Aslında daha Milli Mücadeleyi yürütürken kafasına koymuştu Ankara’yı başkent yapmayı Mustafa Kemal…O yıllarda kendisini ziyaret eden yabancı bir bayan gazeteciye bu düşüncesini açmıştı. Çünkü; Ankara’nın binlerce yıllık bir tarihe sahip olduğunu, merkezi konumu nedeniyle çeşitli uygarlıklara ev sahipliği ve başkentlik yaptığını biliyordu. 17’nci yüzyıla kadar Osmanlı İmpatorluğu’nun en gelişmiş şehirlerinden biri olan Ankara, İmparatorluğun Anadolu’yu ihmal etmesi nedeniyle yaşanan ekonomik sıkıntılar, Celali isyanları, batılı devletlerin ülkeyi sıkıştırması gibi iktisadi ve toplumsal olaylardan başka, kuraklık, kıtlık, çekirge istilası, yangınlar ve salgın hastalıklar gibi  nedenlerle gerilemiş ve eski konumundan uzaklaşmıştı.

MÜŞTAK BABA’NIN KEHANETİ


Ankara’nın başkent olacağını ilk söyleyen Bitlisli sufi bir şair olan ve soyu Abdülkadir Geylani tarafından Hz. Ali’ye ulaştığı söylenen Müştak Baba idi. Birçok eseri bulunan Müştak Baba’nın 1820’li yıllarda yazdığı 73 sayfalık divan’da Ankara’nın başkent olacağı anlatılıyordu. Bu divanda yer alan akrostiş usulde yazdığı  şiirde mısraların baş harflerinden Ankara sözcüğü oluşuyor ve hatta hicri tarihle bunu 1341 (1923) olarak müjdeliyordu. İstanbul’dan memleketine dönerken 1832 yılında katledilen Muştak Baba’nın mezarı Muş’ta bulunuyor.
Milli Mücadele sona ermiş İstiklal Savaşı kazanılmıştı. 16 Ocak 1923’te gazetecilerle yaptığı bir sohbette, yeni devletin yeni politikaları ile Ankara’da merkezileşen yönetimin geleceği konusunu Mustafa Kemal ATATÜRK şöyle anlatıyordu. “ Bu ülkede çalışmak isteyenler, bu ülkeyi yönetmek isteyenler, ülkenin içine girmeli, bu ulusla aynı koşullar içinde yaşamalı ki, ne yapmak gerekeceğini gerçek bir biçimde duyabilsinler.” Daha cumhuriyet ilan edilmemişti ama Ankara’nın bu cumhuriyetin başkenti olacağı bu konuşmayla açıklanıyordu. Bu arada bazı çevreler ısrarla İstanbul’un başkent olması için uğraş veriyor, gazetelerde bu konuda kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlardı. Tamamı İstanbul’da bulunan yabancı devletlerin büyükelçilikleri de buna destek veriyor, İstanbul’dan ayrılmak istemiyorlardı.
“Ankara ümrana müsait değildir. Vatanın genelinde bir ehemmiyeti yoktur” diye yazan Ahmet Emin YALMAN’a, Hüseyin Cahit YALÇIN gazetesinde, “ Ankara ilinin İstanbul ile kaynaşması mümkün değildir” diyerek omuz veriyordu.
Bunlara karşın; Hakimiyet-i Milliye, “ Bin bir lisanla konuşan, bin bir kalıptan oluşan, levanten diyarı İstanbul başkent olamaz” diye yazarken, Celal Nuri Bey, “ Ankara Anadolu’nun kalbidir” diye bağırıyor, Besim ATALAY ise; “ Ankara ahilik ve fikir cereyanlarının beşiğidir, biz bu beşiği ırgalayacağız. Ancak müstemleke payitahtları ülkenin bir ucundadır. Binaenaleyh İstanbul dezenfekte edilmedikçe biz oraya gidemeyiz” diye haykırıyordu.
Atatürk kararlıydı. İsmet Paşa ve dört arkadaşının Ankara’nın başkent olması için Büyük Millet Meclisi’ne verdiği kanun teklifi oylandı ve 13 Ekim 1923’te kabul edilerek Ankara’nın yeni cumhuriyetin başkenti olduğu dünyaya ilan edildi.
Büyük mücadelelerle kurulan 1920’lerin “yeni cumhuriyeti” son yıllarda ne idüğü belirsiz kişilerce ikinci cumhuriyet safsatalarıyla numaralandırılmaya ve sulandırılmaya çalışılıyor, Gazi Meclis’in Komisyonlarında, Anayasamızın “Başkenti Ankara’dır” hükmünün de yer aldığı değiştirilemez maddesi kaldırılmak isteniyor.
Bağımsızlık ve özgürlüğümüzün sembolü, ATATÜRK’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ebedi Başkenti, 91’inci yılın kutlu olsun ANKARA…

Fikret GÖKÇE
(Gazi-Mak.Müh.)