Oğuz Çetinoğlu: Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nın yöneticilerindensiniz. Kubbealtı Mecmuası’nın Yazı İşleri Müdürü’sünüz. Vakıf hakkında vereceğiniz kısa bir bilgi ile söyleşimize başlayabilir miyiz?

Mehmet Nuri Yardım: Bazı müesseseler vardır ki, onlar sadece isim, cisim ve resimden ibaret değildir. Arkalarında hizmetle geçen uzun yıllar vardır. Vakıf ve dernekler arasında Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı, işte o müstesna kuruluşlardan biridir.1970 yılında ‘Kubbealtı Cemiyeti’ olarak kuruldu. Adı, 1978 yılında,  ‘Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’ olarak değiştirildi.                                                                                                                         

Çetinoğlu:
Kurucuları ve şimdiki yöneticileri kimlerdi?                                                                                                           

Yardım: Sâmiha Ayverdi (merhume), Dr. Ekrem Hakkı Ayverdi (merhum), İlhan Ayverdi (merhume), Ergun Göze (merhum), Prof. (hc) Uğur Derman,  Prof. Dr. Bayram Yüksel, Prof. Dr. Mustafa Tahralı ve Necâti Tahralı. Bugün vakfın mütevelli heyeti ise Sinan Uluant (Başkan), Dr. İ. Aydın Yüksel, Vahit Erdem, Selim Derman ve Dr. Şeref Nâci Engin’den oluşuyor.                                                                   

Çetinoğlu: Kubbealtı Vakfı’nın hizmet binası hakkında bilgi verir misiniz?                                              

Yardım:
Vakfı, 1986 yılında bu günkü binasına, yani Köprülü Medresesi’ne taşındı. Daha önce harabe olan bu medrese, restore edildi ve kullanılmaya başlandı. O günden bu yana Köprülü Medresesi, Kubbealtı Vakfı faaliyetlerinin merkezi olarak hizmet vermeye devam ediyor. Tarihî Divanyolu üzerindeki binanın yapılışı şöyledir:                                                                          
Köprülü Medresesi 1661 yılında Sadrâzam Köprülü Mehmed Paşa tarafından yaptırıldı. Revaklı bir avlunun etrâfında L şeklinde sıralanan yapıda bugün dokuzu tam, biri yarım olmak üzere on oda bulunuyor.  Avlunun ortasında şadırvan, yola bakan yerde ise Köprülü ailesinin yattığı hazire dikkat çekiyor. 1984 yılında Kubbealtı’na tahsis edilen medrese, eski harap vaziyetinden kurtarıldı ve bugünkü bakımlı hâline getirildi.                                                                                                     

Çetinoğlu:
Vakıfta ne tür faaliyetler yapılıyor?                                                                                     

Yardım: 1970’ten bu yana mûsıkî, dil, edebiyat, klâsik sanatlar alanında mühim çalışmalara imza atılan bu mekân, o gün bugün âdeta açık bir üniversite gibi çalışıyor. Klâsik sanatlarımızın ihyasında birçok hocamız burada görev aldı. Vefat edenlerden Ekrem Hakkı Ayverdi, Süheyl Ünver, Kemal Batanay, Rikkat Kunt, Muhsin Demironat, Münir Nureddin Selçuk gibi sanatkârların yanı sıra yaşayanlardan Yusuf Ömürlü, Muhittin Serin ve Aydın Yüksel gibi sanatkârlar bu bünyede mühim hizmetler üstlendi, değerli çalışmalara imza attı. Bu hayırlı hizmetlerin insanlara ulaşmasında vâkıfların büyük katkısı, maddî ve manevî desteği oldu. Vefat eden vâkıfları rahmetle analım: Sâmiha Ayverdi, Ekrem Hakkı Ayverdi, İlhan Ayverdi Nihad Sâmi Banarlı, Ali Fuad Başgil, Safiye Erol, Fevziye Abdullah Tansel, Ahmed Yüksel Özemre, Ergun Göze, Ahmet Refik Sağkol, Nuriye Hayırlı, Azize Temel, Fatma Aközsoy, Nuriye Sezer, Safiye Diren, Suzan Bektaş. Hayatta olanlar ise, Müşerref Büyükaksoy, Cenan Rahşan Germiyanoğlu, Esma Nigâr Güneri, Şerif Tekerin, Nâdide Uluant, Câhite Yoğanak.                                                                                           

