Bugün 21 Mart Cumartesi Ay Koç burcunda hareket ediyor.

20 Mart’ta saat 11:36 itibari ile bir Güneş Tutulmasını yaşadık. Oldukça sert bir tutulma olan bu güneş tutulmasının etkisi 1 yıl sürecektir. Ancak bu çok uzun bir döngünün son karesine de denk gelen bir tutulma olduğundan 2023 yılında da bu tutulma ile ilgili alınacak sonuçlar olacaktır.

Yani o günlerde; dönüp bu Tutulmayı yeniden incelememiz gerekecektir.

Yepyeni enerjilerin, yepyeni bir yaşantının başladığı andayız…

Güne başlar başlamaz, Güneş burç değiştirip Koç burcuna geçiyor. Saat 00:45’de.

Güneş Koç burcunda rahat ettiği yerde yüceldiği evdedir. Dolayısı ile buradaki enerjisi ile Güneş’in temsil ettiği Kimlik ortaya konulur…

Sadece Koç burcu Zodyağın ilk burcu olduğundan; biraz bebek saflığında sonu düşünülmeyen girişimler olur. Niyet “iyi” olsa da, sonuçları itibari ile “kötü” sonuçlanabilir…


Bir diğer önemli olay ise İlkbahar Ekinoksudur.

Ekinokslar gece ile gündüzün eşit olduğu zaman dilimidir. Ve buna Astrolojinin “yeni yılı” denir. Dolayısı ile bu gece saat 00:45 itibari ile Yeni bir yıl başlamıştır…


Dolayısı ile tüm bu gök olaylarını yan yana getirirsek, hayat yeniden başlamış. Yepyeni ve taptaze enerjiler ile yeni bir yılın başlangıcına adım atılmış olur.

Tüm geçmişin negatif enerjilerinden arındığınız, yepyeni bir sayfa ile hayatınızı yazmaya başladığınız bir kaderinizin “karar anıydı” dün yaşanan GÜNEŞ TUTULMASI

 

Sabah şafak sökmeden saat 04:18 itibari ile Ay ve Güneyaydüğümü açısı gerçekleşiyor ve bununla birlikte geleceğimizi şekillendirecek, aslında ne yapacağımızı bilemediğimiz durumlara hislerimize güvenerek atacağımız adımlara enerjiler bilinçaltımızdan geliyor olacak…

Hislerimize güvenimiz sayesinde doğru yolu buluyoruz…


Normal hareketleri gezegenlerin ters yönünde olan aydüğümleri ileri hareketine başlıyor. Aydüğümleri kadersel olayları anlatır. Bu hareketi ile Aydüğümleri geçmişte yaşadığımız bazı kadersel olayları tekrar gözden geçirme şansı sunar. Varsa bir hata düzeltme şansı tanır insana. Ve bu ileri hareketi ile bu enerji devreye girmiş olacak.

Sabah saat 09:20 itibari ile Ay ile Jüpiter’in uyumlu açısı altında oldukça iyimser ve rahatlatıcı etkiler altında oluruz.

İyimserlik duygumuz aşırıya kaçabilir. Coşkulu oluruz. Bazen de tutmayacağımız sözler veririz. Ay duygularımızı temsil ettiğinden abartılı hissedebiliriz. İyimserliğimizi.


Öğle saatlerinde ise saat 12:41 Ay Paralel Uranüs açısı ile geçmişe ait bazı sorunlarda ani bazı hatırlanmalar yaşarak bilinçaltında sorun olan olayların çözümü bulunacak.

Belki de bu ani hatırlamalarla; yapılan haksızlıklar fark edilerek, bilinç altından şok etkisi yaratacak olabilir..

Olaylar cevaplarını üst oktavdan alacaklar. Mutlaka sarsıcı olacaktır…

Ayrıca buna bir de öğle üzeri saat 12:56 Ay Kare Pluto ile duygularda sert açılara maruz kalma ve güçlü bir dönüşüm yaşama ihtimali eklenecektir.

Yani ani hatırlanan olaylar aynı zaman da acı da verecektir.

Çok güçlü olan bu duygular değişim dönüşmeye de neden olacaktır..


Dolayısı ile yepyeni enerjiler ile başladığımız bu günde, geçmişte bizi yaralamış veya pürüz gibi görünen konular kadersel Aydüğümlerinin ileri hareketiyle bize:


“Dön bir bak, bakalım gerçekten den doğru mu yaptın?

Doğru muydu yaptığın..?”


deyip, bir de şok etkisi yaratacak ani hatırlamalarla beklide bizi kendimize getiriyor olacak…


Gelelim bugün kü, hikayemize; Bugün Mevlana ile ilgili netten okuduğum bir hikayeyi anlatmak istiyorum. Her zaman ilahi adalet deyip duruyoruz ya. Acaba buna nasıl yaklaşılmış?

Şöyle başlıyor:


Bir grup filozof, Mevlana Celaleddin Rumi’ye gelerek birkaç soru istediklerini bildirdiler. Niyetleri, bir şeyler öğrenmek değil, Müslümanları dinleri hakkında şüpheye ve fitneye düşürmekti.

Mevlana, adamların halini hiç beğenmedi, onları üstadı Şems-i Tebrizi’ye gönderdi. Bunun üzerine gruptakiler onun yanına gitti.

