Üç düşmanımız vardır ki, bizi mahvedip perişan ediyor, demiş ve başta cehli nazara vermiştim.
Evet, cehil; düşmanımız olan fakr, zaruret ve ihtiyacın; etrafımızı sararak ele geçirme ve yayılmasına büyük bir yardımcıdır.
Nitekim, özellikle 1908'lerde, Osmanlı Devleti'nin başkenti İstanbul'da; fakirlik ve yoksulluk içinde yüzen kırk bin hamalımız vardı.
Üstelik bunların biri bile bir gazeteyi okuyamıyordu ki, bir kurtuluş yolu arayıp bulabilsin!
Hoş, bugün de, tüm Cumhuriyet Hükümetleri'nin bu hususta çok ciddî çalışmış olmalarına rağmen; gazetelerin yazdığına göre  -yanlış hatırlamıyorsam-  yedi milyon okur-yazar olmayan vatandaşımız var! 
Cehaletimiz / bilgisizliğimiz; bilgisizce birbirimize, karşılıklı düşmanlık yapmamızın da baş müsebbip ve sebeplerinden biridir.
Bizler, birbirimizle boğuştukça; çok daha ciddî ve hayatî bir terbiye ve eğitime ne kadar büyük bir ihtiyaç içinde olduğumuz da, ayan-beyan kendini gösteriyor.
Artık bilmeli ve anlamalıyız ki; cehil / cehalet ve bilgisizlik denen düşmanımızı kahretmek ve onun elinden kurtulmak için, âdeta elmastan masnu / san'atla yapılmış parlak yiğitlik kılıcına şiddetle, hem de behemehal ihtiyacımız var.
Bu kılıçtan kasıt; maarif yâni eğitim, öğretim sistemi, bilgilerle mücehhez olmak / cihazlanmak ve donanmaktır.
X
Binaenaleyh, büyük bir ciddiyetle yapılacak olan şudur:
Okumak, yine okumak, yine okumak!
Sonra birbirimizin elini sıkı tutmak, ittihat yani birleşme, fikir birliği etmek, ittifak / ortak bir gayede anlaşmak ve birleşmektir. Özetle ittifak âleminde yaşamak; çok hayatî ve çok elzemdir.
Evet, milletin baş hastalığı olan cehaletini tedavi etmek / iyileştirmek için, ayrıca büyük, zülcenaheyn / iki kanatlı yâni hem dinî / dinsel / ahlâkî, hem de ilim, fen ve tekniği birlikte öğretecek üniversitelere ihtiyaç var.
Gerçi, Türkiye'nin ayrı ayrı bu iki eğitimi veren; okul, fakülte ve üniversiteleri var.
Fakat, her öğrencinin bu iki müstakil / bağımsız ilmi; müşterek ve birlikte almaları önemli.
Çünkü milletin dâülcehil / cehalet / bilgisizlik hastalığı ile başı çok ağrıyor.
Ayrıca, kalp hastalığı olan iman zaaf ve zayıflığı da alarm veriyor! Bu durumda çocuklarımızın çifte eğitim alması, yani onlara hem maddî hem de manevî ilimlerin verilmesi gerekiyor.
Bu durumda, fen ilimleri ile İslâm bilimlerini kaynaştırıp birleştirerek öğrencileri yetiştirmek zaruret ve zorunluluğu var.
Yine diğer bir hastalığımız olan dâülhusumet / düşmanlık hastalığını da, ayaklar altına almamız icap ediyor. 
Tabii cehaletin sebep olduğu başka bir zuhur olan ihtilâl / ayaklanma / devlete isyan / asayişe halel getirmek / karışıklık çıkarmak sıtması da, cehaletin acı meyvesidir.
Evet, vatan hastanesinin eğitim kısmında; biçare / çaresiz çocuklarımızı helâket ve yok oluştan halâs edip kurtarmanın yolu; bu çifte / ikili bakış açısını birlikte ele almaktan geçiyor, geçmeli.
X
Terakkî, ilerleme ve gelişmeye  -bilerek veya bilmeyerek-  karşı koyanlarla; herkes cihatla / her türlü çaba ve gayreti göstermekle mükellef ve yükümlüdür. Unutulmasın ki, bu hususta en büyük düşman; maalesef hissetmediğimiz ve şu veya bu sebeple farkına varamadığımız dahilî / iç düşmandır.
Bu da, üç büyük, müthiş düşman görünümündedir. Birincisi; fakr / fakirlik / yoksulluk ve muhtaçlık durumumuzdur. İkincisi; bir süredir sayıp durduğumuz cehil ve cehaletten ileri gelen görüntülerimizdir. Üçüncüsü; ihtilaf / aramızdaki çeşitli anlaşmazlıklar olup, bu üç düşmana karşı çıkmaya; üstelik dinen de mükellefiz.