BABA OĞULUN SIRADIŞI HİKAYESİ

“NEDEN URFA” BABOŞ KEBAP AHMET ALGÜLLÜ’NÜN SIRADIŞI HİKAYESİ


“Neden Urfa” ismini koydun diye sorduğumda Ahmet usta hiç düşünmeden cevap veriyor.
İNSAN ALDANIR DAMAK ALDANMAZ
“Neden Urfa” Ahmet Usta diye tekrar soruyorum.
-Peygamberler şehri hazreti İbrahim’den kalan sofra geleneğini Şanlıurfa’dan İstanbul’a taşıdım.
1965 Şanlıurfa doğumluyum. Biz 4 kız 2 erkek olmak üzere 6 kardeştik.  Şu an 2 kız ve ben hayattayız. Babam İbrahim Halil Algüllü hamallık yaparak bize bakıyordu. Bir heybesi vardı nerdeyse 200 yerinden yamalıydı sağlam tutacak bir tarafı yoktu. Çok yoksul bir aileydik. Bizim bahçeli bir evimiz vardı yağmur yağarken her tarafından damlalar sızardı. Ev sırılsıklam olurdu ve bizim örtünecek bir yorganımız, altımıza serecek bir kilimimiz bile yoktu. Çaputlarla örtünürdük. Akşamları yattığımda açlıktan karnım ağırırdı. Çok yoksulluk içinde büyüdük. Hiç unutmam babam anlattı. Bir gün salça yapacak olan birine iki kasa domatesi eşeğine yüklemiş yaklaşık 5 kilometre taşıdıktan sonra adamdan parasını alamadan dönmüş. O gün ne bize yiyecek, nede eşeğe arpa alabilmiş. Öyle gururlu bir adamdı benim babam. Yokluğun verdiği bir umut, bir başarma heyecanı vardı. O yaşantı bana çok zor geliyordu, oradan kurtulmamız lazımdı. İlkokul 3’cü sınıfa gidiyordum. Sabah 06.00 da kalkıyordum fırından 50 tane simit alıyordum.  08:30 a kadar satıp hepsini bitiriyordum. Kazandığım 125 kuruşu anneme götürüyordum. Annem bize 5 ekmek alabiliyordu. 4cü sınıfa geçtiğimde gazete satmaya başladım. Günde 50 tane gazeteyi alırdım benim birde rakibim vardı Saray önünden Balıklı Göle kadar o gazeteleri satmak için yarışırdık. Günde 3,5 lira kazanıyordum. Derken ilkokulu böylece bitirdim. Daha sonra el arabasında gazete satmaya başladım. O zaman sinemaya çok giderdim. İnsan yoksul olunca o filmlerdeki şatafatlı hayatlardan çok etkileniyor. Bende yumurcak filmlerinden çok etkilendim. Acaba benimde böyle vim, böyle arabam olurmu diye hayal kurmaya başladım. 12 yaşımdayken istanbul’da oturan Ablamın yanına geldim. Ablama çalışmam gerekiyor diyerek evden çıktım ve Aksaray’a geldim. Sigara satmaya başladım. Beni cebimde 1 paket sigara parası varken ben o parayı katlatarak para kazanmaya başladım. Sanırım ikinci günüydü zabıtalar beni yakalayıp karakola getirdiler. Nezarete attılar yaklaşık 4 saat kaldım ama çıktıktan sonra tekrar yaklaşık 4 yıl aynı yerde o işi yapmaya devam ettim. Daha sonra tekrar Urfa’ya dönmeye karar verdim. O zaman 6 bin lira kadar param vardı. Orada bir yere ortak oldum. Gazete, dergi, kitap, kartpostal satmaya başladık. Daha sonra ben yarım kalan eğitimimi tamamlamak için dışardan ortaokulu bitirdim. Sonra Urfa Lisesine kayıt yaptırdım. Hem çalışıp hem aileme bakıyordum. Bu arada okula gidip gelirken okulda bir kız ile birbirimizi çok sevdik. Biz okulu kırmaya başladık. Derken bir gün okul müdürü bizi yakaladı ve okuldan kaydımızı sildi.  Bu arada çalıştırdığımız dükkana belediye tarafından yıkım kararı çıktı. Çaresiz o dükkanı 180 liraya devrettim ve yine İstanbul’a geldim. Bahçelievler’de bir giyim mağazası açtım ama olmadı 3 ay sonra kapatmak zorunda kaldım. Daha sonra Urfa’da ciğerci dükkanı açtım ama onu da yürütemedim. Babam hastaydı 1983 yılında askere gittim. Bana para gönderen yok. Allah yüzüme güldü askerde kantinci oldum. Bu sayede yeme içme sıkıntısı çekmedim.  