Çetinoğlu: Vakfın kuruluş maksadı hakkında bilgi verir misiniz?                                                    

Yardım:
Vakıf yetkilileri, vakfın kuruluş maksadını şu ifadelerle dile getiriyor: Vakfın gayesi ilim, fikir ve sanatta Türk milletine has tarihten gelen değerleri esas tutarak, nesilleri, millî bir düşünce ve sanat merkezi etrafında toplamaktır. Vakfımız bu gayeye erişmek için ilim ve fikirde, sanatta, dilde, sosyal sahada ve neşriyatta muhtelif çalışmalar yapmaktadır.’                                          

Çetinoğlu: Vakıfların vasiyetnâmeleri de mühimdir. Orada hangi ifâdeler yer alıyor?                                                                                                                                    
Yardım:
Vakıf Vasiyetnâmesi’nde  şu satırları okuyoruz: ‘Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı gibi, millî irfan ve sanata hizmeti gaye edinmiş bir müessesenin gelişme ve devâmı için maddî fedakârlığa duyulan ihtiyaç, aşağıda bildirilen mal ve mülkümüzü Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’na devretmeyi bizler için vicdan borcu kılmıştır. Öyle ki, gençliği bağrında toplamakta bulunan bu ocağın mensuplarının zihnî ve rûhî bir düzen içinde yetişmelerine gayretin, ibâdet gibi temiz, mukaddes bir millî vazîfe ve vicdan borcu olduğuna inanmış bulunuyoruz. Hareket noktamız bu olmakla berâber, her Müslümân’ın fikir ve gönül dağarcığında bulunması gereken bir Hak kelâmı, hayâtımız boyunca bizi, çevremize maddî mânevî imkânlarımızı açık tutmaya sevk eylemiştir. Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’inde: Ve mâ leküm illâ tünfiku fî sebîlillâhi mîrasü’s-semâvâti ve’l-arz...’ (Ne oluyor size ki iman ettikten sonra da Allah yolunda harcamıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin bütün mîrâsı Allah’ındır) dediğine göre, O’nun vermiş olduğu mal ve mülkü, gene O’nun kullarının istifadesine arz eylemek, insanoğluna gurur değil, ancak şükür vermelidir vesselâm…’                                                                                                                        

