100 yıl önce Osmanlı Devleti için Birinci Cihan Savaşının en uzun yılı, şüphesiz ki 1915 yılı idi. Savaşa girer girmez Ordularımız önce Sarıkamış’a ardından da Süveyş Kanalı’na taarruzda yenilince, Ruslara Doğu Anadolu’nun, İngilizlere de Basra Körfezi üzerinden Mezopotamya’nın yolları açılmış gibi idi. Ama İngilizler kesin sonucu Çanakkale’de aramaya hazırlanıyordu. 
Yüzyıllardır Anadolu’da Türklerle iyi ilişkiler içinde olan Ermeniler, İmparatorluğun zayıflaması ile diğer azınlık gruplar gibi Osmanlı topraklarında gözü olan İngiliz ve Fransızlarla Rusların kışkırtmalarına açık hassas bir hedef halinde idi. Bu ortamda 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi sonunda yapılan Berlin Antlaşması Ermenileri müstakil Ermenistan hayaline kadar getirmiş ve Avrupa’da ve ülkemizde kurulan gizli Ermeni teşekkülleri Ermeni isyanlarını başlatmıştı. Önceleri vergi ve eşkiyalık nedeni ile çıkan olaylar 19ncu yüzyılın ikinci yarısında siyasi mahiyet kazanmaya başlamıştı. Daha çok Avrupa’dan gelen Ermeni militanların organize ettiği isyanlarda masum binlerce Türk katledildi. 1862’de başlayan ZEYTUN isyanında binlerce Türk ve Müslüman katledilmiş 17 yıl süren isyan Avrupa’nın müdahalesi ile sonuçlanmıştır. İsyan sadece ZEYTUN’da kalmamış bütün Anadolu’ya yayılmıştır. 1915’te Rusların ileri harekatı ile 20 Nisan’da başlayıp 17 Mayıs 1915’te Van’ın işgali ile son bulan Van İsyanı’nda da, 30 bin kadar insanımız katledilmiştir. 
Birinci Cihan Savaşı başında silahlı ve teşkilatlı Ermenilerin bir kısmı Rus ordularına katılmış, Osmanlı’nın askere aldıkları silahları ile Ruslara iltica etmiş, bir kısmı da köylerinde kalarak askere giden Türk erkeklerinin boşalttıkları köylere hakim olacak konumu ele geçirmişlerdir. 
1915 yılı baharında Sarıkamış, Mezopotamya, Süveyş Kanalı ve Çanakkale cephelerinde savaş halinde olan Osmanlı Genelkurmayı da; Doğu Cephesinin ikmal yolları (Sivas-Erzincan-Erzurum ile Diyarbakır-Bitlis ve Van yolları) ile Konya, Adana ve Halep bölgelerinden Mezopotamya ve Filistin’e uzanan ikmal hatlarını Ermeni çetelerinden koruması gerekmektedir. Ya bu ikmal hatlarının korunması için kuvvet tahsis edilecek veya bölge çetelerden arındırılacaktır. 
Bu acil ihtiyacın karşılanması için Osmanlı Hükümeti de Ermenilerin tehciri yani göç ettirilmesi kararını almış ve uygulamıştır. 
Bu karar savaş halindeki bir devletin kendi topraklarında düşmanla işbirliği yapanlar hakkında aldığı en masum karardır. Ayrıca Osmanlı Hükümeti Ermenilerin tehciri esnasında güvenlikleri, yeni yerlerde yerleşmeleri ve her türlü ihtiyaçları konusunda bir dizi tedbir de almıştır. Ancak o günün coğrafi şartları ve savaş halinin gerektirdiği olumsuzluklarla asker kaçakları ve diğer çetelerin eşkiyalıkları ve salgın hastalıklar bir kısım Ermenilerin hayatına malolmuştur. 
Ancak tarihte pekçok örneği olmasına rağmen Osmanlı kendisini hançerleyenleri imha yerine birçok tedbir alarak göç ettirmeyi öngörmüştür. 
Bu bir soykırım değildir. 
Buna rağmen Ermeniler uzun bir süredir planlı bir şekilde soykırım iddialarını öne sürmektedirler. Hedeflerinin toprak ve tazminat olduğu açıktır. Ve bu Ermeni taleplerinin hakla hukukla, ilimle bilimle hiçbir alakası olmadığı gibi bizim de kimseye verilecek ne bir kuruş paramız ne de bir karış toprağımız vardır. 
Değerli okuyucularım, 
Ermeniler özellikle Mondros Mütarekesinden sonra bir dönem, İngilizler vasıtası ile Osmanlı üzerinde baskıya muvaffak olmuşlardı. Tehcir Kanununun uygulandığı tarihte Yozgat’ın Boğazlıyan İlçesinin Kaymakamı Kemal Bey idi. İngilizlerin baskısı ile Kemal Bey daha önce yargılanıp berat etmesine rağmen İstanbul’da yeniden yargılanmaya başladı. 
Nemrut Mustafa Paşa divanı sadece Ermeni şahitleri dinleyerek Kemal Bey’i idama mahkum etti. Kemal Bey ne yazık ki 10 Nisan 1919’da İstanbul’da idam edilmiş, bu haksız ve hukuksuz infaz Türk Milletini derinden yaralamıştı. 
Daha sonra 1922 yılında Gazi Mustafa Kemal Paşa bir kanunla Kemal Bey’i “Milli Şehit” olarak ilan etti. 
Her yıl 10 Nisan günü Anadolu Aydınlar Ocağı Başkanı değerli dostum Prof.Dr. İbrahim ÖZTEK Bey, Milli Şehidimizin mezarı başında Anma Töreni tertipliyor. Vefalı dostlarımızla, Kaymakam Kemal Bey’i yine andık. 
Milli Şehit’imize Ulu Tanrı’dan rahmet diliyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.