“Biz dini hoşgörüyü özel ölçütlere göre belirlemeyi teklif ediyoruz. Günümüzde samimi ve açık dinler arası diyalog gereklidir.”


“Hıristiyanlıkla İslam’ın, Musevilikle Budizm’in düşmanlık için değil, dünyayı bayındır hale getirmek için indiğine inanıyoruz.”


Gazetemizde yayınlanan “Kazakistan 2050 Stratejisi” başlıklı yazı dizisini okuyanlar bilecektir, Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan A. Nazarbayev, Kazak halkına yaptığı bu konuşmasında, manevi değerlerin önemini de belirtmiş, inançlara saygılı olunması gerektiğini vurgulamıştı:

“Anayasamız inanç özgürlüğünü güvence altına almaktadır ve bu bir gerçektir. Ancak, bilindiği üzere sınırsız özgürlük olmaz, bu kaostur. Her şey Anayasa ve yasalar çerçevesinde olmalıdır.

Herkesin seçme hakkı bulunmaktadır. Dini tercihlerin seçimi konusuna çok sorumlu bir şekilde yaklaşmak gerekir, çünkü insanın yaşam tarzı, gündelik hayatı ve sıklıkla da bütün hayatı ona bağlıdır.

Günümüzde Internet ve yüksek teknolojiler çağında bilgi akışının devasa boyutlarda olduğu bir ortamda ‘filtre’ insanın içinde yer almalıdır.”

“BİZLER MÜSLÜMAN ÜMMETİN BİR PARÇASI OLMAKLA GURUR DUYUYORUZ”

“… Bizler Müslüman ümmetinin bir parçası olmakla gurur duyuyoruz. Bu bizim geleneğimizdir. Ancak unutmamalıyız ki, bizler, dünyevi toplum geleneklerine de sahibiz ve Kazakistan laik bir devlettir.

Bizler ülkenin geleneklerine ve kültür normlarına uygun dini şuuru oluşturmalıyız. Bizler en iyi davranış modellerini almalıyız. Benim ilan ettiğim bu strateji, halkımızı Ortaçağ’da değil, 21. yüzyılda yaşamaya hazırlamaktadır.”

NURSULTAN A. NAZARBAYEV: “DİNLER DÜNYAYI BAYINDIR HALE GETİRMEK İÇİN İNDİRİLMİŞTİR”

1-2 Aralık 2011’de Astana’da düzenlenen Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Zirvesi’ne 27’si devlet başkanı olmak üzere, 56 ülke temsilcisi katılmıştı. Kazakistan, bu zirve ile, yalnızca AGİT’i yöneten eski bir Sovyet, bir Asya ülkesi olarak değil, Astana Bildirisi’ni kabul ettirebilen bir Asya ve İslam ülkesi olarak öne çıkmış ve tüm dünyanın ilgisini çekmişti.

Soğuk Savaş sonrasında Helsinki Nihai Senedi ile güç kazanmış olan ve insanlık tarihi açısından karşılıklı güven ve işbirliğinin geliştirilmesini öneren Helsinki ruhu giderek değerini ve önemini yitirmeye başlamıştı. İstanbul Zirvesi sonrasında, 11 yıl boyunca AGİT zirvesi toplanamamış, dünya barışını tehdit eden gelişmelere, Batı ile İslam Dünyası arasındaki gerginliğin giderilmesine ilişkin herhangi bir girişim gerçekleştirilememişti.
2011 yılında Astana’da gerçekleştirilen VII. AGİT Zirvesi açış konuşmasının bir yerinde Nazarbayev, dini hoşgörü konusuna değinmiş ve şunları dile getirmişti:

“Biz dini hoşgörüyü özel ölçütlere göre belirlemeyi teklif ediyoruz. Günümüzde samimi ve açık dinler arası diyalog gereklidir. Onu düzenlemek için AGİT, Kazakistan’ın girişimleriyle, yapılagelmekte olan Semavi ve Geleneksel Dini Liderler Kurultayı alanından yararlanabilirdi.

Hıristiyanlıkla İslam’ın, Musevilikle Budizm’in düşmanlık için değil, dünyayı bayındır hale getirmek için indiğine inanıyoruz.”

Mayıs 2012’de Kazakistan’ın başkenti Astana’da, Barış ve Höşgörü Piramiti’nde, 30 farklı dini grubun temsilcilerinin katılımı ile gerçekleştirilen 4’ncü Semavi ve Geleneksel Dinler Kongresi’nin kapanış konuşması yapan Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev, dünyada barış ve hoşgörüye ulaşmanın tek yolunun dinler arası diyalogdan geçtiğinin altını çizmişti. Türkiye Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez de, dinler arası değil de din adamları arası diyalogdan söz etmenin daha doğru olacağını söylemişti.

40’IN ÜZERİNDE ETNİK GRUP, 40’TAN ÇOK DİNİ İNANÇ
Kazakistan coğrafyasında yüzyıllarca, Gök Tengricilik, Zoroastrizm, Budizm, Hristiyanlık, Musevilik ve Müslümanlık inançları birarada yaşamıştır.