Çetinoğlu: Kurs çalışmalarınızla da biliniyorsunuz…                                                   

Yardım:
Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nın en önemli gayesi ve kuruluş amacı Türk kültürünü korumak, medeniyetimizi gün yüzüne çıkararak yaşatmaktır. Vakıf, bu maksat etrafında 1970’ten bugüne kadar birçok kurs faaliyeti gerçekleştirdi. Tezhip ve hat kursları vakfın öncü olduğu kurslar arasında sayılır. Tezhip dersleri, 1970 yılında Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver ve yardımcıları tarafından başlatıldı. Daha sonra Prof. Muhsin Demironat ve Rikkat Kunt’un katılımları ile devam etti. Bu ilk hocaların vefatlarından sonra onların talebeleri olan Dr. İnci Ayan Birol ve Prof. Dr. Çiçek Derman görevi devraldı. Şimdi de Dr. Gülnur Duran, Nur N. Azemimnezahat ve Esrâ Karaduman hocalık yapmaktadır. Bugüne kadar Kubbealtı tezhip kurslarından Prof. Dr. Ayşe Üstün, öğretim görevlisi Arzu Ercanoğlu gibi birçok kıymetli sanatkâr yetişmiştir. Öte yandan  Prof. Dr. Muhittin Serin’in başlattığı Hat kursları Sadri Sayıoğulları ve Mehmet Memiş tarafından devam ettirildi. Dersler, hâlen Tevfik Kalp tarafından veriliyor. Bu kurslar hat ve tezhip sanatlarına yeniden hayat vermiştir. Mûsıkî kursları ise Münir Nurettin Selçuk, Kemal Batanay ve Yusuf Ömürlü tarafından başlatıldı. Cahit Gözkan da sonradan bu kervana katıldı. Selçuk, Batanay ve Gözkan’ın vefatlarından sonra uzun yıllar Yusuf Ömürlü bu dersleri verdi, koroyu yönetti ve nota kitaplarını neşretti. Şimdi kızı Elif Ömürlü Uyar bu hizmetin başında. Ney derslerini Hüseyin Özkılıç, Ud derslerini ise İbrâhim Kararoğlu veriyor. Osmanlı Türkçesi’ni uzun yıllar Nermin Suner Pekin öğretmişti. Bu dersleri, 2002’den sonra Dursun Gürlek devam ettirdi. Şimdi İpek Dağlı ve Orhan Sakin de bu kurslarda hocalık yapıyor. Türkçeyi Doğru ve Güzel Konuşma (Diksiyon) sanatının hocası ise Galip Çakır. Bütün bu çalışmalara iştirak edenler, yerli ve millî sanatı kavramış ve hayata geçirmişlerdir. Kurslara bugün de büyük alaka gösterilmekte, toplumun her kesiminden ve her yaştan kişi, hocalarımızdan istifade etmektedir.                                     

Çetinoğlu: Umuma açık sohbet toplantılarınız var…                                                      

Yardım:
Şüphesiz Kubbealtı deyince akla öncelikle kültür, sanat ve medeniyet sohbetleri geliyor. Zira kültür sanat sohbetlerini Türkiye’de ilk başlatan sivil toplum kuruluşlarından biri de Kubbealtı’dır. Geçmiş yıllarda Salı ve Cuma akşamları gerçekleşen bu sohbetler, uzun yılardan beri cumartesi günleri yapılıyor. Bugüne kadar birçok akademisyen, yazar, sanatçı ve idareci bu sohbetlere konuşmacı olarak katıldı ve dinleyicilere hitap etti.                                                           

Çetinoğlu: Sohbet toplantılarının konuşmacılarından birkaç isim verebilir misiniz?      
                                                                                                                 
Yardım: 
Başlıca şunları sayabiliriz: Mahir İz, Cemil Meriç, Tahsin Banguoğlu, Mehmet Kaplan, Ömer Faruk Akün, Sadettin Ökten, Alaeddin Yavaşça, Selim İleri, Zeynep Kerman, Hicran Göze, Uğur Derman, Ergun Göze, Mehmed Şevket Eygi, Metin Eriş, Beşir Ayvazoğlu, Kâzım Yetiş, Orhan Okay, Kemal Eraslan, Birol Emil, Şeyma Güngör, Yavuz Bülent Bâkiler, Birol Emil, Dursun Gürlek, Abdullah Uçman, Rûhi Ayangil… Sohbetlerin yanı sıra aralarında Cinuçen Tanrıkorur, Ahmet Özhan ve Münip Utandı’nın da solist olduğu konserler tertip edildi.                                                                                                

Çetinoğlu:  Kitap ve dergi neşriyatınız var…                                                                           

Yardım:
Kubbealtı Neşriyatı’nda Sâmiha Ayverdi, Nihad Sâmi Banarlı, Ali Fuad Başgil, Safiye Erol, Ahmed Yüksel Özemre ve Dursun Gürlek’in külliyatı bulunuyor. Sâmiha Ayverdi’nin 45’inci eseri de yayımlandı. Ayrıca sanat kitapları kültür hayatımıza kazandırıldı. Kubbealtı kitapları beğeniliyor ve okunuyor. Son yıllarda kitapları ardarda yeni baskı yapan kuruluşlar arasında Kubbealtı Neşriyatı da var.                                                                                                                                              

