Hayat denge üzerine kuruludur. Hani derler ya her şeyin fazlası zararlı. Aşırı zayıflık birçok rahatsızlığa davetiye çıkarırken morali de etkiler. Özellikle fiziksel değişiklikler, organ fonksiyonlarında değişiklik, yaşam biçimindeki değişiklikler yemek yeme kalitesini de düşürebilir. İştah azlığı sadece fiziksel değil aynı zamanda psikolojik olarak etkileyerek yetersiz beslenme riski oluşturur.
Kişinin hangi yaşta olursa olsun sağlıklı yaşaması, yaşam kalitesini artırır. Daha doğrusu kaliteli yaşamdan kasıt, yaşam kalitesini yükseltmek olarak adlandırılmaktadır. Kaliteli yaşamak ise; herkese göre farklılık gösterse de zamanı iyi değerlendirmek, temiz hava/temiz çevre, dinlenmeye zaman ayırmak, sağlıklı beslenmek, ailemizle, dostlarımızla kaliteli zaman paylaşımı gibi birçok konuyu kapsamaktadır. Şimdi kişiden kişiye göre yemek yemenin anlamı değişebiliyor. Bazı yaşlılarımız için yemek yeme işi  bir külfet iken bazıları için yine en öncelikli sırada. Belki şunu şöyle ifade etmek de fayda var. Yaş ile beraber tuz, yağ gibi azaltılması gereken konularda ağız tatların değiştirmek istemiyorlar. Hani yemeğe daha çok düşmekten ziyade bu konularda kısıtlanmak istemiyorlar. Gençken tükettikleri kadar tüketmek istiyorlar fakat fiziksel aktiviteleri eskisi kadar olmadığı için sorunların nedeni bunlardan kaynaklanıyor.
Ben yaşlandım psikolojisi ile bağlantı kurup hayattan zevk alma kaynaklarının azaldığını düşünerek öfkelenebiliyorlar. Mesela huzurevlerinde yaşayan büyüklerimizin çeşitli rahatsızları oluyor. Buna göre bir beslenme bazen onları mutsuz edebiliyor yemekleri çok kötü diyebiliyorlar. Ev ortamında ise çocukları bazı konularda kısıtlayınca bana karışmayın atın ölümü arpadan olsun diyebiliyorlar. İçlerine kapanıyorlar.
Bir de şu var. Alışkanlıklarından kolayca vazgeçmek istemiyorlar. Mesela Kazım amca 82 yaşında kızından tereyağlı pirinç pilavlı yapmasını istermiş. Kızı diyor ki, koyduğum tereyağını az buluyor. Kendisi tava da eritip üstüne döküyor. Bünye küçüklüğünden beri öyle alışmış. Fakat çok hareketli en uzak marketlere gidermiş. Her gün günlük alışverişi yaparmış ve ölmeden bir gün önce evin mutfak malzemesini kendisi almış.
***
Yaş alma ile birlikte bazı yetilerde azalma olduğu için bağışıklık sisteminin güçlenmesi, kronik hastalıkların tedavisi, sakatlıkların önlenmesi, yaşam kalitelerinin güçlenmesi açısından önemlidir. Mesela Fatma teyzeye kimse şöyle böyle beslen dememiş. Sabah kahvaltısında peynir, yumurta, bal, meyve yer. 11 de ya ceviz ya fındık bir meyve. Öğlen yemeği bir sebze, yada balık.  Akşam yemeği sebze bir kâse yoğurt, bir meyve daha, akşam 7 den sonra bir şey yemezdi. 80 yaşına kadar doktor, hastane nedir bilmedi. Tabi gençliğinden gelen alt yapıda çok iyi… Kendi balını kendisi yaparmış. Kavurmasını kendi yapıyor. Ömürleri sağlıklı.
Hocamız-72 yaşında diyor ki, herşeyden yerim fakat az yerim. Gençliğimde güzel yerdim, kilo almazdım çünkü çok hareketliydim. İnsan yaş ile birlikte öğünlerini değil fakat miktarlarını azaltıyor. Vücut eskisi gibi hareket etmediği için bunu dengelemek gerekiyor. Gençlere bakıyorum sürekli diyetteler peki bunların yaşlılığı nasıl olacak. Ya sağlıksız ve çok yiyor obez oluyorlar yada sürekli öğünleri geçiştiriyorlar.
***
Çocuklara küçükken şekerli gıdalarla besleyince çocuğun damak zevki ona göre oluşuyor. Bakıyorum anneler kolay olsun diye çocuğa sabahları tatlıyı tuzluyu karıştırıp tuhaf bir mama şeklinde veriyorlar. Diyorum ki, bundan lütfen bir kaşık yemeni istiyorum. Diyor ki, bunu yiyemem. Yemeyeceğin şeyi neden çocuğuna yediriyorsun. Bu kıymetli bence bir de yağlı, tuzlu, şekerli beslenen insanların ki bunu çevremizdeki genç büyüklerimizde de görüyorum. Kalp- damar, tansiyon, şeker gibi bir takım sağlık problemleri yaşıyorlar. Hastalıkların tek nedeni yanlış beslenme değil ama etkenlerden birisi.
***
Zaten belli bir yaştan sonra hareketlilik durumu istemese da kısıtlanıyor. Bir de sağlıksız beslenme eklenince vücut taşıyamıyor. Kırıklar, menüsküs birçok rahatsızlık ortaya çıkıyor. Kaliteli yaşam küçülmüş oluyor.
Su içmeyi unutuyorlar. Vücut eskisi kadar su istemediği için susamadım diyorlar. Su içmeyince de böbrek çalışmıyor, ödem yapıyor. İlaçta kullanıyorsa onu vücuttan atmak için su mutlaka içmeleri gerekiyor.
Ve son olarak Kanuni Sultan Süleyman’ın sözüyle bağlayalım. Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Sağlıklı, keyifli, mutlu günler.