Çevremizde güzel insan diyebileceğimiz kaç kişi var?
Öyle kişiler vardır ki; Duruşları, tavırları, düşünceleri, hayata bakış açıları, olaylara karşı hiç bozmadıkları nezaket ve sabırları,  konuşurken ses tonlarında bulunan ahenk ve yumuşaklığı ile hayran kalmamak elde değildir. 
Çoğu zaman onlar gibi olabilmek için ne kadar taklit yeteneğimizi kullanırsak kullanalım, onlar gibi olmak bir yana dursun, tam aksi komik duruma düşeriz. Gerçek kimliğimizden sıyrılmışızdır. 
Her kıyafet ait olduğu bedende güzel durur. 
Başka bedenlere ait olan giysi, giymeye çalışanın üzerimizde ya bol gelecektir, ya da dar, hiçbir zaman kendi elbisemiz gibi düzgün durmayacaktır. Giyindiğimiz elbise bize göre değildir; biz başkasının elbisesi içinde, onun gibi olmaya çalışmışızdır. 
Bu da tıpkı çevremizde hayranlık dolu bakışlarla izlediğimiz ve onun gibi olabilmek için çabaladığımız tavır, davranış içinde olduğumuz ve biz olmaktan çıktığımız durumlardır. 
Etrafımızda bulunan bu gibi kişilerin her zaman düşüncesine saygı duymuş, edinmiş olduğu tecrübelerden yararlanabilmek için, bulunduğumuz durum konusunda görüş ve düşüncelerine başvurmuşuzdur. Bu gibi kişiler, bizlere göre görmüş geçirmiş insanlardır. 
Zaman onlardan birçok şeyi götürdüğü halde, pek çok da meziyet katmayı ihmal etmemiştir. Tabiri caiz ise, bir almış, bin katmıştır. Olaylara karşı, nasıl davranılması gerektiğini, insanlara sevgi ile kırmadan, incitmeden nasıl yaklaşılması gerektiğini onlardan gözlemler ve uygulamaya çalışırız. 
Çoğu zaman ‘senin sabrına hayranım, ben olsam bu kadar sabırlı olamazdım’ demekten de kendimizi alamayız. 
Evet! Aslında o kadar sabırlı da olamayız.
Bizler hayatın içinde henüz emeklerken, onlar çoktan yolu koşarak geçmişler, bitişe yaklaşmıştır. Geçtikleri yol boyunca, henüz bizim bilmediğimiz bir çok şeyi yaşamış, görmüş ve tecrübelenmişlerdir. 
Yaşadıkları her anı, onlara birer değer katmış, hayatın içinde sabrı, sevgiyi, emeğin değerini en önemlisi de zamanın ne kadar değerli olduğunu öğrenmişlerdir. Bu yüzden çevrelerinde olan bitene karşı sevecen ve tevazu içinde yaklaşırlar. 
Geçtikleri yol boyu çekilen acılar, yaşanan üzüntü ve sıkıntılar, hayatın gerçek anlamını öğrenmelerine vesile olmuştur. Para ve mal hırslarını onlar çoktan aşmış, nefes aldıkları sürece sevginin ve huzurun ne kadar önemli olduğunun farkına varmışlardır. 
Bu kişiler; tabiri caiz ise hayatın en dibine vurup, bütün güçleri ile maneviyata sığınarak hızla yukarıya tırmanmış, yada tırmanmaya çalışan çok özel kişilerdir.  
Eğer sizin de etrafınızda böyle kişiler yer alıyorsa mutlaka deneyim ve tecrübelerinden faydalanmanız, yolunuza rehber olmalarını sağlamalısınız. 
Size katacak ne çok değerleri olduklarını tahmin bile demezsiniz. 
Bu haftaki yazımı Elisabeth Kübler Ross’a ait bir sözle bitirmek istiyorum.
Tanıdığım en güzel insanlar!
Yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş olan insanlardır.
Bu kişiler yaşama karşı geliştirdikleri kendilerine has takdir, duyarlılık ve anlayışla; şefkat, nezaket ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi, sorumlulukla doludurlar.
Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar.
Onlar oluşurlar.
Sevgi ile kalın.