20’den çok etnik grubun yaşadığı bugünkü Kazakistan’da 40’ın üzerinde dini inanç yaşamaktadır. Böyle bir tablo da gösteriyor ki, Kazakistan’da etnik grupların ve dini inanışların barış ve uyum içinde yaşayabilmeleri için, bu konudaki özgürlüklerin ve sorumlulukların yasalarda açıklıkla dile getirilmesi gerekmektedir.

Nazarbayev, “Bizler, Müslüman ümmetinin bir parçası olmakla gurur duyuyoruz. Bu bizim geleneğimizdir” diyor.

Müslümanlık Kazakistan’da en yaygın dini inançlardan biridir. İslam inancı, Kazakların gelenek ve görenekleriyle harmanlanarak yorumlanmıştır. İslamiyet, ülke yönetim ilkelerini belirlemekten çok, dinsel ibadetin kurallarının yönlendiricisi olarak benimsenmiştir. Kazakistan coğrafyası, Türklerin inanç dünyasının şekillendiği coğrafyadır. Kazakistan Hoca Ahmet Yesevi ve Şopan Ata, Beket Ata gibi onun yolundan yürüyen din ulularının ülkesidir. Kazakistan’ın “Evliyalar Bölgesi” olarak anılan Mengistau Eyaleti’nde 362 evliyanın yaşadığı kayıtlıdır.

Kazakistan’da, diğer Orta Asya ülkelerinde olduğu gibi, Sünni mezheplerinden Hanefilik yaygındır. Bilindiği gibi, VIII. Yüzyılda Irak’a kurulan Hanefilik, IX. ve X. yüzyıllarda en parlak dönemini yaşamış ve Orta Asya içlerine kadar uzanan geniş bir coğrafyada kabul görmüş, benimsenmiştir. Hanefi inancının bu kadar geniş coğrafyaya yayılmasının en önemli nedenleri, diğer görüşlere hoşgörülü, İslam öncesi dönemde benimsenmiş olan yerel hukuka, ataerkil geleneklere saygılı olmayı savunmasıdır. Hanefi inancı, Musevi ve Hıristiyanlarla oluşan sorunlarda “kıyas”a başvurulmasını, düşünce ve inanç özgürlüğüne baskı yapılmamasını öğütlemekteydi.

Ortaçağ’da Kazakistan’da tasavvufun da yaygınlaştığı bilinmektedir. İslam’a belirli bir maneviyat ve yüksek ahlaki değerler kazandıran tasavvuf akımının Kazakistan’daki öncüsü Hoca Ahmet Yesevi olmuştu.

KAZAKİSTAN’DA 2. BÜYÜK DİN HRİSTİYANLIK


Kazakistan’da ikinci büyük din Hıristiyanlık’tır. Rus Ortodoksk Kilisesi 220 cemaat ve manastıra sahiptir. 1991 yılına kadar Rus Ortodoks cemaatinin dini işleri Almatı- Kazakistan Piskoposluğu tarafından yürütülüyordu.

1992 yılında Almatı, Çimkent ve Uralsk olmak üzere 3 bağımsız piskoposluk kuruldu. 1995’te ise, Ortodoks Piskoposluklararası Komisyon kuruldu, Semipalatinsk Başpiskoposu Aleksey bu komisyona başkan olarak atandı.
Son zamanlarda Rus Ortodoksk Kilisesi’nin Kazakistan’daki çalışmaları hız kazanmıştır.

Katolikler: Roma Katolik Kilisesi ile Kazakistan arasında diplomatik ilişkiler 1992 yılında kurulmuştu. 1994 yılında, Başpiskopos Marian Oles, Papa’nın Kazakistan elçisi olarak atandı. Eylül 1998 tarihinde Papa II. John Paul ile Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev arasında, Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti ile Roma Başpiskoposluğu arasında karşılıklı işbirliği anlaşması imzalandı. BDT ülkeleri arasında Kazakistan, bu adımı atan ilk ülke olmuştur.

Roma Katolik Kilisesi Lideri Papa II. John Paul, 22-25 Eylül tarihlerinde Kazakistan’ı resmen ziyaret etti. Papa’nın, bu ziyareti sırasında Başkent meydanında düzenlediği ayine, Kazakistan’dan ve çeşitli Orta Asya ülkelerinden 50 bin kişi katılmıştı. Kazakistan’da 300 bin kadar Katolik yaşamaktadır. Bunlar, sürgün sonucunda Kazakistan’a gelmiş Alman, Polonyalı ve Ukraynalıların çocuklarıdır..

SEMAVİ ve GELENEKSEL DİN LİDERLERİ KURULTAYI

Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan A. Nazarbeyev’in öncülük etmesiyle 23-24 Eylül 2003 tarihlerinde Astana’da uluslararası 4. Semavi ve Geleneksel Din Liderleri Kurultayı gerçekleştirilmişti. Kurultaya büyük dinlerin liderleri ve temsilcileri, bilim adamları katılmışlardı. Kurultay’da, günümüzde yaşanmakta olan istikrarsızlık ortamında, dinlerarası diyaloğun kurulması ve bu yakınlaşma ile uygarlıkların buluşturulması, ortak çalışmalarla etnik ve mezhepsel çatışmaların önlenmesi, tüm dini temsilcilerin evrende barış ve dostluğun kurulması için elele vermeleri çağrısı yapılmıştı.

