Birleşmiş Milletler’in 2013 yılı itibariyle Kolombiya Üniversitesi’ne yaptırdığı araştırmaya göre dünyada genelinde 156 ülkede yapılan “dünya mutluluk” raporuna göre Türkiye 78. Sırada yer almaktadır.
ABD 11. sırada, İngiltere 18,  Fransa 23, Arabistan 26. sırada yer almaktadır.
Sıralama şu şekilde ilerlemektedir.
1. Danimarka
2. Finlandiya 
3. Norveç
4. Hollanda
5. Kanada 
6. İsviçre
7. İsveç
8. Yeni Zelanda
9. Avustralya
10. İrlanda şeklinde devam etmektedir.
En mutsuz ülkeler ise şu şekilde yer almaktadır.
Togo, Benin, Orta Afrika Cumhuriyeti, Sierra Leone, Burundi, Haiti, Tanzanya, Kongo, Bulgaristan ve Gürcistan.
Bir ülkede yaşayan insanları mutluluklarında ölçü refah seviyesi önemli kriterlerden biri olsa dahi tek başına yetmemektedir. Gelişmişlik. Hukuk demokrasi ve eşit paylaşım ve adalete güven önemli etkenler arasındadır.
Dünyada ilim ve teknoloji bakımından ne kadar ilerlemiş olursak olalım. Yer yüzünde bugün köleliğin kalmadığından bahsediyor olsak da eski çağlardaki gibi parayla insan ticareti olmasa bile feodal yapıdan daha fazla köle varmış yeryüzünde. Nasıl mı uluslararası anti-kölelik raporlarına göre zor geçinen banka borçlulalarını köle sınıfında değerlendirmişler AB raporlarına göre.
O halde gittikçe köleleşiyoruz borçlu insan özgürlüğü elinde alınmış bireydir. Yaşayabilmesi için ödeme yapması gerekmektedir. Ödeme yapabilmesi içinse hiç ara vermeden sürekli çalışması en zor şartlarda dahi çalışması adaletsizliklere ve baskılara boyun eğmesi anlamına gelmektedir. Kapitalist düzenin dünyada kurduğu ve yaygınlaştırmya çalıştığı düzen maalesef bu. Moda adı altında yaşam tarzlarına müdahale daha fazla tüketim daha fazla ve zor şartlarda çalışmaya zorlama girdabın içerisine giren bir daha çıkması zor bir olay haline getirmektedirler. Yaşam tarzlarına ve ne giyip ne içeceğimize hep kapital düzen karar vermektedir modern görünüm medeniyet adı altında bizlere sunulan gönüllü kölelik adı farklı olsa dahi feodal bir yapıya doğru hızla yol almaktayız.
Fizyolojik ihtiyaçların zor karşılandığı veya kısmen karşılayabilen insanları yönetmenin daha kolay olduğu bilinciyle sistemli bir politika izlenmektedir. Toplumlar bilinçsiz sadece verilen emirleri yerine getiren kendini değersiz gören kalabalıklar haline dönüştürülmek istenmektedir kısmen de başarılı olunmaktadır.
Milli politikalar üretmenin artık yeni dünyada yeri kalmadığı eskimiş köhne düzen edebiyatlarıyla, yerine küresel, global ve yenidünya düzeni gibi terimlerle kişiler uyutulmaktadır. Dünya gittikçe tek elden yönetilmeye itilmektedir. Önlerindeki en büyük engeller ise milli politikalar üretmek zorunda kalan ulus devletleri görmektedirler. Sınırları olan fakat maddi ve silahlı direnmek gücü olmayan bağımlı devletler yaratma çabasındadırlar. Projenin dünyada başarıya ulaşabilmesi için ülkeler içerisindeki mezhep, dil ve kültürel farklılıkları kaşıyarak küçük etkisiz devletler kurma peşinde olan emperyal güçler bu sayede enerji kaynaklarının tam kontrolünü bu yönde son yüz yılda önemli adımlar atılmış ve kısmende başarılı olunmuştur.
Henry Kissenger diyor ki;
“Gıdayı kontrol eden insanları kontrol eder, enerjiyi (petrol’ü) kontrol eden ülkeleri kontrol eder.” 
Bizleri yönetsin diye seçtiğimiz liderlerin kendi koltuklarını ve makam ve mevkilerini düşünen yüzeysel politikalar üreten siyasiler, bireysel menfaatleri bir kenara bırakarak toplumsal menfaat üreten iyi yetişmiş donanımlı iç ve dışarıdan gelebilecek tehlikeleri sezebilen birleştirici. Özde devlet adamlığı vasıflarına sahip lider seçebilmeliyiz. 
Önümüzde cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşmaktadır vatanımıza, devletimize ve milletimize hayırlı olması temennilerimle.