Merhaba. Cebi yoksul, yüreği zengin ihtiyar.
Çok mu acıyor canın?
Yüzünde'ki yaralara tiksinerek bakan bu nedenle seni kaderinle baş başa bırakanlara çok bağırdın mı, kızdın mı insan müsveddelerine? 
Çok mu kırdılar onurunu?
Yaşlı yorgun sesinle savunamadın kendini değil mi, gücün yetemedi seni ölüme terk edenlere.
Utanma ihtiyar kaldır başını. Ne olur kaldır başını. Asıl utanması gereken kendi derdine dalıp siz büyükleri unutan bizleriz. 
Sen bu ülke de ölüme terkedilen, itilen, kakılan ne ilk kişisin, ne de son olacaksın. 
Ne mi oluyor? Olan şu!
Antalya'da özel bir yaşlı ve bakımevinde yarasını karıncaların sardığı, cilt kanseri olduğu için yüzü yaralar içinde bakımsız yaşlı insanların skandal görüntüleri ortaya çıktı. 
5 Katlı ve içerisinde yaklaşık 50  bakıma muhtaç hasta ve yaşlı  insanın konakladığı bakımevindeki içler acısı manzara çalışanlar tarafından cep telefonlarıyla kaydedildi. 
Bu haberi  okuduğumda aklıma ilk gelen şeydi; vicdan! 
İnsan aklı almıyor bir yerde. Eli ayağı tutmayan, bakıma muhtaç yaşlı insanların bu tür dramlarla anılıyor olması, canları fazlasıyla yakıp yıkıyor. Haddini aşan insanlara hadleri ancak kendi anladıkları dilde mi ifade edilmeli illaki diye en masum, en kendine hakim olma ve yakışanca davranma halinden çıkası geliyor insanın zaman zaman! 
İtiraf ediyorum, şu anda haykırasım geliyor!
En yüksek sesimle, gözlerimi aça aça bağırasım, hesap sorasım!
Vicdan böyle bir şeydir. Kendimi övdüğümü falan düşünmeyin. Elbette herkes de vicdan vardır. Lakin oranları farklıdır, bazen de bulunduğu yeri korumak gibi bir ego ile düşünmeden, irdelemeden birilerini ezerek yok saymaktır! Ya da, yoktur diyeceğim ama. Cıksss.
İnsan olup da vicdandan nasibini almamış kişilerin olacağını hiç sanmıyorum. Dedim ya biraz az.biraz fazla ama hiç olmaması mümkün değil. Az olanlar kendi yakınlarına kullanıyorlar sanırım. bundan dolayı diğer kişilere artmıyor bir türlü.
Neyse! Konu çok fazla dağılmadan toparlamak istiyorum. Müsaadenizle.
Tolumun bel kemiği yaşlılarımız. 
Bizi büyüten, yetiştiren melekler kadar saf, bir o kadar neşeli muhtaç yaşlılarımızın canını almaya Azrail dahi kıyamazken; nasıl oluyor da biz yerden yere vuruyoruz. 
Toplumda saygı gösterilmeyen ve bir kenara atılan yaşlılar hakkında yapılan bir araştırmada, ankete katılan yaşlıların yüzde 38 i geleceğe umutsuzlukla bakıyor ve en çok yalnızlıktan şikayet ediyorlar. Bu yaşlıların yüzde 55 i sosyal çevreden tamamen soyutlanmış bir yaşam sürdürdüklerini söylerken, yüzde 42'si yaşamından hiç memnun olmadığını ve bir an önce ölmek istediğini dile getiriyor. Araştırma fakirliğin, yaşlıların en büyük sorunu olduğunu da ortaya koyuyor. 
Üzüldünüz değil mi? Peki bu üzüntünüz kaç dakika sürecek, aramızda kaç kişi koşarak büyüğünün ellerini öpecek? Kimbilir.
Unutmayın.  Birgün bizde yaşlanacağız.  Bugün yere sıkıca basan ayaklarımız gün gelecek artık basamaz olacak. Güzellikten, yakışıklıktan eser kalmayacak. Paranda, sağlığında, bulunduğun mevkiin de elinden tek-tek gitmiş olacak. 
Düşünün şimdi! Kim var yanınız da ya da kim kaldı? Hiç kimse değil mi? Tek başınasın.
Herkes bunu iyice bilmeli.  Bugün yaşlılara eziyet edenler, itip kakanlar yarın aynı muameleyle karşı karşıya kalacaktır. Allah'ın sopası yok ona göre.