2 sene sonra askerliğimi tamamlayıp Urfa’ya döndüm.  O zaman 100 bin tane kartpostal aldım o kartpostalları yılbaşı, ramazan bayramı ve kurban bayramında satarak güzel bir para kazandım. O zaman insanlar birbirlerine tebrik kartı gönderirdi şimdiki gibi telefonlar yoktu. O zaman kazandığım para ile ufak bir dükkan kiraladım. Artık durumum düzelecekti. Bu arada askere gidip gelene kadar sevdiğim kız beni bekledi. Amacım onunla evlenebilmek. Anneme kızı istemeye git meşini söyledim. Annem, onların durumu iyi bizim durumumuz kötü, bize kızı vermezler diye gitmek istemedi. O zaman teyzemi yolla dedim. Neyse teyzem gidip kızı istedi karşılığında kızın annesi bizim evi görmeye geldiler. Evde ne yere serilecek bir çul ne bakılacak bir ev kızını ateşemi atsın. Fakir bir insana kim kızını verir. Annesi teyzeme demiş ki; eğer Ahmet devlet dairesine işe girerse ben kızımı veririm, yoksa vermeyeceğim demiş. Ben o zaman haber gönderdim o zaman kızını dairede çalışan birine versin ben İstanbul’a gideceğim dedim. Nitekim öylede oldu. Benim o 7 yıllık aşkım orada noktalandı. 1986 yılında İstanbul’a geldim ve geliş o geliş oldu o günden bu güne kadar bir daha Urfa’ya dönmedim. Burada Elazığ’lı bir abim vardı Laleli’de 6 metrekare bir dükkan verdi ve bu bina satılana kadar ne yaparsan yap dedi. Ben orada ocağa kendim geçtim. 3 şiş yarım ekmek ciğer 1 liraya satmaya başladım.  Baktım, insanlar kuyruk oluyor, bu iş tuttu. Daha sonra biriktirdiğim 16 lira ile Fatih-Cevizlibağ’da Güneş Kebap salonuna ortak oldum. Aradan 6 ay geçti ve ben ayrılma kararı aldım. Orayı 45 liraya devrettik. Ortağım bana “25 lira senin 20 lira benim dedi. Çünkü sen bekarsın, daha önünde evliliğin var, bir yuva kurman lazım. Bu da benim sana kıyağım olsun” dedi. Hem de peşin parayı bana verdi kendisi çekleri aldı. Ben ortaklığın ne güzel olduğunu o arkadaştan öğrendim. Kastamonu’lu kendisi ona Turşucu Hüseyin derlerdi. Şimdi öyle bir ortak nerede var. Sonra  Mahmutpaşa’da Ağam Kebap salonuna 75 lira ile ortak oldum. 4 yıl orada çalıştık. Ben hep dürüst ve doğru oldum. Kimseye hainlik düşünmedim. Allah’ım benim yüzüme güldü.  İnsanlara yedirdiğin yemeği ilk önce kendin yiyeceksin, için rahat vicdanın rahat olacak. Doğruluktan dürüstlükten yana olursan,  o zaman hiç korkma Allah hep senden yana olur. Tek servis olduğu için saat 3 te kebap bitiyordu, çok parada kazanamıyorduk. Bir arkadaşım kiralık bir yer olduğunu söyledi geldik baktık ve 1997 yılıydı 3 ortak burayı kiraladık. Adına  “Neden Urfa Şark Sofrası” dedik. İki buçuk sene çalıştık olmadı. 1999 YILINDA Ortaklıktan ayrıldık. 27 000 dolara ben burayı üzerime aldım. Biraz borçlandım ama çok çalıştık. Birazda küçüklükten kalan müziğe karşı bir ilgim vardı. Hani “bende İstanbul’a artist olmaya geldim ama köprü altında sigara satıcısı oldum” diyorum ya. İşte o müziğe olan aşk ve o özlemle burada sıra geceleri yaptık. Televizyon programlarına sponsor oldum. Çiğ köfte tanıtımı, kebap tanıtımı, künefe tanıtımı yaptık. 4-5 yıl öyle devam etti. Bir gün camiden çıktım buraya geliyorum. Birden aklıma fikirler geldi.  “Ya bu kadar insana bir şeyler yapıyorum, neden kendime yapmayayım” diye düşündüm. Oturdum aklıma mısralar geldi.

