Ne yazık ki ders almıyoruz. Geçtiğimiz bayramda “trafik kazalarında en az 100 kişi ölecek” diye bir yazı yazmıştım. Maalesef 132 kişi öldü ve 1832 kişi de yaralandı. Ne yazık ki bu yaralıların bir kısmı yaşamlarını engelli ve sakat olarak sürdürmek zorunda kalacaklardır.
Bu trafik kazaları sadece bizim gibi ülkeler olan Pakistan, Hindistan, Mısır ve benzeri ülkelerde oluyor. Önüne gelen ehliyet alıyor, direksiyona geçiyor, kurallara uyulmuyor, buna karşın trafik cezaları yetersiz ve caydırıcı değildir. Zaten yetersiz olan bu cezalarda polisler tarafından uygulanmıyor. Trafik terörünün sona ermesi için, Hükümetçe acıtıcı ve zecri tedbirler almak gerekir. Ortaya çıkan son husus, otobüs yanmalarıdır. Ucuz olduğu için, otobüslere adına 10 numara denilen yağ konuluyor. Uzmanlar bu yağ bomba gibidir, diye uyarıyorlar. Ancak, ülkemizde insana kıymet verilmediğinden, birçok vatandaşımız yanarak, hayatını kaybetmiştir.
Hepimizin bildiği gibi bu yıl, Türkiye’nin ciddi bir kuraklık tehlikesi vardır. Bu hususu Sn. Bakanda kabul etti. Ancak, bakıyorsunuz bahçeler sorumsuzca sulanıyor, caddeler yıkanıyor, araçlar yıkanıyor. Halkımızda su israfını önlemek gibi bir düşünce yok, bıçak kemiğe dayandığında belediye suları tamamiyle kesecek. Amerika’da kuraklık hüküm süren bölgelerde araba yıkayanlardan 1000 dolar para alındığını öğrendim.
Son olarak IŞİD denilen kanlı örgütün yaptıklarını bütün dünyanın takip etmesidir. IŞİD insanları feci şekilde öldürüyor ve kafa kesiyor. Türkiye’nin Musul Konsolosluğundaki 49 görevli hala IŞİD’in elinde esirdir ve bunların 3 ay geçmesine rağmen, akıbetleri hakkında bilgi alınamamaktadır. Ben Amerika’nın kendi gazeteci vatandaşının feci şekilde öldürülmesine nasıl seyirci kaldığını anlamıyorum. IŞİD öz be öz Türk olan Irak Türklerini öldürmektedir. Gazze ve Filistin diye kıyamet koparanlar, IŞİD’in elinde bulunan 49 Konsolosluk görevlisine hiçbirşey yapamamaktadırlar. Bir devletin konsolosluğunun işgali, milletlerarası hukuka göre savaş nedenidir. Hükümetimiz neden IŞİD’e ses çıkarmıyor, acaba IŞİD’in bu hale gelmesinde Türkiye’nin yardımımı mı var sorusu cevabını bulamamaktadır. Yapılacak iş 49 vatandaşımızı olaysız ve hayatta olarak kurtarmaktır. Ayrıca, IŞİD’e Irak Türklerinin kılına zarar gelirse canına okurum diye bir ihtar verilmesinin zamanı gelmiştir.
Hükümet yeni programında paralel yapı ve Pensilvanya ile mücadele edeceğini söylemektedir. 17 ve 25 Aralık olaylarının hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları varken, gözden kaçırılması ve bütün sorumluluğun Pensilvanya’ya verilmesi ilginçtir. Büyük Atatürk Türkiye tarikatlar, cemaatler, şeyhler, müritler ülkesi olamaz. Türkiye’nin yeri medeni, çağdaş, batı dünyasıdır demiştir. Bu paralel yapı dedikleri karın ağrısı, acaba kimin zamanında palazlandı, yargıya, emniyete, mülki idareye ve devletin ve bazı özel sektörün her tarafına girdi. Şimdi bunları temizlemeye çalışıyorlar. Kendilerinin hiç suçu yokmuş gibi, bütün suçu bunların üzerine atıyorlar. Eski Başbakan açık seçik söylüyor. Ne istediniz de vermedik. Anlaşılıyor ki, öküz öldü, ortaklık bozuldu.
Türkiye’nin son 12 yılda geldiği nokta ibret vericidir. Mahalle, parti Hükümet baskıları ile başı kapatılan kızların ve kadınların oranının %70’lere yükseldiğini okuyoruz. Başbakan yardımcısı Dünya medyasında hayretler uyandıran ve Türkiye’yi alaya alan şu beyanatı veriyor. “Kadınlarımızın gülmesi vacip değildir. Kadınların iffet özellikleri vardır”. Bu ifadeleri okuyunca, kadınlarımızdan utandım. Kadınlar bu ülkede erkeklerle aynı ve eşit haklara sahiptirler. Hiç kimsenin hanımlarımıza 2. sınıf vatandaş muamelesi yapmaya hakkı yoktur. Antalya Belediye Başkanı, erkeklere güvenmediği için kadınlar için ayrı plaj açmıştır. 21. Yüzyılda böyle bir düşünceyi anlamak fevkalade zordur.