Çetinoğlu: Kitapları yayınlanan isimler, daha ziyâde vakfın kurucuları ve destekçileri gibi… Diğer yazarlara kapalı mı?                                                                                                                   
Yardım:
Kubbealtı Neşriyatı arasında sadece kurucuların ve vâkıfların kitapları yayımlanmıyor. Kemal Y. Aren, Beşir Ayvazoğlu, Cemil Altınbilek, Ergun Balcı, Mes’ud Cemil, Altan Deliorman, H. Necâti Demirtaş, Gülnur Duran, Özcan Ergiydiren, Metin Eriş, Dursun Gürlek, Fırat Kızıltuğ, Gülbün Mesâra, M. Orhan Okay, Yılmaz Öztuna, Fevzi Samuk, Ahmet Güner Sayar, Muhittin Serin, Abdullah Uçman, Hüseyin Vassaf gibi yazarların kitapları da bu bünye içinde kültür hayatımıza kazandırılmıştır.                                                                                                           
Çetinoğlu: Yazı İşleri Müdürü olduğunuz Kubbealtı Akademi Mecmuası için neler söylemek istersiniz?                                                                                            
Yardım:
Vakfın kuruluşundan iki yıl sonra yayıma başlamıştır. Türkiye’de dergilerin, hele edebiyat mecmualarının ömürleri çok uzun olmaz. Kısa bir denemeden sonra kapanan çok dergi bulunuyor. Ama Kubbealtı Akademi Mecmuası bu sahada bir rekoru elinde tutuyor. 44 yıldır aralıksız çıkıyor. Varlık’tan sonra denilebilir ki en uzun ömürlü edebiyat dergimizdir.                                                                              

Çetinoğlu: Mecmuanın ilk sayısında Nihad Sâmi Banarlı imzâsını taşıyan yazı, bengitaş kitâbesi gibi muhteşem ve müstesna bir metindir.  Yalnızca Kubbealtı  Vakfı’nın ve Akademi Mecmuasının değil, Türk dergiciliğinin ve Türk kültür hayatının anayasası gibidir. Çok uzun olan bu yazıdan bir bölümünü okuyucularımıza intikal ettirir misiniz?                                                                                                                   

Yardım: 1 Ocak 1972 tarihli ilk sayısında, Nihad Sâmi Banarlı’nın kaleme aldığı ‘Beyannâme’ başlıklı yazıda şöyle deniliyor: 

Biz, sanatın, bütün insanlığa, yeniden çeki-düzen verecek kudreti kendinde bulabilir hâle gelmesi lüzumuna inanıyoruz. Bu arada doğrudan doğruya kendi Türk sanatımız üzerinde de söyleyecek sözlerimiz ve bugünün genç insanlarına tekliflerimiz olacaktır: 

1- Edebiyatta dil olarak, Türk milletinin yarattığı ve asırlarca işleyerek güzelleştirdiği Türkçeyi kullanınız. Milletinizin, bu asırlar içinde, aynı işleyişiyle Türkçeleştirdiği kelimeler de, vatanınız gibi, sizindir. Tarihsiz, mûsikîsiz, zevksiz ve uydurma kelimelere iltifat etmeyiniz. 

2- Edebiyatımızın, gerek aydınlarca, gerek saz şairlerince kullanılan nazım şekillerini, vezinlerini, kafiyelerini, dil ve söyleyiş inceliklerini araştırınız. Onlardaki mûsikîyi; onlardaki zevk, zekâ, kültür ve tefekkür çizgilerini benimseyiniz. Beğendiklerinizi modernize ederek yeni Türk edebiyatını kendi millî temelleri üzerinde yükseltiniz.