ÇAĞIR ÇAĞIR GELSİNLER
BABOŞ KEBABI YESİNLER


Kebapçıyam al beni,
Al bağrına bas beni,  
Eğer beni almazsan 
At ataşa yak beni
Çağır çağır gelsinler, 
Baboş kebabı yesinler,
Çiğ köfteyi yesinler
“Neden Urfa” yı görsünler
Sofrayı donatırsın
Kebapları serersin,
Domatesli, fıstıklı, 
Künefeyi seversin
Çağır çağır gelsinler,
Baboş kebabı yesinler,
Çiğ köfteyi yesinler,  
“Neden Urfa” yı görsünler

TÜRKİYE’NİN İLK KEBAP
KLİBİNİ BİZ YAPTIK


Oğlum İbrahim ile stüdyoya girip okuduk. Baktım çok güzel oldu. Böylece Türkiye’nin ilk kebap klibi çıktı. Birçok televizyon kanalında haberlerde yayınlandı. Bende çocukluk hayallerime kavuşmuş oldum. O günden sonra benim adım ve simgem “Baboş” kaldı.
Sonra ikinci parçamız “Şıngır Mıngır Gelsene, Beni Biraz Sevsene” geldi. Benim hikayem olan, sevdiği kıza kavuşamayan bir delikanlıyı anlatıyordu. Bu parçayı oğlum okudu.  Klibini çektik ve çok tuttu.
Daha sonra Urfa da büyüyen bir delikanlıyı anlatan, Hem de Urfa’yı tanıtan bir şarkı yapalım dedik ve “Urfalı Ahmet Babaya Rahmet” parçasını yaparak hem Urfayı tanıttık, hem de kendimizi anlatarak egomuzu tatmin ettik.
Daha sonra “Urfalı” , ardından “Ayşe Ne Yaptın”, Sonra Çiğ köftenin klibini çektik, şimdi sırada kadayıf klibi var. Bir süre sonra kadayıf klibini çekeceğiz.

FAKİR OLDUĞUM İÇİN
BANA VERMEDİKLERİ SEVDİĞİM KIZ,
BENİM NELER YAPABİLECEĞİMİ
GÖRSÜN İSTEDİM


Biz şarkılarımızda ,hep benim hayat hikayelerimi konu aldık ve başarılı olduk. Hepsi ilgi çekti ve televizyon kanallarında haber konusu oldu. Benim için kebabı sevdiren adam dediler. Fakir olduğum için sevdiğim kızla evlenememiş olmam benim içimde bir ukte kaldı. Kendimi kanıtlamam için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Onun benim neler yapabileceğimi görmesini istedim. Kendimi ispatlamak istedim. Hem onun görmesi için hem de hayatımı kazanmam gerekiyordu. Çektiğim kliplerin hepsi Urfa televizyonlarında da yayınlanıyor. Oda neler yapabildiğimi gördü.

YOKLUK ATEŞTEN
GÖMLEKTİR DERDİ BABAM


Ben Şanlıurfa’da gazete satarken, dinlenmek için Haşimiye meydanında lokantalara giderdim. Yoruluyordum, çantayı koltuğun üzerine indirirdim. Oraya köylüler gelirdi, tek şiş kebap getir derlerdi hemen arkasından kadayıf getir bir tane derlerdi. Urfa’da künefeye kadayıf derler. Kadayıfı ortaya koyar yerler ve giderlerdi. Tabi benim param yoktu. Öylece bakardım onlara. 3,5 liraya çalışan adam tek şiş kebap yer kadayıfı yiyemez. 
–Babam; “yokluk ateşten gömlektir. Allah kimsenin sırtına giydirmesin. Varlık güzel bir şeydir. Eğer kıymetini bilirsen cenneti yaşarsın” derdi.
Kemalat ile Kemalet olmaz. Faziletli insandan, yani görmüş geçirmiş insandan kimseye zarar gelmez. İnsanın başına ne gelir ise cahillikten gelir. Ben çok gördüm, çok yaşadım. Varlığı da tattım, yokluğuda dibine kadar yaşadım. Aç yattığımız günleri hiç unutmadım. İstediğimi yiyip içemedim, istediğimi giyemedim. Sevdiğim kıza kavuşamamamın acısını hep yaşadım. Çocuklarımın rahat etmesi ve benim yaşadıklarımı yaşamamaları için hırsla ve azimle hep çalıştım ve hala çalışmaktayım. Hayallerime ve başarıya ulaştım ama hala yapacak çok şey var.

