir asker türküsü var. Kısmet olursa 2. klip olarak onu düşünüyorum. Vatanımızı, bizleri koruyan askerlerimize gitsin istiyorum. Onlara ve güzel yürekli ailelerine armağan edeceğim. Bir aya kadar bu klibi çekmeyi düşünüyorum. Onun dışında da geri kalan zamanımı sevgili menajerim Reyhan Özdemir ile geçiriyorum.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Her şeyden önce sevgili Elif sana çok teşekkür etmek istiyorum. Çok keyifli bir röportaj oldu. Ayaklarınıza yüreğinize sağlık. Sorularınıza sağlık. Sonra Önce Vatan Gazetesi ailesine çok teşekkür ederim. Bütün ekibinize teşekkür ederim. Herkese sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Beni takip etsinler. Güzel olan bu türkülerimizi birlikte söyleyelim. Hep el ele olalım. Sevgi dolu günler geçirelim...

Bende çok teşekkür ederim Yudum Hanım. Harika bir anne, harika bir sanatçı, harika bir kişilik ile tanışma fırsatı verdiniz bana. Yeni albümünüz uğur getirsin. Sevdiklerinizle güzel yaşamınız olsun...

Doğum tarihi: 3 Nisan 1978

Burcu: Koç

En sevdiği huyu: Kinci değilim

En sevmediği huyu: Sabırsızlık

En sevdiği renk: Narçiçeği

Uğurlu sayısı: 3

En sevdiği çizgi film: Harika kanatlar

Röportaj: Elif Günay