3- Türk dilinin, şiir târihinde  kafiyeyi îcât eden dil olduğunu hatırlayınız. Dile böylesine kuvvetli bir mûsikî unsuru ilâve eden bir milletin dilde ve şiirde ses anlayışının da derinliğine ulaşmış olursunuz. Bunun basit bir hâdise olmadığını, en kuvvetli şiir tahlillerinden öğrenmeğe çalışınız. Bu hususlarda bizden de gereken yardımı göreceksiniz.

4- Türkiye Türkçesi'nde 700 yıldan beri kullanılan bir uzun hece vardır. Uzun hece, bir bakıma bizim üzerinde vatan kurduğumuz toprakların sesidir. Eski Yunan'da, Lâtin'de ve İbranî'de çeşitli uzun heceler vardır. Bizim önce Arap ve Fars edebiyatından aldığımız bu sesin, zamanla bizim sesimiz hâline gelmesi, Türkçeye büyük mûsikî kazandırmıştır. Dîğer taraftan, dillerinde uzun hece bulunan bütün milletlerin edebiyatında vezin, pek tabiî olarak, hecelerin sayısına göre değil, sesine göre ayarlanan, ya aruz ya da aruz karakterinde bir vezindir. Bu sebeple, Türk edebiyatı, tam dokuz yüz yıl, Türkçenin notası olmuş ve dilimize büyük ahenk kazandırmış bir vezin olan arûz'u itmemelidir. 

5- Türk Halk edebiyatında, Türk Dîvan edebiyatında göreceğiniz sosyal, târihî, fikrî ve estetik çizgilere nüfûz ediniz. Eski Türkler, uzun söylemez, fakat derin söyler, vecîz söyler, çok kere sayfalarca söylenecek bir sözü, bir beyitte, bir dörtlükte söylemenin sırrına ererlerdi. Bu arada, millî, içtimaî ve beşerî olan her mevzua, her duygu ve düşünceye mutlaka temas eder, söyleyince de çok güzel söylerlerdi.  Bu edebiyata, çeşitli sebeplerle, bir asırdan beri yapılan iftiralara aldanmayınız. Ona, her türlü art düşüncelerin üstünde, gerçekçi ve ilimci bakışlarla bakınız.

6- Size, edebiyatta vezin, şekil, kafiye, düzgün cümle gibi, kaideci yollar tavsiye ettiğimizin farkındayız. Ancak, bütün dünyâ, er-geç, bu başıboşluktan ve düzensizlikten bıkacak ve defalarca olduğu gibi, bu aşırı romantizmden ayrılıp yeni bir neo-klâsisizme başvuracaktır. Siz, Türk edebiyatının şuurlu nesilleri olarak bu yeniliğin öncüsü olabilirsiniz. 

7- Eserlerinize gıda olacak ideolojiler içinde, siz yine Asya'daki ve Türkiye'deki atalarınızın milliyetçi, vatancı ve insancı hedeflerini seçiniz. Milliyetçiliğin ve vatancılığın belki en üstün ve orijinal sözlerini, Asya'daki eski Türk edebiyatı eserlerinde bulacaksınız. İnsancılığa gelince, bu hususta size, bu yolda bir dünyâ hâkimiyeti kurmuş olan Müslüman Türk atalarınız büyük örnek olacaktır. Önce Türk ve Müslüman olmak, sonra üstün ırka mensup, vicdanlı bir insan rûhuyla bütün insanlığı sevmek... Bu mevzûda size, Anadolu'daki Türk edebiyatının ilk ölümsüz şâiri Yûnus Emre ebedî bir rehber olma kudretindedir. 

