KÜÇÜK  KIYAMET!...  ( 3 )

Kısas-ı  Enbiya’da, ( Peygamberler  Tarihinde)  depremler  ve  depremlerle  helâk  edilen  kavimler.” Düşünün   ki, ( Allah) Ad  kavminden  sonra  yerlerine sizi  getirdi.  Ve yer  yüzünde  sizi  yerleştirdi; Onun  düzlüklerinde  saraylar  yapıyorsunuz,  dağlarında  evler  yontuyorsunuz.  Artık  Allah’ın  ni’metlerini  hatırlayın  da  yer  yüzünde  fesatçılar   olarak  karışıklık  çıkarmayınız.” ( A’raf/ 7 )

“  Semûd  kavmine  kardeşleri  Salih’i (  gönderdik).  Dedi  ki:  Ey  kavmim!  Allah’a  kulluk  edin,  sizin  O’ndan  başka  Allah’ınız  yoktur.  Size  Rabbi’nizden  açık  bir  delil  gelmiştir. O  da, size  bir  mu’cize  olarak  Allah’ın  şu  devesidir. Onu  bırakın,  Allah’ın  arzında yesin( içsin);  ona  kötülük  etmeyin;  sonra  sizi  elem  verici  bir  azap  yakalar.” ( A’raf/ 7 /73)

( Semûd  kavmi’ne  kardeşleri  Salih  aleyhisselâm  Peygamber  olarak  gönderilince,  dediler ki: “ Eğer  sen  hakikaten  bir  Peygamber isen  du’a  et  de  şu  taşın  içinden  bir  dişi  deve  çıksın. O zaman  senin  Peygamber  olduğuna  inanırız. Hazreti  Salih  de  du’a  etti,  o  taştan  istedikleri  gibi  bir  deve  çıkıverdi. Bu  mu’cizeyi  görenlerden  bir  kısmı,  ona  iman  etti,  diğerleri  ise  küfürlerine  devam  ettiler.  Hazreti  Salih  kavminden,  deveye  dokunmamalarını  devenin  serbestce  yiyip-içip  dolaşmasını  istediği  halde  onlar  deveyi  ayaklarını  keserek  öldürdüler  bunun  üzerine  Salih  Peygamber   bulunduğu  bölge’den  hicret  etti,  kavmi  ise  şiddetli  bir  deprem  ile  hilâk  oldu.)

(  Semûd  kavmi,  Şam  ile  Hicaz  arasında  “Hicr,”  denilen  bölgede  yaşamış  güçlü  bir  kavim  idi. Dağlarda,  vadilerde  kayaları,  mermerleri  keser  ve  biçerlerdi.  Yontma  taşlardan  evler,  sarıylar  havuzlar  ve  istedikleri  binaları  yaparlardı. Âyeti  Kerime’de “ O’nun  düzlüklerine  saraylar  yapıyorsunuz; dağlarında,  evler  yontuyorsunuz,”  meâlindeki  bölüm  buna  işaret  etmektedir. Kaya  ve  mermerleri  ilk  def’a  yontanın  Semûd  kavmi  olduğu  ve  bu  şekilde  bin  yediyüz  kadar  şehir  yaptıkları  rivayet  edilmektedir.)

“  Kavminin   ileri  gelenlerinden  büyüklük  taslayanlar,  içlerinden  zayıf   görülen  insanlara  dediler  ki: Siz  Salih’in Rabbi  tarafından  gönderildiğini  biliyormusunuz? Onlar  da  şüphesiz biz  onunla  ne  gönderilmişse  ona  inananlarız, dediler.”( A’raf/7/75)

“  Derken o  dişi  deveyi  ayaklarını keserek  öldürdüler  ve  Rablerinin  emrinden  dışarı  çıktılar  da: Ey  Salih! Eğer  sen  gerçekten  Peygamberlerdensen  bize  tehdit  ettiğin  azabı  bize  getir,  dediler.”  “  Bunun  üzerine  onları  o ( gürültülü) deprem( sarsıntı)  yakaladı  da  yurtlarında  dizüstü  dona  kaldılar.” (A’raf/ 7/77,78)

“ Semûd  kavmi  azgınlığı  yüzünden  (  Allah’ın  elçisini)  yalanladı.  Onların  en  bedbahtı(  deveyi  kesmek  için)  atıldığında,  Allah’ın  Resûlü  onlara: “ Allah’ın  devesine  ve  onun  su  hakkında  dokurmayın!”  dedi  ama,  onlar  onu  yalanladılar ve  deveyi  kestiler.  Bunun  üzerine  Rab’leri  günahları  sebebiyle  onlara  büyük  bir  felaket  gönderdi  ve  hhepsini  helâk  etti.(  Allah,  bu  şekilde  azap  etmenien) âkibetinden  korkacak  değil  ya! “  (  Şems-Leyl/ 91/ 11,12,13,14,15)