HİÇ UNUTAMADIĞIM BİR ANIMI
SİZLERLE PAYLAŞAYIM


Ben küçükken fakirdik. Mahallede insan simsarları vardı. İhtiyacı olanları toplayıp tarlalara çalışmaya götürüyordu. Kardeşlerim ve babamla birlikte bizi Adana’da tarlada pamuk toplamaya götürdüler. Hepimiz birlikte çalıştık. Akşam oldu, bize para ödememek için bir münakaşa çıkardılar ve babamı 8 kişi ağzından kan gelene kadar dövdüler. O aracılık eden simsar Allahın’dan bulsun. Hem hakkımızı vermediler, hem de dayak attılar. Çadırlarımızı yırtıp attılar. Küçüktüm, hiç bir şey yapamadım. Biz o zaman Adana’da sokakta kaldık. Babamın orada oturan bir yakını vardı, babam bizim elimizden tuttu orada onların evine gittik. Birkaç gün onlar bize kol kanat gerdiler. Ben o anı hiç unutamam.

BABAMIN HEP İÇİNDE KALAN
DİLEĞİNİ GERÇEKLEŞTİRDİM


Benim babamın fakirlikten dolayı gerçekleştiremediği bir dileği vardı. Kendi köyü olan “Hamurkesen köyünde bizimde bir yerimiz olsa iyi olurdu” diye hep söylerdi. Bende orada babamın amca çocuklarının sahip olduğu 4 parselden birini bu sene aldım. Böylece babamın içinde kalan o dileğini gerçekleştirmiş oldum.

AMCAMIN KIZININ TORUNU
İLE EVLENDİM


1987 de yılında babamın isteği üzerine akraba evliliği yaptım.  6 çocuğumuz var ve çok mutluyuz. 2 tane ikiz var. Biri 1 erkek 1 kız, diğer ikiz 2 erkek. 4 erkek 2 kız çocuk babasıyım. Büyük oğlum İbrahim sanatçı ve Fındıkzade’de olan “Neden Urfa Baboş Kebap “ salonunu işletiyor. Ben onunla birlikte büyüdüm. Benim en büyük destekçim oldu.

EN GÜZEL YAPTIĞIM YEMEK 


En güzel yaptığım yemek çiğ köfte ve kebaptır.                                                                                                

EN ÇOK SEVDİĞİM YEMEK


Tatlıyı çok severim. Halka tatlısı vardır. Her öğünde yiyebilirim. Birde kadayıfı çok severim.

İNSAN ALDANIR DAMAK ALDANMAZ


1997 yılından İstanbul Vatan Caddesinde  “Neden Urfa Şark Sofrası” nı açtım. Sene 2016 hala buradayız ve çok mutluyum. Unutmayın İnsan aldanır damak aldanmaz. Fındıkzade’de bir şubemiz daha var. Amacımız Türkiye’de çeşitli illerde şubeleşerek Urfa tatlarını tanıtmak.

NEDEN URFA


Şanlıurfa Peygamberler şehridir. Hazreti İbrahim’den kalan sofra geleneğini İstanbul’a taşıdım. O yüzden Urfa’ya gitmelerine gerek yok.



İBRAHİM ALGÜLLÜ:
BU İŞTE BABAMLA BİRLİKTE ÇALIŞARAK BÜYÜDÜM


“NEDEN URFA BABOŞ KEBABI”
İBRAHİM ALGÜLLÜ


1989 Şanlıurfa doğumluyum. Babam bu merdivenleri yavaş yavaş çıkması aşamasında bende kendisine eşlik ettim. Yaklaşık 9 yaşından beri bu işletmenin içindeyim. Bende babamla birlikte kebapçılığı öğrendim, insanlara nasıl davranılması gerektiğini öğrendim. Samimiyeti, dostluğu, iyiliği ve hoşgörüyü öğrendim. İnsanlarla ikili ilişkilerde nasıl olunması gerektiğini öğrendim. Bunun gibi bir çok şeyi babamdan öğrendim. Elbet bu işin çok zorlukları var. Gece, geç saatlere kadar çalışmak zorundayız.