8- Mevzu olarak, Türk halkının, dünkü ve bugünkü, hayat, sanat, îman, feraset ve yaşama neş'esi yollarındaki macerasını işleyiniz. Türk şehir halkını, Türk köylüsünü, son zamanlarda örneklerini çok gördüğünüz gibi, kaba, pis, iz'ansız, şahsiyetsiz, ezilmiş insanlar olarak değil, onları hakîkî hayatları ve hakîkî şahsiyetleriyle görüp gösteriniz. Halide Edib'in, Reşat Nuri'nin romanlarında tanıtılan halk tipleri gibi tipler yaratınız. Türk halkının, yurt içindeki içtimaî hâdiselerle dünyâ hâdiseleri karşısındaki çok zekî ve anlayışlı reaksiyonlarım görüp gösteriniz. Onların Nasreddin Hoca'dan, Bektaşî nükteleri'nden bu yana, hâlâ aynı nicelikle yaşayan zekâ çizgilerini eserlerinize almaya çalışınız. 

Çetinoğlu: Kubbealtı Vakfı’nın yayınladığı kitap ve dergilerde, Türkçe hassasiyetinin üst seviyede olduğu görülüyor.                                                                                                             
Yardım:
Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nın hassas olduğu alanlardan biri de dilimiz, Türkçemizdir. Ülkemizin en seçkin dil ve edebiyat âlimlerinden oluşan Kubbealtı Dil Akademisi, 1 Haziran 1971 tarihinde kurulmuştu. Sâmiha Ayverdi, Nihad Sâmi Banarlı, Tahsin Banguoğlu, Kaya Bilgegil, Faruk Nafiz Çamlıbel, Abdülkadir İnan, Orhan Seyfi Orhon, Fevziye Abdullah Tansel, Faruk Kadri Timurtaş ve İlhan Ayverdi’den oluşan bu akademiye Ekrem Hakkı Ayverdi, Nermin Pekin ve Prof. Dr. Kemâl Eraslan, üç üyenin vefatı üzerine dâhil edildiler. Dil bahsinde Faruk Kadri Timurtaş başkanlığında kurulan komisyonda Misalli Büyük Türk Lûgatı’nın hazırlanması karara bağlanır ve 1976’dan itibaren de bu karar doğrultusunda çalışmalar başlatılır. 35 yıllık zaman zarfında hazırlanan, birçok ilim adamının da katkıda bulunduğu, rahmetli İlhan Ayverdi’nin bir ömür harcadıktan sonra telif ettiği Misalli Büyük Türkçe Sözlük (Kubbealtı Lugatı), neşredildiği 2005 yılından bu yana ilim,  edebiyat ve basın dünyasında büyük ilgi görmüş ve hakkında pek çok yazı yazılmıştır.
                                                                                                                             
Çetinoğlu:
Birkaç yazımda belirttim: ‘Eline kalem alan herkes, Kubbealtı Lugatını, mutlaka elinin altında bulundurmalıdır.’ Sizin de ilâve edeceğiniz sözler vardır mutlaka. Lütfeder misiniz?                    

Yardım: Estağfirullah. Türkçenin zengin kelime hazinesinin gösterildiği eserde 100.000’den fazla kelime ve deyim bulunuyor. Sözlüğümüzün Önsöz’ünde geçen şu ifadeler eserin büyüklüğünü gözler önüne seriyor:

“13. yüzyıldan 21. yüzyıla kadar farklı devirlerdeki yazılı ve sözlü dil örneklerini kapsayan üç ciltlik bu temel başvuru eseri, Türk dilinin bir dökümü, bir nevi envanteridir. Bu sözlük, sadece yaşayan Türkçemizi değil, târihî seyri içinde Türk dilinin kazanmış olduğu zenginlikleri de gözler önüne sermek, Türk çocuklarına geçmişleriyle bağ kurmalarında ve milletlerin tarihlerinde daha dün demek olan 100-150 senelik metinleri okuyup anlayabilmelerinde yardımcı olmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu sözlükte, devirlerini tamamlayıp unutulmakta olan ve büyük bir gayretle dilimizden atılmak istenen kelimelere, yaşayan Türkçe kelimelere, yeni türetilenlere yer verilmiştir. 400’ü eser sahibi toplam 1000 kişiden 100.000 misal 200’ü aşkın yazarın 350’ye yakın eseri tarandı. Çeşitli sözlüklerde ve kaynaklarda geçen yaklaşık 250 eserden misaller alındı. 800’ü aşkın yazar ve şairden alıntılar yapıldı. 96.000 açıklamalı, kelime madde başı ve ara madde olarak 61.000 kelimeye yer verildi. Bu kelimelerle oluşturulan yaklaşık 35.000 deyim ve kelime açıklandı.”                   