( Allah, Semûd  kavmine  Salih  Peygamber’i  göndermişti.  Kendisinden  mu’cize  istediler  Allah  ona  gayet  güzel  dişi  bir  deveyi  gönderdi.  Bu  devenin  otlaklarda  serbestçe  dolaşması,  belli  bir  günde  sulanması,  deveye  kimsenin  kötülük  etmemesi  emredildi. Kudar  bin  Sakif  adında  birisi  Hazreti  Salih’i  yalanladı.  Sonra  deveyi  kestiler. Allah  onların  memeleketlerini  başlarına  yıktı  ve  onları  helâk  etti. Onlardan   kalan  harabeler  hala  mevcuttur.)

“ Allah, her  ne  ki, bir  şey’i  dilemişse  o  hemen  olur, herhangi  bir  şey’i  dilememişse  o  da  olmaz. Şüphesiz,  Allah Celle  Celâluhû  her  şey’e  kadirdir. O’nun  ilmi,  kâinatta  her  şey’i ihata  eder  ve  her  şey’i  adeden  sayar.” Helâki  hak’eden, Semûd  kavmi, dünya’nın  en  mükemmel  şehir’lerini  kurdukları,  yer  yüzünün  düzlüklerine  saraylar,  muhkem  kasırlar, dağlara  kayalara  evler, meskenler  yonttukları  halde,  Allah’ın  azabı  gelince, muhkem  saraylarında,  dağlara,  kayalara  oydukları  evlerinde  dizüstü  çöküp,  helâk  oldular.

Kainatta,  her  şey  Allah’ın  ilmi  ve  takdiriyle  olur, Allah’ın  izni,ilmi,  takdiri  olmadan  hiçbir  şey  olmaz.Kulların  fi’illerinde,ma’ruz  kaldıkları  bela, musîbet  ve  felaketlerde, Allah’ın  takdiri, kulların  irade  ve  takdirine  bağlı  olarak  tecellî   eder. Cebriye  Mezhebine  kail  olanların  dedikleri  gibi, 2 Madem ki,  Allah  takdir  etmiş, kullar  Allah’ın  takdirine  boyun  eğmeye  mecburdur,”  gibi bir görüş  asla  kabul  edilemez.Allah,  İlm-i  Ezelî’siyle  kullarının  ne  yapacağını  irade-i Cüz’iyye’lerini  hayra  mı,  şerre’ mi kullanacağını  bildiği  için  öyle  takdir  etmiştir. Tedbir’de  kusur  edenler,  hep  takdire  iftira  ederler. 

Ahirzaman  Peygamber’i,  Sevgili  Paygamber’imiz,  salla’llâhu  aleyhi  ve  sellem  Efendimiz,  âlemlere  rahmet  olarak  gönderildiği  için, bu  dünya’da  daha  önceki  Peygamber’lerin  kavimlerinde  olduğu  gibi, topyekûn  bir  helâk  olmadı,  olmayacak  da. Ancak,”  İnsanların  bizzat  kendi  işledikleri  yüzünden  karada  ve  denizde  düzen  bozuldu, ki, Allah  yaptığklarının  bir  kısmını  onlara  tattırsın;  belki  de(  tuttukları   kötü  yoldan)  dönerler.” (  Rum/30/41)

( Ayette,  kötü  fi’illere,  ibret  olsun  diye  dünyada  iken  verilen  karşılıklar  için,”bir  kısım,”  denmekte  asıl  ceza’nın  âhirette  olduğuna  işaret  edilmektedir.)

Tabarânî’nin, Ebû  Musa’dan  rivayetine  göre:  Resûlü  Ekrem  salla’llâhu  aleyhi  ve  selem  Efendimiz: “ Benim  Ümmetim  şu  ümmet, Ümmet-i  Merhûme’dir.(  Allah’ın  rahmetine  mazhar bir  ümmettir.) Ümmetim  üzerine  âhirette  azap  olmayacaktır.(  Allah’ın  rahmeti  ve  benim  şefaâtimle) Şüphesiz  onların  azabı bu  dünya’da   fitneler, depremler cinayetler  ve  diğer  semavî   ve  arzî   bela  ve  musîbet’lerdir...