Sufi bilgeleri her şeyin, bu arada insanın da Ebedi bir Bütün'ün parçası olduğuna ve sonunda her şeyin O'na döneceğine inanırlar, insanın görevi kendini bu dönüşe hazırlamaktır. Bu da ancak ruhsal arınmayla mümkündür. Ruhla beden uyum içinde olursa, ruh beden üzerinde mutlak egemenliğini kurarsa, o zaman, insan mükemmel biçimini alır.

Batı ve Doğu okültizminde örnekleri çok görülen Kâmil însan tipinin "süpermen" gibi, olağanüstü yeteneklere sahip olduğu kabul edilir. Sufi, amacına ulaşmak için belirli aşamalardan geçmelidir. İlk koşul, adayın 'dünyada olması, ama dünyadan olmaması'dır. Bu kültü diğerlerinden ayıran en önemli özellik budur. Sufi, yaşamını yararlı bir işe adamakdır. Topluma yararlı olması, onun 'bu dünyada' kalmasını gerektirir. Bir otoritenin sözcükleriyle bu durum şöyledir:
İnsan toplumsal bir yaşam için yaratılmıştır. Diğer insanlarla birlikte yaşamalıdır. Sufiliğe hizmet ederken sonsuzluğa, kendine ve topluma hizmet etmektedir. Bu yükümlülüklerden kendini soyutlarsa sufi olamaz. En değerli disiplin, tutkulara karşı uygulanandır. Bir çileci gibi arzulardan ve dünya nimetlerinden uzaklaşırsa güçsüz düşer. Zayıflık ve belirsizlikten kendini çekip kurtardıkça güç kazanır. Bütünüyle inzivaya çekilen çilekeşlerden ayrıdır.

Su-finin başlıca özelliklerinden biri de alçakgönüllülüktür. Yaşam amacını doğrulukla saptayana dek dünya işleriyle uğraşmaz. Bu bir çelişki gibi görünse de, aslında değildir; insan, alçakgönüllü olmayı öğrendikten sonra dünya nimetlerinden yararlanmaya hak kazanır.

Hakkında pek az şey bildiğimiz bu topluluk, kendilerini yararlı uğraşlara, ibadete, oruç tutmaya ve derin düşünceye adayan bireylerden oluşmuştur. Adlarının kökeni bile bir sırdır. Bu konuda en çok kabul edilen görüş, adlarını Arapça "yün" (süf) ya da "sala" (saflık) sözcüklerinden aldıkları yolundadır.

Tüm sufi öğretilerinde ve ritüellerinde arınmak, insan-ı kâmil, 'mükemmel insan' ya da yetkin insan' olmak başlıca erektir. Sufi, kültün ereği olan bütünlük haline kavuşunca sonsuzlukla uyum içinde olur ve sıradan, ölümlü bir bireyken yakasını bırakmayan tutkular ve belirsizlikler sona erer. Alıntıdır