Benim Pepsi Co’da Genel Müdür olarak görev yaptığım yıllarda, yönetim kurullarımızda Emekli Paşaları bulundurmak bir adetti. Bizde Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı Orgeneral Kemal Kayacan ile E. Hava Kuvvetleri Komutanlarından General İhsan Aras Paşa’yı yönetime almıştık. Daha doğrusu onları ben buldum ve Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Melih Sipahioğlu’na teklif ederek, kabul ettirmiştim.
Her iki paşada fevkalade iyi yetişmiş, mükemmel, karakter sahibi, Atatürk İlke ve İnkılaplarına sımsıkı bağlı insanlardı. Hatta hatırlıyorum, Yönetim Kurulunda görev kabul etmeleri için, adeta onlara yalvarmıştım. Yurtiçi seyahatlerimde Kemal ve İhsan Paşaları yanıma alır, ayrıca bize teftiş kurulu başkanlığına getirdiğimiz Mülkiyeli Eski Hesap Uzmanı Sn. Ziya Şenveli ağabeyimde katılırdı. İhsan Aras Paşa Türkiye’nin ilk jet pilotlarındandı. Mahir bir harp pilotu idi. F84, F86, F100 uçaklarında uçmuştu. Havacılıkla ilgili birçok hatırasını anlatırdı. Uçaklar konusunda birçok bilgiyi ondan öğrendim. Örneğin Kıbrıs Harekatında büyük başarı kazanan F100 uçaklarını överdi. Daha sonraki yıllarda F4 fantom uçakları Türk Hava Kuvvetlerine geldi. O yıllarda Türkiye’de 600’den fazla jet savaş uçağı vardı. 
İhsan Paşa’dan fantomların sağlam, savaş gücü yüksek, pilotaj hatası olmazsa kolay kolay düşmeyecek uçaklar olduğunu anlatırdı. Yani, öyle söylenildiği gibi fantomlar kötü ve güvenilmez uçaklar değildir. Pilotaj hatalarını da “bizim çocuklar başka milletlerin pilotlarına benzemezler, fevkalade cesur ve gözü karadırlar, bu cesaret bazen tedbirsizlik doğurabilir, oysa Amerika’daki pilotlar tüm uçuş emniyet ve standartlarını titizlikle yerine getirirler. Bu nedenle Amerika’da fazla uçak düşmesi ve kaza olmaz” derdi. Şunu da ilave ederdi. “Biz çocuklara (pilotlara) uçuş esnasında bir tehlike sezerseniz derhal otomatik sandalye ile atlamalarını tembih ederdik. Ancak, Türk pilotları bu uçakların milletin pahalı bir emaneti olarak kendilerine teslim edildiğini müdrik olarak uçakları en son çare olarak terk etmeyi düşünürler. En son ana kadar uçağı yere indirmeye çaba gösterirler ve bazen de bu cesaretleri nedeniyle şehit olurlar” demişti. İhsan Paşa’ya sordum. “Peki Paşam siz o rütbelerde uçarken ne yapardınız?” İhsan Paşa gülerek, “Selçukçuğum biz de aynısını yapardık, değişen bir şey yok” derdi. Bir hatırasını anlatmıştı. Genç bir pilot üsteğmenken Diyarbakır’da görevlidir. Üst komutanı Zeki Paşa kendisini çağırır, “İhsan Ankara’dan talimat geldi, Hakkari bölgesinde yoğun tipi ve kar yağışı nedeniyle vatandaşlar mahsur kalmış, zor durumdaymışlar. Ankara onlara havadan gıda ve vesaire atın diyorlar. Bu görevi sen yap”. İhsan Paşa gerçekten çok zor şartlarda, hayatını tehlikeye atarak, Hakkari bölgesine gider, insanlara havadan gıda yardımı atar ve geri döner. İhsan Paşa, “Selçukçuğum bizim meslek böyledir, biz sabah evimizden çıkarken eşimizle, çocuklarımızla helalleşiriz, öyle vazifeye gideriz” derdi. 
İhsan Paşa’yı, Kemal Paşa’yı çok sevdim ve onları Rahmet ve özlemle anıyorum. Nur içinde yatsınlar. Üst üste meydana gelen fantom kazalarını duyunca fevkalade üzüldüm. İhsan Aras ve Kemal Kayacan Paşaları hatırladım. Kahraman Jet Pilotu şehitlerimize Allah’tan rahmetler diliyorum. 
DİLENCİLER
İstanbul Dilenciler kenti oldu. Özellikle Suriyeliler yalınayak, perişan halde, çoluk çocuk yollarda trafik ışıklarında dileniyorlar. Taksim’in metro girişi bunlarla dolu. İşte bizim Suriye politikamız budur. İnsanları kışkırtıp, göçe zorluyorsun, gelenleri de böyle sefil edip, aç susuz dilenmeye sevk ediyorsun. Yazık değil mi? 
Bir de yollarda madde bağımlısı tinerciler var. Bunlar ellerinde fırça, su şişesi zorla arabaların camlarını siliyorlar, para vermeyenlerin arabalarına saldırıp, zarar veriyorlar. Özellikle hanım sürücülere bunu yapıyorlar. Emniyet, polis, vali bunlara karşı vatandaşları korumak mecburiyetindedirler. Yabancılara, turistlere rezil oluyoruz. Henüz daha akıllarda Bağdat Caddesinde kendinden geçmiş iki uyuşturucu bağımlısı yaratık, arabaları durdurup, zorla para topladılar. Yanlarından geçen polis ekip otosunu da merhaba deyip, selamladılar ve polislerden de selam aldılar. 
Şimdi halk soruyor, bu olaya müdahale etmeyen, merhaba deyip geçen polislere hesap soruldu mu?...