27 Ocak 1299 yılı tarihçiler tarafından Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi olarak kabul edilir. Devletin kurucusu ve Osmanlı Hanedanlığı’nın atası olan Osman Gazi, Oğuzların Bozok kolunun “Kayı” boyundandır. Osmanlı Devleti, Kayı boyunun Urfa’nın “Birecik” ilçesinde sonra, “Bilecik” ilinin Söğüt ilçesine göçü sonrası burada kurulmuştur. Yüzeli yıl sonra Bizans İmparatorluğu’nu yıkmış, bu olay ise Yeni Çağ’ı başlatan olay olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu on altı ve on yedinci yüzyıllarda üç kıtaya yayılmış ve Avrupa'nın büyük bölümünü egemenliği altında tutmuştur. Osmanlı İmparatorluğu 29 eyaletten ve özerlik tanınmış olan Boğdan, Erdel ve Eflak prensliklerinden oluşmaktaydı. Devlet zaman zaman denizaşırı topraklarda da söz sahibi olmuştur. 

Devlet altı yüzyıl boyunca Doğu dünyası ile Batı dünyası arasında bir köprü işlevi görmüştür. Hâkimiyeti altında bulunan topraklarda yaşayan halklar zaman zaman, toplu ya da yerel ayaklanmalar ile Osmanlı iktidarına karşı çıkmışlardır. Genel olarak din, dil ve ırk ayrımından uzak durduğu için yüzyıllarca birçok devleti ve milleti hâkimiyeti altında tutmayı başarmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, eski Türk örf ve adetlerinin ve İslam kültürünün yükümlülüklerinin doğrultusunda bir yönetim şekli belirlemiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi yapısında ve hukuk kurallarının oluşumunda İslam dininin belirleyici bir rol oynaması, Osmanlı İmparatorluğu'nun “İslam devleti,” dolayısıyla bir “din devleti” olarak nitelenmesine neden olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu, henüz beylik döneminde iken “Âl-i Osman” olarak adlandırılmıştır.  “Âl-i Osman,” “Osmanlı Devleti'nin” kurucusu kabul edilen “Osman'ın soyu” anlamına gelmektedir. “Osman ismi; aslına göre “Otman,” “Otoman” veya “Utman” olarak da söylenir. Beylikten devlet olgunluğuna geçildikten sonra, genellikle “Osmanlı Türkçesi” Devlet-i Aliyye-yi Osmaniyye veya alternatif olarak Osmanlı Devleti olarak anılmıştır. Bu ismin yanı sıra “Devlet-i Ebed-Müddet” (Ebedi Devlet), “Memâlik-i Mahrûse” (Korunmuş Memleket) isimleri de kullanılmıştır Cumhuriyet döneminde “Osmanlı Devleti” veya “Osmanlı İmparatorluğu” olarak anılmıştır. Son yüzyıllarda önceki Batı kaynaklarda ise “Turkey” ya da “Turkish Empire” şeklindeki kullanımlara çokça rastlanır. Yani bizler “Osmanlı Devleti” demişizdir. Yabancılar hep “Türkiye” demiştir. 623 yıllık devlet hayatı Birinci Dünya Savaşı’na girip yenik düşmesi ile işgallere uğramıştır. Türk Milleti’nin yabancı işgallerine karşı başlattığı kurtuluş Savaşı ile Osmanlı toprakları tekrar kurtarıldı. Yani halkı aynı, toprağı aynı, bayrağı aynı, kurum ve kuruluşları aynı olan yeni yönetim Meşrutiyeti rejimi yerine cumhuriyet rejimini benimseyerek bütün dünyaya ilan etmiştir. Hatta TBMM Osmanlı’nın yaptığı birçok uluslar arası antlaşmaları bile kabul ederek aslında Osmanlı’nın siyasal devamlılığını açık olmasa bile kapalı olarak devam ettirmiş oldu. Mesela halk arasında olgun ve kâmil bir kişiye övgü sıfatı yüklenirken bile; “Osmanlı Beyefendisi” veya “Osmanlı hanımefendisi” diye bahsedilirdi. Dahası “Bey,” “Paşa” ve “Efendi” hitapları bile Osmanlı da uzaklaşılmadığını hiç unutturmadı. Özetlersek; “Osmanlı” devletin adıdır. Osmanlı’nın son dönem rejimi ise “Meşrutiyettir.” 

Fakat TBMM kararıyla 1 Kasım 1922 yılında yasal olarak isim değişmiş ve 29 Ekim 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti ismi ile hayatına devam etmektedir, diyebiliriz. Uzun sözün kısası; Osmanlı Devleti bizimdi. Dolaysıyla Türkiye Cumhuriyeti olarak onun siyasal ve kültürel mirasına sahip çıkmak görevi de bizimdir.