BABAMIN YAŞADIĞI HAYATIN
YANINDA BU NE Kİ


Babam zor bir meslek seçmiş ama onun yaşadığı zor hayatın yanında bu zorluk hiç bir şey kalıyor. Kebapçılık sektörü sürekli gelişen bir sektör, sürekli yenilik istiyor. Farklılık yaratmak gerekiyor. Bizde babamla 5-6 sene önce oturduk neler yapabiliriz diye düşünürken bir kebap şarkısı yaptık. Klip çektik. Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdiğimiz için bütün televizyon kanallarında haber konusu oldu. Çokta güzel oldu. Bu esnada insanlar bizi tanıdı ve çok sevdiler.

BABAMDA OLAN
ÇOCUKLUĞUNDAN BERİ
GELEN MÜZİK AŞKI
BENDE DE VARDI


Babamda olan çocukluktan gelen bir müzik aşkı bendede vardı. Babam bizi Kazancı Bedih’in sıra gecelerine götürürdü. O gecelerde aralarda bana şarkı söyletirlerdi. İnsanlar beni alkışlardı. Ben burada müzikle yakından tanıştım. Beni desteklemeleri benim kendime olan özgüvenimi getirdi. Klip yaptıktan ve televizyonlarda yayınlandıktan sonra sokakta bile yürürken insanların aşırı ilgisi ile karşılaştım. Telefonla arıyorlardı, işletmemize geliyorlardı. Bu olaylar böyle gelişince bende müzikle ilgili bir şeyler yapmaya başlamam gerektiğine karar verdim. Hem işim için hem de kariyer için müzik yapmaya başladım.

“BAŞLANGIÇ” ADINI
VERDİĞİM POP-FANTAZİ
ALBÜMÜNÜ ÇIKARDIM


“BAŞLANGIÇ” adını verdiğim Pop fantezi albümü yaptım. O albümde “SANA DÖNERİM” parçasının sözleri bana aitti. Bu albüm çıkınca televizyon programlarına konuk olarak davet edildim. Seda sayan, Mahmut Tuncer, Ece Erken, Petek Dinçöz gibi birçok programa çıktım. Bu şekilde insanlar bizi daha çok tanıdı, daha çok sevdiler. Hala bu faaliyetlere devam ediyoruz. Ben bu arada üniversitede İşletme okuyorum. Hem okul, hem iş, hem müzik hayatıma devam ediyorum. Bu arada babam bana kendi yerimi açtı. İkinci şubemiz olan,  Fındıkzade’ deki “NEDEN URFA BABOŞ KEBAP” salonunu ben işletiyorum. Ben babamla birlikte çalışarak büyüdüm. Kendime hep onu örnek aldım.

MÜZİK ÇALIŞMALARIMA DEVAM

Ben müziği hobi olarak yapıyorum. Kısmetse önümüzdeki yaza bir klip daha çekmeyi planlıyorum. Şu an müzik çalışmalarım devam ediyor.

BU İŞİ YAPMAK İSTEYEN
GENÇLERE ÖNERİM


Bu işi yapmak isteyen gençlere benim önerim, bu iş sürekli yenilik isteyen bir iş. Var olanları oturup yemek çok kolaydır. Ben sürekli yenilik yaratmalarını öneririm. Oturup düşünmelerini ve ben bunun üzerine ne katabilirim diye düşünmeliler. Ancak o zaman başarıya ulaşırlar.

BENİM HAYATTA
UNUTAMADIĞIM ANLAR


Babamla birlikte televizyon programlarına katılmamız benim için unutulmaz ve çok anlamı olan  anlardı. Bu yaptığımız “KEBAP” klibinin bir anda bütün televizyon programlarına konu olması benim hayatımdaki değişkenlerden bir tanesidir.

TURİZM SEKTÖRÜNE
GİRMEYİ DÜŞÜNÜYORUZ


Şanlıurfa’da sıra geceleri de yapabileceğimiz Konuk evi açmayı düşünüyoruz.

“BABOŞ” SİNEMA
FİLMİ OLACAK


BABOŞ isim hakkı bize ait. Biz “BABOŞ” kebabına klip çektik. Allah kısmet ederse bir sinema filmi çekmeyi çok istiyorum.

TELEVİZYON PROGRAMI
YAPMAK İSTİYORUZ


Televizyonlarda sıra gecelerinin olduğu bir eğlence programına ihtiyaç var. İnsanlar hep aynı programları izlemekten sıkıldı. Bence insanların gergin günler yaşadığı ülkemizde biraz olsun stresten uzaklaşabilmeleri için güzel bir eğlence programına ihtiyaçları var.  Allah kısmet ederse bunu da gerçekleştirmeyi planlıyoruz.