Şems-i Tebrizi  talebelere ders veriyordu. Konu teyemmüm abdestiydi; talebelere bir kerpiçle teyemmüm abdestinin nasıl alınacağını gösteriyordu. Gelen grup üç sual sormak istediğini belirtti.

Şems-i Tebrizi, “Sorun” dedi. Adamlar içlerinden birini sözcü seçtiler.

Adam ilk olarak şunu sordu: “Siz Müslümanlar Allah var dersiniz, ama Allah’ı göstermezsiniz; varsa gösterin, görelim ki inanalım, görmediğimiz bir şeyin varlığına neden hangi mantıkla inanalım ki?” dedi.

Şems-i Tebrizi, “Öbür sorunu da sor!” dedi.

Filozof, “Sizler şeytanın ateşten yaratıldığını söylüyor, sonra da onun ahirete cehenneme atılıp ateşle azap edileceğine inanıyorsunuz. Hiç ateş ateşe azap eder, acı verir mi?” diye sordu.

Şems-i Tebrizi, “Peki, diğer sorunu da sor!” dedi.

Filozof, “Sizler ‘Herkes dünyada yaptıklarının cezasını ahirette çekecek, orada mahkeme kurulacak, hesap sorulacak’ diyorsunuz. Bırakın insanları, nasıl isterlerse öyle özgür yaşasınlar, ne istiyorlarsa yapsınlar; mahkemeye ne gerek var?” dedi.

Adam sorularını tamamlamıştı. Şimdi bunların cevabını istiyordu. Kendine göre cevap verilmeyecek sorular sormuştu. Herkes Şems-i Tebrizi’ye bakıyordu. O ise gayet sakindi. Yerinden kalktı, filozofun yanına geldi ve elindeki kerpici adamın başına vurdu. Filozof “Vah başım” diyerek başına sarıldı. Şems-i Tebrizi çok şiddetli vurmamış olsa da adamın canı yanmış ve başı biraz şişmişti. Adam bir sağa bir sola baktı, bu kadar insana birkaç kişi ile yapacağı bir şey yoktu. Hemen dışarı çıktı, başını tutarak o bölgedeki Kadı’ya (Hakim’e) şikayete gitti. Şems-i Tebrizi’yi Kadı’ya şikâyet etti.

Kadı, “Bu nasıl olur” diyerek Şems-i Tebrizi’yi mahkemeye çağırttı. Durumu sordu. Şems-i

Tebrizi, “Ben ona kötülük etmedim, sadece sorduğu sorulara cevap verdim” dedi.

Kadı, “Bu nasıl cevap vermektir. Adam acı içinde kıvranıyor, senden şikâyetçidir, işin aslı nedir?” diye sordu.

Şems-i Tebrizi şöyle anlattı:

“Efendim, bu adam bana ‘Allah varsa göster, göreyim ki inanayım’ dedi. Ben de buna, ‘Olan her şey baş gözü ile gözükmez, işte misali’ dedim; başına darbe vurup acıttım. Şimdi bu felsefeci, başındaki acıyı göstersin de görelim. Eğer başında bir acı yoksa niçin beni şikâyete geldi?Varsagöstersin!”dedi.
Filozof, şaşırarak, “Başımda acı var ama gösteremem” dedi. Şems-i Tebrizi de, ‘İşte bu acı gibi, Allah Teala da vardır, fakat kafa gözüyle görülmez, O ancak akılla bilinir, kalple tanınır, ruhla sevilir, ahirette nurla görülür” dedi.

Şems-i Tebrizi ikinci soruya verdiği yanıtı şöyle açıkladı:

“Bu adam, sizler ‘Şeytan ateşten yaratıldı, ahirette ateşe atılacak ve ateşle azap görecek’ diyorsunuz; ateş ateşe ne zarar verir ki?’ dedi. Ben de topraktan yaratılan bu insana topraktan yapılmış bir kerpiçle vurdum. Ona, ‘Bak toprak toprağa nasıl acı veriyor, biraz daha hızlı vursaydım öldürürdü, demek ki ateş ateşe azap eder demek istedim’ dedi.
Şems-i Tebrizi üçüncü sorunun cevabını şöyle açıkladı:

“Bu adam bana, ‘Bırakın insanları dünyada herkes istediğini yapsın, niçin ahirette mahkeme, hesap ve ceza var?’ dedi. Ben de onun başını vurmak istedim ve vurdum. O niçin hemen mahkemeye koştu? Ben ona şunu demek istedim:

“Bu dünya da herkes istediğini yaparsa âlemi zulüm kaplar. Kendisine zulüm yapılan çok insan  var ki zayıftır, zalimden hakkını alamaz. Herkes mahkeme bulamaz. İşte Allah ahirette mahkeme kurup herkese yaptığının hesabını soracak, zalimden mazlumun hakkını alacak, gereken cezayı verecek ve adalet yerini bulacak” dedim.
Felsefeci bu güzel cevaplar karşısında hayret etti, mahcup oldu söz söyleyemez hale düştü. Hâkime dönüp,

“Ben sorduğum soruların cevaplarını şimdi anladım” dedi.

Sağlıkla