KAZAKİSTAN HALKLARI ASAMBLESİ

Kazakistan Halkları Asamblesi, 1Mart 1995 tarihinde, Devlet Başkanı Nursultan A. Nazarbayev’in kararı ile kurulmuştu. Asamble, ülkede yaşayan çeşitli etnik gruplar ve dini inançlar arasında uyumun sağlanması, insanlarda çağdaş ve demokratik normlara dayalı siyasi kültürün oluşmasını, eşitlik ilkesine uyularak ulusların manevi-kültürel yükselişine katkıda bulunulmasını ve farklı ulus temsilcileri arasında dostane ilişkilerin geliştirilmesini sağlamak amacıyla kurulmuştu.

Kazakistan’da 130 kadar etnik grup bulunmaktadır. Bunların 35’i Kazakistan Cumhuriyeti “Sivil Toplum Kuruluşları Yasası”na uygun olarak 365 milli kültür birlikleri çevresinde birleşmişler, 31’i ise Kazakistan Halkları Asamblesi (KHA) ve KHA kurul üyesidir.

Kuruluş ilkelerine göre, Kazakistan’ın ilk Cumhurbaşkanı, Asamble’nin ömür boyu başkanıdır ve Asamble’nin çalışmalarının temel prensiplerini belirler ve onaylar. Asamble çalışmalarına tüm eyalet merkezlerinde, Astana ve Almatı’da kurulan alt asamblelerle sıkı iletişim içinde bulunmaktadır. Alt asamble, KHA’nin bölge temsilciliğini, ayrıca ilgili eyalet ve Astana ile Almatı valiliklerinin danışma organı görevini yürütmektedirler.
Kazakistan’da, milli kültürlerin canlandırılması süreci sonucunda, 470 eyalet, kent ve ilçe kuruluşlarını birleştiren 22 ulusal ve bölgesel milli kültür merkezi kurulmuştur.

1995 yılında kurulan Asamble, uluslararası uyum, demokratik meşruiyet, hukuk devletinin oluşturulması, insan hak ve özgürlüklerinin uygulanması konusunda Kazakistan’ın en önemli temel kurumlarından biri olmuştur.

ORTA ASYA’NIN EN BÜYÜK CAMİİ:
HAZRET SULTAN CAMİİ

Astana’nın Hazret Sultan Camii Orta Asya’nın en büyük ibadethanesi. Sembol İnşaat tarafından yapılan cami, Nursultan A. Nazarbayev’in doğum günü olan 6 Temmuz’da (2012), kendisinin de katıldığı görkemli bir törenle açılmıştı.

Toplam 17 bin metrekarelik bir alana kurulmuş olan Hazret Sultan Camii’nde 77 metre yükseklikte 4 minare ve yüksekliği 52 metre olan 10 kubbe bulunuyor. 30 bin metrekarelik yeşil alana sahip olan caminin inşaatında yaklaşık 1500 kişi çalışmış. Caminin yapımında kullanılan malzemelerin çoğunluğu Türkiye’den taşınmış. Mermerler, dış cephe kaplamaları, vitray camları, çiniler, hat levhaları ülkemizden götürülmüş. Kazak ve İslam kültürünü kaynaştıran iç süslemelerde Kazak, Türk ve İtalyan sanatçılar birlikte çalışmışlar.

Hazret Sultan Camii Başimamı Utkelbayev Bakhitjan, dini eğitimini Türkiye’de yapmış genç, azimli, aydın bir din adamı. İstanbul İlahiyat Fakültesi’nde 4 yıl okumuş. İmam Bakhitjan, Hazret Sultan Camii’nin yalnızca bir ibadethane değil; kütüphanesi, okulu, 400 kişilik aşevi, nikah salonları, VIP odalarıyla bir sosyal kompleks olduğunu belirtti ve dini konularda araştırma yapanların caminin kütüphanesinden yararlanmakta olduklarını anlattı. (www.muslim.kz)

NUR ASTANA CAMİİ

Hem geneksel hem de modern bir görünüme sahip olan Nur Astana Camii Kazakistan’ın en büyük camilerinden biri. Katar emirinin Astana’ya hediyesi olan caminin kubbe yüksekliği, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in ilk vahiy aldığı yaşının simgesi olarak 40 metre, minareler de, peygamberimizin vefat yaşının simgesi olarak 63 metre inşa edilmiş.

Kazakistan’ın çeşitli kentlerinde çağdaş mimariden yararlanılarak pek çok cami ve ibadethane yapılmış.

Bağımsızlığını kazandığı 1990’dan bu yana, 25 yıl gibi kısa bir zaman dilimine çok önemli ekonomik ve siyasi başarılar sığdıran Nursultan Nazarbayev önderliğindeki Kazakistan, Orta Asya’nın hızla yükselen yıldız ülkesi olarak kendinden çok söz ettirecektir.