Umudu kaybetmemek gerek. Ucundan da olsa bağlanmak gerek yaşama.
Bir amacı olmalı insanın; onu oyalayacak, aldatacak şeylere değil, gerçek şeylere karşı.
Barış içinde olmak lazım. İnsanın önce kendisiyle barışık sonra insanlarla barış iletişiminde olması lazım.
“Her şeyin doğrusunu ben biliyor ben yapıyorum.’’ Dememek lazım. Bu hayatta neler oluyor neler bitiyor, düşünmek gerek.
En çok ta son günlerde olanları düşünmek lazım. Her gün bir yuva yıkılıyor, kaç çocuk yetim kalıyor bir yiğit şehit oluyor. Analar ağlıyor, yürekler dağlanıyor.
Terör durmuyor, silahlar susmuyor. Siyasetçiler ise halkı düşünmüyor. İşsizlik almış başını gidiyor. Kimileri fevkalade yaşarken, kimileride felaket yaşıyor bu hayatı…
Şöyle başımızı kaldırıp,görmek lazım. Bu kadar umutsuz olmamak lazım.
Umut değil midir bizi yaşama bağlı kılan.?
O zaman umudumuzu sağlam düşlere bağlayıp, kendimiz kadar toplum sağlığını, huzurunu da düşünmek lazım.
İçi boş cümlelerle hayatın geçmeyeceğini, önce kendimizi sonra karşıdakini kandırmamak lazım.
Kendimizi düzeltememişken karşıdakileri eleştirip, polemiklere girip zaman kaybetmemek lazım. Başkasının hayatını kurcalamak yerine, yarın neler yapabilirim kendim ve toplum için düşünmek lazım.
Anlayışlı olup,dinlemeyi öğrenmek lazım.
Hoşgörülü olup, insanlara kin, öfke duymamak, insanlığı sevmek, insanlık yapmayı alışkanlık haline getirmek lazım.
“Şansızlık sadece benim’’ demeyip, şanslı olduğumuz çok şeye şükretmemiz lazım.
Affetmeyi bilmeli; dünün inciten anılarını hatırlamamak lazım.
Bu günün tadını yaşayıp, yarınlara umudu kucaklamak lazım.
Bizi rahatsız edenleri tek tek ayıklayıp hayatımızdan çıkartıp, yolumuzun ışığına karşı düzgün yürümek lazım.
En önemlisi de bizi üzenleri af ederken; neden çok üzülüp,yorulduk, düne takılı kalıp, günü yaşamayıp, yarının güneşini görmeyip, topluma, insanlığa ve kendimize neden zarar verdik diye; “Kendimizi’’ af etmemiz lazım.
Yarını beklemeden hemen şimdi,’’ af etmeliyiz kendimizi…!’’