Öyle bir dünya düşünün ki!..
Masum çocuklar hedef alınmış, İsrail Başbakanı “Filistinli çocuklar, geleceğin teröristleri” demiş, eyyam yapmış, çamura batmış, insanlığı ve tarihi manevi karanlığa sürüklemiş, tarihin en büyük aymazlığı yaşanmış, düşüncelere nifak tohumları ekilmiş, o toprakların peygamberler ocağı, kutsal topraklar olduğu unutulmuş, insan ve ruhu herhangi bir maldan da değersiz, sanki lanetlenmiş...
İsrail; küresel ısınmayı, iklim değişikliklerini, bilimi, teknolojiyi, yeni gelişimleri, sorunlara çözüm bulmayı bırakmış, her şeyi mal ve paradan ibaret gören işportacı zihniyetinde. Fosforlu silahları ile masum çocukların ciğerlerini yakıyor.
Filistin ve halkı ise; yokluk içinde, ambargoya rağmen kendi imkânlarıyla yaşamaya çalışan, kendi topraklarını bile işletemeyen, İsrail’e kıyasla başkasına tehdit oluşturacak silah rezervleri olmayan bir ülke ve katlediliyor.
Filistin ve toprağının ise; yeraltı zenginlikleri, maddi değeri çok yüksek.
Müslüman Türkler; hâlen başörtüsü kavgasından başını kaldıramıyor...
Peki, dünya ne yapıyor?.. Kimse direkt müdahale edemiyor.
Dünya ve Türkiye; Nasrettin Hoca’nın, tavuk suyunun suyunun suyu hikâyesi misali, yetersiz ve geçici İsrail ürünlerine boykot ile yetinmek durumunda.
“Ölme Eşeğim Ölme.”

Seçim, Sonrasında Geçim...


ING Bankası’nın açıkladığı, Sabancı Üniversitesi’nin araştırdığı mevduat tasarruflarını ve eğilimlerini incelediğimizde…
Göze ilk çarpan;
Kentlerde yaşayan nüfusun sadece %15’inin birikim yapabildiğidir.
Bu da demek ki; halkın %85’i yaşamsal kaynakları ancak tedarik edebiliyor ya da onu bile tedarik edemiyor.
Bu %15’in ise %5’i düzenli tasarruf yapamazken, %10 düzenli tasarruf yapabiliyor.
Araştırmanın devamında;
Çocuksuz ailelerin %18’i birikim yapabilirken, çocuklu ailelerin %14’ünün birikim yapabildiği açıklanmış.
Yani, 3 çocuk kuralına uyabilecek kesim %14’lük kesim.
Oysa bu söylemin muhatapları bütün halktı!
Demek ki, kentlerde yaşayanların çocuk yükü de bu %14’lük halkın üzerinde.
Bu durumda, matematiksel hesaplamayla %14’lük kesime aile başı 21 çocuk düşüyor.
Siyasilerimizin yuvarlak dillerini bilmeyen yoktur. Ama halktan ve yaşamdan bu kadar uzak söylemler şaşırtıcı.
Birikim ya da tasarruf yapamayanlara ankette “Neden birikim yapamıyorsun?” sorusu sorulmuş.
Halkın %53’ü “Gelirim yetmiyor” derken, %21’i “Borcum var”, %11’i ise “Kiram var”’ demiş.
Sebep ne olursa olsun, %85’lik halk geçim standardının çok altında yaşıyor.

İş İmkânı...


Nisan 2014 döneminde, işsizlik verilerinde bir önceki aya göre azalma dikkati çekiyor.
Mart sonu %9,7 olan işsizlik oranı %9’a geriledi.
Şimdi detaylıca inceleyelim;
Nisan 2014 döneminde 611 bin kişi yeni iş imkânı bulabilmiş.
168 bin kişi işsizken yeni iş imkânı bulmuş, kalan ise iş değiştirmiş.
Yeni iş imkânı bulan 168 bin kişinin dağılımına baktığımızda ağırlığı iki sektör çekmekte.
Biri inşaat sektörü, diğeri tarım.
Tarımda sezonluk işçiliğin açılması ile geçici olarak iş imkânı sağlandığı görülüyor.
İnşaat sektöründe bir önceki dönemde istihdamda durağanlık gösterirken, şimdi tekrar canlanma olduğu görülüyor.
Ülkeyi öne çıkaracak, ileriye taşıyacak sanayi sektöründe, üretimde ise bir istihdam hareketlenmesi yok. Ama azalma da yok.
Yine iç piyasa dinamikleri, inşaat sektörü ile ayakta duruyor.
Bu ise; iç piyasayı anlık etkileyen ama uzun vadeli bir yapılanma değil.
Kentlerde yaşayan, 10 yaş ve altı çocukların neredeyse başka sektör tanımadığı bir dönemdeyiz.
Ekonomi, işsizlik ve piyasa denildiğinde inşaat sektörünün yavaşladığını ya da hızlandığını algılıyorlar.
Çocuklar için diğer sanayi sektörleri bulanık, hatta yok.

“Bayrak”


Önce Diyarbakır Hava Taktik Komutanlığı’nda sonra İstanbul Gaziosmanpaşa’da, şimdi de Antalya Emniyet Müdürlüğü’nde bayrağımıza karşı üst üste eylemler yapıldı.
Bu provakasyonları görünce terör eylemlerinin en şiddetli olduğu 1989 ve 1990’lı yıllar aklımıza geliyor ister istemez.
“Tekrar o günleri mi yaşıyoruz?” diye sorgulamadan edemiyoruz!
Bayrak’taki Hilal İslamı, Yıldız Türklüğü, Kırmızı zemin ise atalarımızın kanları ile tapusu alınmış Vatanı temsil eder.
Vatansız kalanların ancak “maşa” olabildiğine şahit olduğumuz şu günlerde bundan ders çıkartalım ve “maşa” olmak zorunda kalmadan önce Vatanımıza sahip çıkalım...