Çetinoğlu: Diğer çalışmalarınız hakkında da kısaca bilgiler lütfeder misiniz? 

Yardım: Kubbealtı’nın 2001 yılından itibaren Safiye Erol’un bütün kitaplarını yayımlamaya başlaması edebiyat dünyasında heyecana vesile oldu. Sâmiha Ayverdi’nin de yakın arkadaşı olan Safiye Erol, dört romanı, bir hikâye kitabı, bir etüdü, makalelerinden meydana gelen kitabı ile edebiyat camiamızın ve fikir dünyasının dikkatini çekti. 

Ayverdi Enstitüsü çalışmalarına aralıksız devam ediyor. Vakfın sosyal faaliyetleri arasında yurtiçi ve yurtdışı geziler ve sosyal yardımlar da bulunuyor. Lisans ve lisansüstü öğrencilere burs veriliyor, konser, gezi, kermes, tez sunumları ve yemekli toplantılar tertip ediliyor. Merkezi Fatih’te bulunan vakfın bitişiğindeki kitabevinde kültür kitapları okuyuculara sunuluyor. İnternet sitesi ise meraklıların alakasıyla karşılaşıyor. Kubbealtı bütün bu faaliyetleri ve hizmetleriyle bir ‘irfan ocağı’ ve ‘medeniyet kalesi’ olarak kabul edildi. 45 yıldan beri ilim ve edebiyat âşıkları, sanata meraklı nesiller bu kültür ve sanat hizmetlerinden istifade ediyor ve feyz alıyor. Türk Tarih Kurumu, TYB ve ESKADER gibi birçok kuruluşun ödüller verdiği Kubbealtı’na, Kültür ve Turizm Bakanlığı da üstün hizmetlerinden dolayı, “Büyük Kültür Sanat Ödülü”nü lâyık görmüştür. Vakıf mensupları, şevk ile çalışmalarına devam ediyor.

MEHMET NURİ YARDIM:

23 Nisan 1960 tarihinde Siirt'te doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu şehirde tamamladıktan sonra 1980'de girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden 1985'te mezun oldu. 1979 yılında başladığı gazetecilik mesleğini 2001'e kadar devam ettirdi; muhabirlik, musahhihlik, editörlük, röportaj ve köşe yazarlığı yaptı, kültür sanat sayfalarını yönetti. 

2001 'de emekli olduktan sonra Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı bünyesindeki Kubbealtı Akademi Mecmuasının Yazıişleri Müdürü oldu. Bazı yayın projelerini üstlendi, sivil toplum kuruluşlarında görev aldı. Milat Gazetesinde köşe yazarıdır.

Yayımlanmış kitaplarından bazıları: *Aşina Çehreler, *Babıâli'de Hayat, *Dersimiz Edebiyat, *Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hâtıraları, *Edebiyatımızda Hüzün, *Edebiyatımızın Güleryüzü, *Kalem Efendileri, *Kayıp İstasyon, *Mizahın İzahı, *Ömer Seyfeddin, *Romancılar Konuşuyor, *Refik Halit Karay, *Safiye Erol, *Sait Faik Abasıyanık, *Sefertası, *Şair Olacak Çocuklar, *Tarihimizin Güleryüzü, *Türk Şiirinden Portreler, *Unutulmayan Edebiyatçılar, *Yazar Olacak Çocuklar, *Yıldızlarla Uyumak, *Ziya Osman Saba, *Ziya Osman Saba Sevgisi.

İnternet sitesi: www.mehmetnuriyardim.com  e-posta: [email protected]